2 (2/2)

547 36 27
                                    



Hünkar Varda'ya varana kadar karanlık Çukurova'ya hakim olmuştu. Dik tahta merdivenleri çıktı, son basamağa gelince ayakta elindeki tespihi döndürerek volta atan Ali Rahmet'i gördü. Mutlu duruyordu burdan ama düşünceliydi de sanki, o da durdu merdivenin son basamağında

H: Ali Rahmet !

Ali Rahmet döndü ona doğru, döndüğü gibi yüzünde gülümseme oldu.
A: Hoş geldin.

Hünkar son basamağı da atıp ona doğru ilerledi. Ali Rahmet'in eli çoktan havaya kalkmıştı, Hünkar'ın elini uzatmasını bekledi. Nihayet el sıkıştılar

H: Nasılsın

Ali Rahmet'in avucunun içi ne kadar sıcaktı böyle, gözleri de bir değişik bakıyordu şöyle bir süzdü. Mutluydu mutlu, çok mutlu. Ali Rahmet ise diğer elini de onun eline koydu

A: İyiyim, seni gördüm daha da iyi oldum.

Ellerini bir türlü çekemiyorlardı birbirlerinden, gözlerini de...
Ali Rahmet sandalyeyi göstermek için elini çekti.
"Buyur, otur"
Hünkar da gösterdiği yere oturdu. Çantasını masaya koyarken gene süzdü Ali Rahmet'i daha da meraklandı haber için

H: Eee söyle artık, neymiş bu güzel haber ?
A: Söyleyeceğim. Hele bi kahvelerimizi yapayım.

Döndü, zaten cezvede hazır olan kahveyi ateşe koydu. Hünkar'a döndü şöyle bir baktı.

A: Sen nasılsın ?
H: İyiyim, sağ ol.

Ellerini birbirine sürttü, ikisinin de gözleri ellerini yöneldi

A: Üşüdün mü ?
H: Yok, soğuk değil.
A: Üşüdün sandım ben de.

Ellerini işaret etti, bir suskunluk girdi gene aralarına. Hünkar çok merak ediyordu ne diyecekti acaba, kahve de daha pişmiyordu... Gözlerini kahveye çevirdi, tam Ali Rahmet'e laf söylemek için bakacaktı ki gözleri buluştu

H: Kahveyi mi bekleyeceğiz ?
A: Beklemeyelim mi ?

Hünkar gözlerini kaydırarak gülümsedi.
H: Çocuklar ile alakalı desem...
Şöyle bir süzdü gene Ali Rahmet'i
H: Çocuklardan iyi haber gelmez.

Kendi söylediğine daha kendisi inanmamıştı ki. Baktı Ali Rahmet sessiz, susuyor o da sustu. Belliydi, bir şey diyecekti ama ya söyleyecek söz bulamıyordu ya da söylemeye cesaret edemiyordu.
Hünkar böyle düşünedursun Ali Rahmet ise kahveleri döküyordu fincanlara. Hareketi mi yavaşlamıştı , bu kadar uzun sürmezdi fincana kahve koymak.
Az önceki düşüncesi şu an aklındaki düşünce kalabalığının yanında hiçti. Hünkar karşısında yokken her şey basitti ama şimdi karşısında gözlerinin içine içine merakla bakarken çok zordu. O yüzden hareketleri yavaşlamıştı...

A: Afiyet olsun.
H: Ellerine sağlık.

Hünkar fincanını kendine doğru çekmişti hemen, Ali Rahmet'in suskunluğunu birazdan konuşmaya başlayacağına yordu o da beklemeye başladı.

— ⚜️ —

Safiye sabahtan yola çıkmıştı, akşam vakti ayak basmıştı Adana'ya. Hep duymuştu buraları ama dünya gözüyle görüp, portakal kokusunu içine çekmek anlatılanlardan çok daha güzeldi onun için...
Gerçi şu an önünde koca duvarlı bir hapishane girişi vardı ama varsın böyle olsundu, içeride onun kıymetlisi vardı ! Onun için her şeyi yapmaya razıydı. Askerden gelecek izini bekliyordu, bir an önce gelseydi ya şu haber. Nazif'i görmeyeli iki ay olmuştu. Ama onun için iki aydan çok daha fazlaydı, elindeki küçük saate baktı sekize geliyordu, daha buradan çıkıp Fekeli konağını bulacaktı...
Nihayet demir kapı tok bir sesle ağır ağır açıldı.

Bir Zamanlar Çukurova'daحيث تعيش القصص. اكتشف الآن