dp - iki

1.5K 200 127
                                    

Ertesi günün ikinci teneffüs zili çaldığında sıralarının üzerine adeta döküldü onlarca öğrenci, geçirdikleri en dolu ve sıkıcı geometri dersini atlatmışlardı ve çoğu on dakikalık bir uykuyu hak görmüştü kendine.

Felix, doya doya gerinip esnedi sınıfın haylazı yanlarına yanaşırken. Jeongin de bomboş gözlerle oğlanın bir sandalye çekip ikilinin pencere kenarında art arda gelen sıralarının ortasına kurulmasını seyretti. Suratında hınzır bir gülümseme ve jestlerinde oyuncu bir feminenlik vardı.

"Nasıl geçti randevu?" diye sordu gözlerini imayla kısarak. Gülesi gelmişti ikisinin de buna, Jisung ise ciddi bir merakla cevabını bekliyordu.

Sırasında dikleşip göğsünü belli belirsiz kabarttı Felix. "Çok iyiydi," dedi kısık sesle. "Dibi düştü bana kesin, yolumuz açık yani."

Lafını bitirip de göz kırptığında yüzünü buruşturdu Jeongin, Felix izin vermediğinden dolayı orada put gibi oturup onu umursamadan sohbet edişlerini dinlemek zorunda kalmıştı ve tam anlamıyla berbat bir deneyimdi. Bir anlığına, keşke o çocuğu kaçırmasaydım da bu kadar daralmasaydı içim, diye düşündü ya da beraber kalkıp playstation oynamaya gidebilirlerdi fakat mutlaka orada da bir gerginlik yaşayacaklarından dolayı vazgeçti bu düşüncesinden.

"Vay be, tavladın kızı demek." deyip kahverengi saçlarını savuruşunu keyifle izledi Felix'in. "Jeongin senin kız nasıldı? Haewon'un süt gibi arkadaşları var, hangisiydi?"

"Süt gibiydi harbiden."

Jeongin, arkadaşının dalgasına karşılık öfkeli bir bakışla gülüşünü susturduktan sonra yeniden Jisung'a döndü. "Geçmedi benim," dedi. "Gerçi ben ona geçirmesini bilirdim de." diye mırıldandı ardından.

"Bu sinir hastasına ne oldu yine?" çatık kaşlarıyla garipsediği oğlanın arkadaşına yanaştı Jisung, Jeongin'in saman alevi gibi kolay tutuştuğunu fakat hemencecik sönmediğini biliyordu ve başına bir aksaklık geldiği belliydi. Felix ise dünden razı gibi gülümseyip arkadaşına aldırmadan araladı ağzını.

"Ya ben çok heyecanlanırım diye bu aptalı yanımda götürmek istedim, fazla dikkat çekmesin diye de Haewon'a dedim ki eğer istersen çifte randevu yapabiliriz bunu. O da kabul etti fakat ben cinsiyet meselesini konu etmeyi dahi düşünmemiştim."

"Nasıl yani?"

"Benim karşıma bir tane dangalak koydular yani."

Jisung'un anbean büyüyen gözleri ve kahkahasının ardından sınıftaki uyuyan birkaç öğrenci sıçrayarak uyandı. Umursamadan gülüşünün kendiliğinden dinmesini bekledi sadece.

"Kimdi lan? Yakışıklıysa her türlü gideri vardır."

"Siktirsin gitsin."

"Hyunjin adı."

"Oha! O ikisi yakın arkadaşlar hatta bir çocuk daha var Seungmin mi ne, takılıyorlar sık sık." Jisung'un heyecanla anlattığı şeyi bir o kadar ilgisizce dinledi Jeongin. Oğlanı severdi, öyle uçuk kaçıktı fakat kendi hâlindeydi. "Kavga falan mı çıktı yani?"

"Çıkmak üzereydi," Felix, yeniden, sanki dehşet bir gizi konuşuyormuşcasına kıstı sesini. "Bunlar gerildiler aralarında, sonrasında kalkıp gitti Hyunjin denen çocuk. Gitmeden de ceketini Jeongin'e bıraktı."

"Ne? Neden?"

"Bu geri zekâlı sinirden titremeye başladı resmen, ben de üşüdüğü için dedim. Ondan olsa gerek."

"Şüpheli," diyerek tek kaşını kaldırıp Jeongin'e baktı Jisung.

"Gay değil, boşuna göz belertme öyle."

daft punks | hyuninWhere stories live. Discover now