40. Bölüm "November Rain"

1.6K 123 147
                                    

Ferit gürültülü barlar sokağında bulabildiği en ıssız boşluğa park etti arabasını. Montunu giyip indi ve kontrol etti. Bayağı iyi, usta bir şoför sayılırdı. Sıfıra sıfır park etmişti neredeyse. Islık çaldı.

"Seyro'm görüyor musun sevgilinin marifetini? Benden başkası böyle park edemez buraya. Heyt be!"

Seyran kollarını bağladı ve asılmış suratıyla sevgilisine baktı. Sessiz kalmayı tercih etti. O eve varmak için dakikaları sayarken Ferit arkadaşlarının bir telefonuyla rotayı değiştirip pub'a gelmişti! İnanılmazdı! Bir hafta daha beklesindi bakalım.

"Seyran, küs müyüz?"

Ferit sevgilisinin önünde bağladığı koluna güç bela girerek pub'a doğru ilerlemeye başladı. Ne yapabilirdi, çocuklar acil demişti, önemli demişti. Üstelik bugün pazardı, normalde sahnede olmalıydı. Ferit yol yorgunu olduğu iptal etmişlerdi.

"Yoo."

"E güzel yüzün neden asık o zaman?"

"Hiç."

"Bebeğim yapma böyle ya." Pub'ın girişinde durdurdu Seyran'ı. Asık yüzüne baktı, kapüşondan çıkan saçlarıyla oynadı. Tamam o da eve gitmek istiyordu, hem de çok istiyordu ama... aması gelmelilerdi işte. Beş dakika kalıp gideceklerdi zaten.

"Ferit eve gideceğiz demiştik ya nerden çıktı burası? Ben yalnız kalmak istiyorum seninle."

"Ben de istiyorum... Beş dakika ya kalırız ya kalmayız hemen çıkacağız tamam mı?" Seyran'ı karanlık koridora çekip kollarının arasına aldı. Sevgilisinin dudaklarına kapanmak üzereyken geri çekildi Seyran. Kurtuldu Ferit'in kollarından.

"İyi hadi içeri geçelim bir an önce."

Gürültülü ve kalabalık salona girdiklerinde gözleriyle etrafı taradı Seyran. Kapüşonu çıkardı ve ortadaki masaların birinde Dicle'yi gördü. Yusuf'la gelmişti büyük ihtimalle. Ekibin geri kalanı da masadaydı. Heyecanla kollarından sarstı Ferit'i. Arkadaşını çok özlemişti.

"Ay Dicle de buradaymış ya!" Hızla koştu ve arkadan sarıldı arkadaşına. Gülerek takip etti Ferit sevgilisini. Bir anda nasıl da yüzü gülmüş, keyfi yerine gelmişti ama.

"Vay vay... Bizim kaçaklar gelmiş." Yusuf ayaklanıp Ferit'e sarıldı. Uzun zamandır toplanamıyorlardı ve özlemişlerdi bu ortamı, Ferit'i de... Arkadaşı son zamanlarda amma hanımcı olmuştu canım!

"Hoş bulduk, hoş bulduk... Ayağımızda Ankara'nın tozuyla geldik bak, sırf sizi özlediğimizden..." sırıtarak sevgilisine baktı Ferit. "...O yüzden çok kalamayacağız haberiniz olsun. Başka işlerimiz var. Değil mi fıstığım?"

"Değil."

Ferit dumura uğramış bir şekilde Seyran'a döndü. Kadın Dicle'nin yanına oturmuş sıkı sıkı sarılıyordu arkadaşına.

"Nasıl değil?"

"Ya Ferit, ben çok özlemişim Dicle'yi. Kalalım biraz daha."

"Evet kalın biraz daha. Hayatta bırakmam Seyroşumu." Saatlerdir Yusuf'un yanında oturup erkeklerin hiç ilgi çekmeyen muhabbetini dinlemekten bunalmıştı Dicle. Seyran bir lütuftu şu an onun için. Hayatta bırakmazdı arkadaşını.

"Ama hayatım eve gidecektik ya, eve gitmemiz lazımdı hani." Kaş göz yaptı Ferit. Demin kızdığı şeyi şimdi kendisi yapıyordu kadın, bir arkadaşa planları bozuyordu. Yol açlığını bastırmak için bir patates kızartması söyledi kendine ve Seyran'a. Kadından hala bir cevap gelmemişti, Dicle ile sohbete dalmıştı bile.

"Ya kardeşim, sen sevgilin için dostlarını satarsın o da dostu için seni satar. Aşk gelip geçici, esas olan biziz biz." Elini iki defa masaya vurdu Yusuf. Ferit masanın üzerinde henüz açılmamış olan biralardan birini alırken gülümsedi. Ciddi değildi tabi ki adam, şakacı bir sitemdi sadece.

PİYANİST (SeyFer / Yalı Çapkını)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin