2

209 15 0
                                    






Gökhan Hoca'nın söyledikleri aklımdan çıkmıyordu. Birer birer aklımın bir köşesinde kazınmışlardı. Sabah konuştuğumuzda saatin erken olmasından mı bilmiyorum ama rüyamda bile Gökhan Hoca'nın laflarını duymuştum.

Sesindeki çaresizliği duymuştum. "Senden bugüne kadar tek bir şey bile istemedim, Sedef. Yaptığım her şey karşılıksız birer iyilikti. Hayatımın şu gününe kadar istemedim ama şimdi senden büyük bir ricayla istiyorum bunu. Kabul etmek zorunda değilsin, başında olan durumları biliyorum ama senden başka kimseye de bu şekilde güvenemem."

Zamanında bu işe asla dönmem diyen dilimi sikeyim. Her zaman büyük konuşma başına iş alırsın diye boşuna söylenmemişlerdi işte. Ne zaman ağzımı açıp bir şeyler hakkında atıp tutsam, asla desem o iş her şekilde beni buluyordu.

Şu anda da olduğu gibi. Gökhan Hoca'ya hayır diyebilirdim. İstediğine karşılık başka bir meslektaşımı önerip konuyu kısaca kapatabilirdim. Ama yapamamıştım işte, beni yıllarca eğiten bugünlere gelmemi sağlayan o adama nasıl hayır diyebilirdim?

Beni bugün olduğum kişi yapan ve yaparken de başarım hariç tek bir beklentisi olmayan o adama nasıl hayır diyip onun benden tek isteğini geri çevirebilirdim? Haksızlık hatta bana göre belki de bencillik olacaktı. O yüzden evet dedim.

Resmi bir kuruma gidiyordum. Üzerime beni abes göstermeyecek, o ortama uyum sağlayacak kadar resmi giyinmiştim ama hala bu aptal evde ellerime bakıp duruyordum. Evden çıkmaya ne gücüm vardı, ne mecalim. Yorgundum ama yorgunluğumu herhangi bir fiziksel belirtiden dolayı değildi.

Zihnim yoğundu ve ben bu yüzden yorgundum. Bu aptal işi bırakmışken hangi kafayla geri dönmeyi kabul etmiştim ki ben. Hangi sıfatla gidiyordum oraya? Freelance Fizyoterapist olarak mı gidecektim oraya?

Kendi kendime güldüğümde ellerimle yüzümü kapattım. Komikliğimden değil acizliğimden gülüyordum kendime. Gün geliyor yapmam dediğini yapıyor insan. Ne değişik ya. Tek bir rica. Bende hatrı olan belki de tek insandan tek bir ricayla kararım değişmişti.

Evi dolduran televizyon sesine bir de benim bildirim sesim eklendiğinden kafamı kaldırıp iç çektim. elimi uzatıp telefonu sehpadan aldım. Beni hastanede bekliyor olmalılardı, acaba ne zaman geleceğimi mi merak etmişlerdi?

Gökhan Karaca
Sedef, bazı komplikasyonlar oluştu. Artık hastanede değiller. Sana atacağım konumda olacakalar.

Sedef Uluöz
Tamam, Hocam.

Gökhan Karaca
Sedef, kendisi biraz huysuz ve tam olarak kendinde değil. Dediğim gibi kas yırtılması da oldukça mevcut. Kibirli birisi olduğunu da eklemeliyim. O yüzden senden biraz da olsa ona katlanmaya çalışmanı istiyorum.

Gökhan Hoca hemen ardından konumla birlikte bir telefon numarası atınca derin bir nefes alıp ona cevap yazdım ve telefonu tekrar kapatıp masaya koydum.

Mert Hakan Yandaş.

Daha dün izlemiştim nasıl sakatlandığını, şimdi ise tedavisine gidecektim. Daha doğrusu tedavi görüşmesine. Nasıl biri olduğunu az çok biliyordum. Gökhan Hocayla konuşmamdan sonra direkt uyumuş, uyandığımda ise bir saniye beklemeden araştırmıştım onu. Son çıkan haberlerde tabi ki sakatlığı hakkında bir sürü şey yazıyordu ama onun haricinde baktığımda genel olarak ettiği kavgaları görmüştüm.

Ben bir psikolog veya danışan değildim bu yüzden sadece gördüğüm kadarıyla konuşuyordum. Ve gördüğüm şeyde kesinlikle oldukça gergin birisi olduğuydu. Ondan aldığım önizlenim kesinlikle buydu. Gökhan Hoca'nın dediği gibi çok kibirli gözükmese bile kesinlikle gergin ve sinirli olduğunu görebiliyordum.

𝟖. 𝘮𝘦𝘳𝘵 𝘩𝘢𝘬𝘢𝘯.Opowieści tętniące życiem. Odkryj je teraz