Onu görmeyeli 2 gün olmuştu. Ne okulda görmüştüm ne de kafede, yoktu. En son gördüğümde iyi durumda olmayışı endişelendiriyordu beni. Yaşam fonksiyonum çökmüş gibiydi . Onu düşünmeden onun için endişelenmeden duramıyordum . Okuduğum hayır okumaya çalıştığım kitabın kapağını hızla kapatıp toparlanmaya başladım . Böyle olmayacaktı kafeye gitmeden evine gitmem onu görmem,onun iyi olduğunu görmem lazımdı. Hızla okuldan çıkıp otobüs durağına doğru yürüdüm . Şansıma otobüs hemen gelmişti . İçimde farklı bir duygu vardı.onu görecek olmama bağlasam da sanki daha farklıydı. Düşünceler ile geçen yolculuğun ardın otobüsten inmiştim. Bir kafenin önünden geçip giderken adımlarımı durdurmuş ve geri geri yürüyüp kafeye girmiştim direk pasta ve çöreklerin olduğu yere gelip kruvasan almıştım. Kruvasan çok severdi . Parayı ödeyip eve doğru yürümeye başladım . Hedefim olan beyaz kapının önüne geldiğimde bahçeye yavaş bir şekilde ilerlediğimde perdesi örtülü cam dikkatimi çekmişti. Cesaretimi toparlayıp derin bir nefes alarak zile bastım bir kaç saniye sonra kaşları çatık bir adam kapıyı açmıştı. Ne diyeceğimi bilmeden adamın suratına bakıyordum.
"Quién eres? (Sen kimsin)" dilim tutulmuştu sanki ne demem gerektiğini bilmiyordum
"hola señor, soy amiga de Leya .(merhaba efendim ben Leya'nın arkadaşıyım)" içeriden gelen takırtılarla bakışlarım içeri kaymıştı
"Padre(baba)" diyerek Leya gelmişti. Yüzü hala soluktu. Soluk tenine ek göz altları morarmıştı .o koyu halkaları öpmek istedim . Gözleri yorgun bakıyordu. Gözlerim her zerresini inceliyordu. Elleri...ellerindeki morluklar oraya yakışmıyordu.neden vardıki neden morarıktı.
"Tu amigo ha venido. No sabía que tenías un amigo. estoy feliz por ti(Arkadaşın geldi. Bir arkadaşın olduğunu bilmiyordum. Senin adına sevindim)" kurmuş olduğu uzun ve hızlı cümleden bir şey anlamamıştım .benim anlamaz bakışlarımı fark eden Leya rahatça cevap vermişti .birşeyler konuşuyorlardı ancak ne konuşmalarını anlıyordum nede sesi net alıyordum.boğuktu herşey. Adam bana sert bir bakış atıp içeri girmişti. Leya ise dışarı çıkıp kapıyı örtmüştü.
" kusura bakma aniden geldim ama seni okulda da göremeyince merak ettim.umarım seni veya babanı rahatsız etmemişimdir"Tebessüm ederek
"Teşekkür ederim hayır sorun yok " ne demem gerektiğini bilmiyordum ağzım otomatiğe bağlamış gibi iki gündür kendime sorduğum soruyu ona sordum
" sen iyimisin " sorduğum soruya rolünü iyi hazırlamışcasına neşeyle cevap vermişti
" Evet iyiyim" bu cevap en büyük yalanlardan biriydi bence hem insanın kendisine yalanı hemde karşısına yalanıydı. Ve anlaşılması en kolay yalandı. Leya rolünü çok iyi yapsada neşesinin, tebessümün sahte olduğunu biliyordum . Üsteleyemedim iyi değilsin derdini bana anlat diyemedim .sadece bakıştık .
" yarın birşeyler yapmak ister misin . İş çıkışı bir şeyler yapabiliriz sınavlar yaklaştı dersen birlikte dersde çalışabiliriz birlikte çalışmak yanlız çalışmaktan daha iyi hem " kafası dağılsın istiyordum .derdini bilmediğim için bir şeyler yapamasam da rahatlamasını, eğlenmesini yanlız kalmamasını sağlayabilirdim.
Biraz düşündü çekingen bir tavırla
" Tamam çıkışına yakın kafeye gelirim. " dedi
" tamam o zaman yarın görüşürüz" dedim heyecanla .Geri geri yürüyerek el salladım ve kendi evime doğru yol aldım. eve geldiğimde salondan gelen haykırışları zerre merak etmemiştim . ceketimi askılığa asıp salona girdim . her yerde kağıtlar kitaplar kalemler vardı. sehpanın üstü tam bir kaos meydanıydı . içi boş pizza kutuları ve çok sayıda bardak vardı.salonun kapısından gördüğüm kadarıyla odamda aynı durumdaydı . pek toplu sayılmazdım ancak benim yerimde başkası olsa odasındaki dağınıklığın başkası tarafından olmasına haz etmeyeceği aşikardı. haykırışların sebebi ise diğer bir dostumuz olan Axel'e aitti. yarı Fransız yarı Japondu ancak doğma büyüme İspanyadaydı . ailevi durumlardan kaynaklı bir haftadır Fransadaydı."ben evde yokken odama girip üzerine her yeri dağıtıp şuan burada pişkince oturan kişi hanginiz oluyor . "Axel surat ifadesini düzeltip konuşmaya başladı
YOU ARE READING
ASTER
Teen FictionBiliyormusun seni ilk gördüğümde penguene benzetmiştim . " güldü sadece "sana mirket dediğim için şimdi uydurdun değil mi" güldüm " hayır " gözlerinde anlamdıramadığım bir duygu vardı " peki sen biliyormusun ? gecenin karanlığında parlayan gözler...