𝟏 (1/2 )

1K 63 56
                                    

⚜️ HİÇBİR HİKAYE YARIM KALMAZ  ⚜️

"Hünkar Yaman Çukurova'yı sahipsiz bırakmadı"

İşte böyle yazıyordu elindeki gazetede, siyah kalın puntolar okutturuyordu kendini. Yok kalın puntolar değildi onu bunca saat bir kağıt parçasına baktıran. Yazının hemen altında durandı, sevdiğiydi. Siyah beyaz bir fotoğrafta bile böylesine renk renk gülümseyen, ışıl ışıl bakan gözleri...
Bir iç çekti, ne zaman gözleri deyse ona, hep böyle nefessiz kalıyordu.

' Ahh sonum olacaksın, sonum...'

Bu isyankar ama bir o kadar da boyun eğmiş sesi güldürdü onu. Herkese kafa tutan ağa ona gelince küçücük kalıyordu.
Şehir kulübüne Çukurova'nın ileri gelenlerini toplayıp bu belalı antlaşmayı bozduğu an koşuşturdu aklında.
Kağıtları yüzüne çarpıp "kimsiniz siz, sizi Çukurova'ya kim çökertiyor ?" diye hiddetlenmesi. İşte hep böyleydi. Mevzu bahis sevdikleri, memleketi olunca cesaretine kimse su dökemezdi. Boşuna mı Yaman Hanım diyordu ona ?

Elini attı fotoğrafın üstüne. Yüzüne gelmişti tam da, parmakları kendiliğinden geziniyordu. Çillerini hissetmiş gibi oldu, zümrütlerine gitti eli , saçlarına, ellerine...
Artık deydiği bir kağıt parçası değildi.
Ahşap merdivenden gelen sesle gözlerini kağıttan ayırdı, elleri hala ordaydı.

N: Ağam komutan telefonda, sizi istiyor.
A: Hayrola Nazire.
N: Size teşekkür edecekmiş ağam.
A: Teşekkür mü ?

Gözleri bakacağı yeri biliyormuşçasına sebepsiz tekrar Hünkar'ın gazetedeki fotoğrafına yöneldi

A: Anlarız şimdi.

Ayaklanmadan evvel elindeki gazeteyi dikkatle katladı, kalın puntolu olanı en üste getirdi. Siyah renkli ahizeyi eline aldı.

A: İyi günler komutan
K: İyi günler Ali Rahmet Bey, rahatsız etmedim umarım.

Şöyle birden söyleyesi geliverdi. "Evet komutan, tam zamanını buldun arayacak." diyecekti. Lakin ne Hünkar'ın kendisini seviyordu ne de patavatsızın biriydi...

K: Alo ?
A: Ee yok estağfurullah, bende tam dünki olayı okuyordum gazetede.

Gözleri kaydı sehpanın oraya. Işıl ışıldı o siyah beyaz fotoğraf, olaya değil yarine bakıyordu ama şimdilik böyle demek daha münasipti.

K: Ben de tam onu diyecektim. Sizden önce Hünkar Hanımla konuştum, çok teşekkür ettim. Kendisi de "bana değil Ali Rahmet Bey'e teşekkür edin" dedi. Sizi arayıp teşekkürlerimi iletmek istedim

Uyanmıştı demek, saate baktı sekiz olmuştu neredeyse. O da daha uyanmamıştır diye aramamıştı. Gözleri saateyken ekledi :

A: Demek öyle dedi.

Hünkar'ının ağzından ona bey demek beddua gibiydi ama şimdilik böyle olacaktı.

A: Ben bir şey yapmadım ki komutan. Ne yaptıysa Yaman Hanım yaptı. Asıl en büyük teşekkürü o hakkediyor.

K: Hünkar Hanımı uyarmasanız şu an büyük bir belayla karşı karşıyaydık. Siz olmasanız biz işi anlayamazdık.

Ardından ahşap kapı ağır ağır açıldı

"Komutanım Savcı Bey meçhul davaların listesini istiyor"

A: Sizin işleriniz yoğun galiba..

Yeni yetme bir gençti ikilinin sohbetini bozan.
Ali Rahmet gencin lafından hemen sonra söylemişti

K: Evet, genel af çıkacak. Sonuçlanmayan davaların görülmesi gerekiyor, onların koşuşturması var.
A: Genel af mı ?

Bir an aklı mahpushaneye gitti, yarım yamalak çalışan bir radyodan hayatını anlamalandıracak bir haber alacağı aklının ucundan geçmezdi. Anıları geldi aklına, dostlukları, çok eski dostlukları...

Bir Zamanlar Çukurova'daWhere stories live. Discover now