34❅

5.8K 189 54
                                    

34,

Göl.

"Onun olduğuna inanmamıştım,"

"Onun olduğuna inanmamıştım,"

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.

"Adın Asaf değil mi?"

Bakışları sözlerimle bitti, Asafın.. İsmini söylemem bile ona güzel bir söz gibi geliyordu. Bakışların altındaki hüzün, gözlerinin anlık parıldamasına şahit oldu.

Kalbim daha da hızlanırken başımı çevirdim ve odayı izlemeye başladım. Dışarı çıkmak daha iyi bir seçenekti. Daralmıştım ve beni izleyen Asaf vardı...

Onun olduğunu, bana mesaj atanın o olduğu gerçeği kafamı daha da kurcaladı. Nedeni neydi de bana başka bir hesaptan yazmıştı? Kalbim hızlanırken kıyafet dolabına geçtim.

Benim için ayarlanmıştı, duymuştum. İçinden siyah bir tayt siyah mont ve topuklu botumu alıp banyoda giydim.

Makyaj ve saçlarımı hızlıca halledip çıktım. Bakışları beni bulurken umursamadım. Kendimi sevmek istiyordum sadece şu an.

Odadan hızlıca çıkarak merdivenlerden indim. Ahşap bor evdi, geniş bir salonu vardı. Gözlerim kapının önünde durmuş kıza baktı. Başını eğerken ona gülümseyip oradan ayrıldım.

Nefes almak istiyordum, bu evde kendimi daha da tutsak ettikçe iyice dibe batıyordum. Bir kaç gün önce melek gibi olan hayatım şeytana bürünmüştü. O şeytan ise arkamdaydı, bedeni ben buradayım diyordu sanki...

Kan gibi akmaya başladı kar. Gökyüzü beyaza büründü. Ellerimi açıp gözlerimi yumdum. İçimden ettiğim onca duayı bıraktım tekrardan gökyüzüne.

Buradan kurtulmayı dilemiştim. Emir'in yanına gitmekte buna dahildi..

"Daha iyi misin?" Asaf'ın sesi kulaklarıma geldi. Başımı çevirip ona bakma zahmetinde bulunmadım. Sonuçta kim katilinin yüzünü görmek isterdi ki.

"Evet, sen olmazsan daha iyi olacak.."

Adımlarımı atarak ormanın içinde yürümeye başladım. Her ne kadar nefesini his edemesem de sanki bedenim varlığını kabul ediyordu.
Ona sormak istediğim sorular boğazımda kaldı ve yutkunamadım.

Benden neden Asaf olduğunu saklamıştı? Yalan söylemek bu kadar kolay mıydı gerçekten?

Adımlarım sıklaştıkça hızlanmaya başladım, bedenim bir anda koşmaya başladığında bakışlarım ileride ki gölette kaydı.

Neden koşuyorum bilmiyorum, oradan ayrılmak için ayaklarım kendi kendine gidiyordu sanki....

Gölette yaklaştıkça hızım daha da artıyor, nefesim kesik kesik kalıyordu. Gökyüzünden yağan kar bile durduramamıştı koşmamı.

Sanki özgürlüğe gidiyordum, o soğuk gölettin üstünde ki donmuş buzdan geçtiğimde varacaktım. Zihnim bir anda buna inandı ve adımlarım göletti ilk kısmına ayak bastı.

Kırılan cam arkamda duran Asaf'ın kollarımı sarmasıyla birlikte içine battık. Beni sarmalayan bedeni daha sıktı bedenimi.

Yüzümü görmek için daha da sıkılaştırdığında, gömleğinde kalan başımı kaldırdım ve aniden açan gözlerine baktım.

Su buz gibiydi, aynı kalbim gibi.

Bedenimi daha fazla taşıyarak yukarı kaldırdı. Ben onu içtikçe suyun küveti beni ona itti. İstemediğim halde ona tutsak oluyordum, her saniye.

Ona kendimi tutsak hissetmek istemiyordum..

Göletten çıktığımızda beni hızlıca yere yatırdı, bir kaç suyu yutmuştum ve bu onu fazlasıyla telaşlandırmıştı. "Bana bak Bade." Gözleri bana kayarken montumu çıkartıp kalp atışlarımı baktı.

"Sakin ol tamam mı?" Ruhsuz bakışlarım onun saçlarından akan suyla son buldu. Damla damla akan su karla birleşiyor göğsümde yok oluyordu. Ama bu dikkatimi çekmemişti. Sesinde ki o çaresizlik benim Emir'e olan çaresizliğim gibiydi.

Kalp mesajları yapmaya devam etti. Yuttuğum suları çıkarttığımda aldığı nefesi gördüm. Sanki yangın olmuştu içinde, ben o göle koşarak girdiğimde. Korkulu bakışları bedenimi hızlıca kavradı.

Büyük elleri bedenimi taşırken, bakışlarım onun yüzüne kaydı. Kıyafet ıslaklığımıza aldırış etmemişti. Büyük adımları sayesinde on dakikada eve varabilmiştik. Üst kata çıkartıp ılık suyu açtı." Zatürre olacaksın biraz dur lütfen."

Başımı salladım, haklıydı. Bu kadar soğuk bir suda dakikalarca vakit geçirmemiştim. Mermer oturağa oturup başımdan ılık suyun geçmesine izin verdim. Fakat içimde ki o kırgınlık bakışlarımda belli oldu. Emiri ve Aslıyı o kadar merak ediyordum ki, suyun içinde göz yaşlarım kayboluyordu.

Haykırmak isteyen dudaklarım kayboldu içimde. Ellerimi tutup bana baktı. "Ne oldu güzelim, neyi düşünüyorsun bu kadar?"

Başımı kaldırıp ona bakmamı sağladı. Ne diyebilirdim, içimde onca şeyle savaşırken ona ne diyebilirdim?

"Seni koşarken ilk defa gördüm meleğim, içinde ne acı var bana da söyle hafifleteyim."

Suyun ılıklığı o an ikimizi de buldu. Koyu kahve gözleri gözlerimde daha da parıldadı. Sıkıca tutuğu ellerim, daha yumuşadı. Onun büyük ellerinde küçük kalan elim daha da ısınmıştı sanki.

"Kızı çağıracağım. Biraz dinlen."

Bakışları ile ayağa kalkarken gözlerim onu izledi. Asaf'ın içinde var olan üzgünlüğü yüzünden anlayabiliyordum.

Sevdiği bir insanın bu denli acı çekmesi onunda canının yanmasına sebep olmuştu.

Banyodan çıkıp kapıyı kapattığı an dudaklarım açıldı ve içimde var olan hıçkırıklar çıktı bedenimden. Acıyı bu denli hissetmek istemiyordum.

Damalarımdan akan kan değildi sanki, cam kırıklarıydı. Canım yanıyordu, canım yandıkça Asaf'ın kalbi de yanıyordu.

Beni taşırken ki bakışından anlamıştım, canın yanışını. O güzel yüzü istemeden gözlerinden yaş gelmişti.

O koyu gözleri beni bulduğu an ise, içimde bir ukte bıraktı. Bu kadar mükemmel bir adamın bana aşık olmasına şaşırıyordum.

Peki ya beni tutsak etmesi, buna ne demeliydim? Bedenim bu düşünceyi kavrayamadı ve içimden bir hıçkırık daha çıktı!

Bade Yılmaz, Asafa tutsak olmuştu. Tek çaresi artık oydu, bu oyundan çıkmak için...

BİLİNMEYEN NUMARA❆Where stories live. Discover now