Santa monica, 🫐

183 11 8
                                    

ben buraya yeni bölüm yazana kadar asırlar geçti ama geldim işte 😴bilmiyorum nasıl oldu. yeni deneyimliyorum ben de bazı şeyleri 😤

he asked me to quick smoking & santa monica - cigarettes and bubble tea

iyi okumalaar

💌

Son zamanlarda aklımı kurcalayan bir sürü düşünce var. Bunlar arasından, kendini epeyce fazla farkla önde götüren düşüncelerimden biri ise Jeongguk. Son konuşmamızdan sonra benden bir şeyler beklediğinin farkındayım, benim de kendim için bir sürü beklentim var ancak hiçbirini icraata geçiremiyorum.

Şimdi nerede ne yapıyor bilmiyorum, bana zaman vermesini istediğim günden beri bir kelime olsun yazmadı. Benim de yazacak gücüm olmadı.

İşaret ve orta parmağım arasında yer edinmiş dalım eşliğinde balkonumdaki pufta otururken, düşünüyorum Jeongguk'u. Sürekli onu düşünmekten alıkoyamıyorum kendimi, beraber olmamız onun güzelliğini bozar mı adı altında. En çok da gerçekten bunu istiyor muyum diye düşünüyorum.

Sigaranın zehirli dumanını derince içime çektiğimde başım pufa yaslanıyor ve gökyüzüne doğru üflüyorum dumanı. Hemen yanımda duran telefonuma ilişiyor gözlerim, alt dudağımı dişliyorum mideme giren sancılı hisle.

Bakışlarım tekrar gökyüzüne döndüğü vakit Jeongguk'u canlandırıyorum gözlerimin önünde. güldüğü vakit kısılan gözlerini, benim için cennetin tanımı olabilecek gülümsemesini, kuş cıvıltısına benzer kıkırtılarını, parlak bakışlarını, ona yakın olduğum zamanlarda burnuma dolan şeftali kokusunu, omuzlarına dökülen uzun saçlarını.

Yüzümde oluşan ufak tebessüm ile daha da yayılıyorum yumuşak zemine. Bir yanım aşık olmaktan gerçekten bir hayli korksa da bir yanım o çocuğu yanında istiyor. Mutluluğunu, üzüntülerini paylaşacağı; yanında olacak kişi olmak istiyor.

Yarın ona kesin olarak yazmaya karar veriyorum, düşüncelerimi toparladığım en kısa vakitte.

Ertesi gün ilk iş olarak herhangi bir güzel sanatlar kursuna başvurmak adına evden çıkıyorum araştırmam doğrultusunda, piyano dersi vermek için. Fakültedeki derslerim bitip mezun olduğum süreden beri evde oturuyor oluşumdan epey rahatsızım. Ayrıca artık bir şeylere bir yerden başlamam ve kafamın dağılmasını sağlamam gerektiğinin de farkındayım.

Oturduğum koltukta, görüşmem için beklediğim vakitte irkiliyorum. Burnuma dolan tanıdık koku ile başımı kaldırıyorum. Önce nereden geldiğini çözemiyorum fakat sonradan fark ediyorum, karşımda.

Uzun süredir aklımı kurcalayan beden, üşüdüğü için taktığı beyaz eldivenleri ve burnunu dahi kapatan beyaz atkısıyla araladığı kapıdan, elinde kahvesi ile birlikte içeri giriyor. Yanakları soğuktan al al olmuş, büyüttüğü gözleri eşliğinde etrafa bakınıyor. Bir şeyi ya da birini aradığını düşündürüyor bu görünümü bana.

En sonunda gözleri bana değiyor, önce fark etmeyip gözlerini çekse de sonrasında şaşkınlıkla tekrar buluyor bakışları benimkileri. Kulaklığımı çıkartıp ayaklanıyorum, o ise bir adım gerisine gidiyor sanki beni gördüğüne inanamamış gibi. Beni gözünde çok büyüttüğünü düşünüyorum, dokunmaktan, bakmaktan hatta yan yana bulunmaktan bile çekiniyor.

Ondan bir adım gelmeyeceğini anladığımda yürüyorum, yanına gidiyorum. Alnına dökülen saçlarını kulağının arkasına sıkıştırıyor, bana bakıyor.

''Sen, buraya derse mi geliyorsun?''

Konuşulması gerek çok şey varken sadece bunu söyleyebiliyorum. Başını sallıyor, dudaklarını birbirine bastırıp gözlerini kaçırıyor. Bu hareketi ile kendini gösteren gamzelerine kayıyor gözlerim. Parmak uçlarımı gezdirmek istiyorum beyaz teninde, yanaklarında. Kendi esmer tenimin üzerinde nasıl görüneceğini merak ediyorum.

santa monica, tkOù les histoires vivent. Découvrez maintenant