4. BÖLÜM

2.2K 99 54
                                    

Çerez tabakları, bira şişeleri, nota kağıtları, durmadan gülen iki adam ve telefonun başında beklenen bir mesaj. Ferit'in son yarım saati aynı bu şekilde geçiyordu. Bugün boş günüydü ve gününü arkadaşlarıyla evde toplanarak değerlendirme kararı almıştı ama keşke almasaydı. Çünkü arkadaşları bırak yardım etmeyi, son yarım saattir Ferit'e durmaksızın gülüyor ve alay ediyorlardı. Ferit onlarla muhatap olmamak için kalkıp kahve yapmış, televizyonda güzel bir film aramış en son da yarın akşam restoranda çalacağı parçaları gözden geçirmeye karar vermişti ama nafileydi. Adamların kahkahaları kulaklarını tırmalıyor, Seyran'ın sessizliği ise moralini bozuyordu.

Bu sabah uyandığında hayatına dair yeni bir karar almıştı Ferit. Seyran'dan gerçekten hoşlandığına ve bir adım atmaya karar verdi. Tanışmaktan, biraz vakit geçirmekten zarar gelmezdi. En azından takılırlar sonra da akışına bırakırlardı. Bunun için önce bir adım atmalıydı ama nasıl bir adım? Pat diye konuya girip kızı korkutmak istemiyordu ama beklemek de istemiyordu. Arkadaşlarına bu durumdan bahsetmeye karar verdi. Mert, Yusuf ve Mete'yi bir mesajla evine davet etmiş ve hazırlık yapmıştı. Güzel bir ortam kuracaktı bugün. Arkadaşlarıyla güzel bir sohbet kuracak sonra da Seyran'dan bahsedecek ve akıl danışacaktı. Gerçi arkadaşları bu konularda biraz yarım akıllılardı ama en azından dinlerlerdi. Bu da bir şeydi.

Telefonuna gömülmüş arkadaşlarını beklerken bir haber görmüştü. Ve bu haber Seyran'ın ilgisini çekebilirdi. Çekerdi değil mi? Saati kontrol etti, gayet idealdi. Haberin içeriğini kontrol etti, uygunsuz bir şey yoktu. O zaman daha fazla beklemeye de gerek yoktu. Bir süre ne yazması gerektiğini düşündü. Hem samimi hem saygılı olmalıydı. Haberi gönderdikten sonra parmaklarının özgürce klavyede dolaşmasına izin verdi. İçinden geldiği gibi davranacaktı;

-Mimar hanım, sizce de kültürel mirasımızı korumak konusunda çok kötü değil miyiz?

Mesajı gönderdikten hemen sonra zil sesiyle ayaklandı ve kapıya doğru ilerledi. Arkadaşları gelmiş olmalıydı. Telefonu elinden bırakamadı çünkü Seyran anında çevrimiçi olmuş yazmaya başlamıştı. Demek ki neydi, adım atmaktan korkmamak gerekiyordu. Kapıyı açıp Mert ve Yusuf'u içeri davet ederken Seyran'dan cevap geldi;

-Ferit bey kesinlikle haklısınız. Elimizdeki değerlerin kıymetini bilmekte çok kötüyüz.

Eee, ne cevap verecekti şimdi buna? Koltuğa yerleşen arkadaşlarını takip etti ve bir köşeye de o yerleşti. Elindeki telefonu çaresizce karşısındaki adamlara uzattı. Tam zamanında gelmişlerdi.

"Beyler ben buna ne cevap vereceğim şimdi?"

"Ne o?" Mert bir yandan bira şişesini açıyor bir yandan da Ferit'in uzattığı telefondaki yazışmaları okuyordu. Alaycı bir kahkaha patlattı ve bira şişesini bir kenara bırakarak telefonu Ferit'in elinden aldı. "Bu ne oğlum? Gerçekten böyle mi yazdın kıza?"

"Ne var ya?" İtiraz dolu çıktı Ferit'in sesi. Gayet seviyeli bir başlangıç yapmıştı, sorun neydi?

"Ne yazmış?" Masanın üstündeki kuruyemişleri avcuna dolduran Yusuf da dahil oldu sohbete. Yazışmayı okuyunca bir kahkaha da o patlattı. "Ferit Korhan, sen bu konularda falso yapmazdın. Ne iş?"

"Falso mu yapmışım?" dedi şaşırarak. Tamam, uzun zamandır ciddi bir ilişkisi olmamıştı ama yine de paslandığı söylenemezdi.

"Bu kız kim?  Ne iş? Görüşmek mi istiyorsun yoksa tek seferlik bir şey mi?"

"Yeni tanıştık. Hoş kız. Tanımak istiyorum." dedi dürüstçe. Hiç öyle inkar edecek havası yoktu.

PİYANİST (SeyFer / Yalı Çapkını)Wo Geschichten leben. Entdecke jetzt