1- The evil, it spread like a fever ahead

203 24 29
                                    


Buraya başladığınız tarihini atabilirsiniz. İyi okumalar hepinize...

"Kötülük gelmekte olan ateş gibi yayıldı."

Belki de Jisung babasının zoru ile o hastaneye yatmış olmasaydı hayatına asla girmemiş olacaktı Lee Minho.

Evet belki birbirlerini gördükleri vakit kısaydı ama aralarındaki sevgi sonsuza kadar sürecekti...

... 🐿🐰

 🐿🐰

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.


~

Yıl 2016; Seul, Güney Kore
Kangbuk Samsung Hastanesi.

***

Hastanenin terasında yüksekteki düz zemine bağdaş kurarak oturmuş, Seul'un merkezinde bulunan işlek ve kalabalık caddeleri izlerken bir yandan da cebimdeki paketten bir dal çıkarıp ucunu çakmağın alevi ile tutuşturmuştum.

Sigaranın dumanını içime sertçe çektikten sonra nefes verip elimde duran kağıt bardaktaki kahveden de büyük bir yudum almıştım.

Yüksek binadan aşağıya baktığımda karınca gibi görünen insanları ve arabaları izlemeye başlamıştım. Çok garip. Belki her an birisine araba çarpacak ve o kişi ölecek. 1 dakika sonramızı görebileceğimizin garantisi bile yoktu...

Beni düşüncelerimden ayıran şey asistanımın sesi olmuştu:

"Bay Lee yeni bir hasta geldi sizden randevu almışlar şu pankreas kanseri vakası." kendime gelerek sigaramdan son dumanı sertçe ciğerlerime doldurduğumda nefes verip oturduğum yüksek zeminden kalkarak asistanım Jeongin'in yanına atlamıştım.

"Tamam Jeongin sen onlarla ilgilen tuvalete gidip geliyorum." diyerek elimdeki boş kağıt bardağı çöp kutusuna atarak yanımdaki Jeongin ile asansöre binmiştim.

Asansör durduğunda Jeongin hasta ile ilgilenmek için sağa, ben ise tuvalete girmek için sola doğru ilerlemiştim.

Tuvalette işimi Hallettikten sonra elimi yıkarken içeri giren kişiyle gözlerimi devirmeden edemedim.

Hastanenin genel cerrahi şefi Yang Hyun-suk.

Yanımdaki musluğu açarak elini yıkarken gözleri benim üzerimdeydi. Rahatsız olduğumu belli etmek ister gibi bıkkınca nefes verdiğimde sesli bir şekilde kıkırdamıştı.

"Hastanemizin yıldız Cerrahı Lee Minho nasılsınız, iyi misiniz? Bir bardak daha kahve alın isterseniz sonuçta burası eğlence yeri."

Sakin kalmak için gözlerimi kapatıp, koyunların kanatlanıp uçtuğunu hayal ettiğimde bu sefer bir işe yaramadığını fark ederek sinirle açmıştım gözlerimi.

İmalı bakışlarımı ona atarak,
"Bunu sen mi diyorsun Bay Yang. Daha geçen gün sizin adınız çıkmamış mıydı hastanenin sahibi Hye-eun hanım ile odasında fingirdeşirken hem de hastanız o sırada ölmek üzereyken." söylediklerimin arkasında kendimden emin bir şekilde ona kaşlarım havada bakarken, gerilen yüz hatlarıyla onu sinir etmenin verdiği mutluluk ile tuvaletten çıkmıştım.

Bu hayat ile başa çıkmak istiyor isen böyle burnu havada göt heriflere hakettiği cevabı vermelisin. Yoksa ezilen taraf sen olursun.

Hastamı daha fazla bekletmemek adına hızla odaya doğru ilerlerken yanıma gelen Felix ile ona dönmüştüm.

Bana soru sormasını veya havadan sudan konuşmasını beklerken o da bana meraklı gözlerle bakmıştı. Sonra konuşmasını beklediğimi fark ettiğinde elindeki kağıt ile elini iki yana sallayarak, "Şey yok hocam size bir şey demek için gelmedim. Şimdi göreceğiniz hasta benim en yakın arkadaşım da ben de sizinle ona bakmaya geliyordum."

Felix'in dediği şey ile kaşlarım havalanırken yürümeye devam etmiştim. Onun bu hastane dışında tek bir arkadaşı olduğunu biliyordum ama o arkadaşının böylesine bir hastalığa sahip olmasına şaşırmıştım. Felix göründüğünün aksine duygularını iyi saklıyor olmalı çünkü bize arkadaşının, kurtulması mucize sayılabilecek bir hastalığa sahip olduğunu hiç belli etmemişti.

Odaya girdiğimde içeride bulunan Jeongin, yatakta yatan hastam ve ayakta duran muhtemelen annesi ve babası olduğunu düşündüğüm fazlasıyla 'zenginiz biz' diye bağıran kıyafetlerin takıların şıklığına sahip iki bedene bakmıştım.

Takım elbiseli, yüzü 50'li yaşlarının sonunda olduğunu belli eden adam öne çıkarak bana yaklaştığında, "Doktor Bey sizinle bir dışarıda konuşabilir miyiz?" dediğinde onu onaylayarak "Tabii ki." deyip odadan biraz ileriye hastanenin orta koridoruna geçmiştik.

Her ne kadar oğlu çok ciddi bir hastalığın içinde olsa da fazlasıyla umutlu duruyordu yüzü. Adama baktığımda gerçek ebeveynliği görmüştüm sanki ve gözlerim hafif dolmadan edemedi...

"Buyrun Bay Han. Sizi dinliyorum." düşüncelerime son vermek için konuşmayı başlattığımda karşımdaki yaşlı adam da beni onaylayarak kafasını aşağı yukarı sallamıştı.

"Doktor bey öncelikle birçok Kore'nin en iyi hastanelerine gittiğimizi söylemek isterim. O kadar çok hastane gezdik ki... Ve hiçbiri olumlu yanıt vermedi. Kore'nin en ünlü doktorları bile atlatamayacağını, onun bu hastalığı atlatamayacağını hatta daha fazla acı çekmemesi için ötanazi yapılmasını bile önerdi. Jisung, oğlum... O en çok yaşamayı hak eden kişi. Onun gerçekleştirmesi gereken o kadar hayali var ki. Onun daha önünde çok yolu var. Son umudumuz sizsiniz. Jisung'ın yakın arkadaşı Felix sizin bu gibi hastalıkları her zaman iyileştirdiğinizi söyledi. Lütfen doktor Bey siz de olumsuz konuşup Jisung'ı daha fazla psikolojik ölüme sürüklemeyin. Sizi fazlasıyla araştırdık iyileştireceğinize güvenimiz tam."

Karşımdaki adamın söyledikleri boğazımı düğümlerken ne diyeceğimi bilememiştim. Böyle bir durumda ne diyebilirdim ki?.. İnsan ne kadar zengin olsa da ne kadar dünyaları satın alacak parası olsa da ölüm ölümdür. Hiçbir para hiçbir iyi doktor onu engelleyemezdi.

Ama denemekten de zarar gelmezdi. Onun iyileşmesi için hala ihtimal vardı. Hiç değilse kanser 4. evre değildi ve bir şekilde atlatabilirdi. Zaten kanseri yenmek için en önemli şey psikolojiydi. Jisung'ın bunca zaman atlatamamış olmasının bir sebebi varsa o da iyileşmesine imkansız diyen doktorlardı! Onlar öyle dedikçe onu daha çok ölüme sürüklediklerinin farkında değillerdi.

Gözlerimi yaşlı adama çevirip yüzüme umut dolu gülümsememi takınmıştım. "Bay Han açıkçası denemeden ne olacağını bilemeyiz. Ben size diyemem ki, 'Jisung'ın iyileşmesi imkasız'. Diyemem... Çünkü bunu demek için tedaviyi denemiş olmamız lazım ve bu sonuca varmamız içinde tanrı korusun ki hastayı kaybetmemiz lazım. Bu yüzden sizinle böyle ümitsiz konuşamam. Jisung'ı kurtarmaya çalışacağım. Elimden geleni yapacağım. Hiç merak etmeyin."

Adam gülümseyerek bana baktığında elini omzuma koyarak "Çok teşekkürler doktor Bey." demişti. Uzun zaman sonra ilk defa benden fazlasıyla büyük birisi ile böyle sıcak bir konuşma yaşamıştım. Bu aileye kanım fazlasıyla ısınmıştı ve Jisung'ın da onlar gibi olduğuna emindim. Bir an önce gidip onunla konuşmalıydım. Onu iyileştirecektim. Onun iyileşmesine imkan vermeyen doktorlara inat onu iyileştirecektim...

~

Bu sadece başlangıç...

Bu hikaye için fazlasıyla heyecanlıyım. Umarım güzel ilerler.

Evet sizce Minho Jisung'ı iyileştirebilecek mi?

Jisung'ın babası hakkında düşünceleriniz?

Yang Hyun-suk yani namı değer YG hakkında düşünceleriniz?

Görüşürüz Chan enayileri

Çin Chan Çon ile kalın...

Fourth Of July / MİNSUNGHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin