0.8

197 27 65
                                    

Hastaneden döndükten sonra Osamu'ya ilaçlarını içirdim, sıcak bir de çorba yaptım.

Biraz daha iyiydi durumu. Ateşi düşmüştü, solgun yüzüne biraz renk gelmişti. Yine de bu iyileştiği anlamına gelmiyordu. Doktor Osamu'ya üç günlük bir rapor yazmıştı. Yani en az üç gün ilgiye ihtiyacı vardı.

Hava artık kararıyordu ama Osamu'nun babası ortalıkta yoktu, güzel. Bu gece de gelmeyecekse eğer onunla iyice ilgilenebilirdim.

Bulaşıkları durulayıp yerleştirdikten sonra Osamu'nun odasına gittim. Yatağında uzanıyordu, sırtı bana dönük olduğu için uyuyor mu yoksa uyanık mı anlayamıyordum.

Uyuyorsa uyandırmamak adına kısık sesle adını seslendim. Birkaç saniye tepki vermeyince uyuyor sandım, ateşini kontrol etmek için yaklaştım. Elimi alnına koydum.

"Neden benimle ilgileniyorsun?"

Elmi çekerken onu yanıtladım.

"Uyanıksan neden ses vermedin?"

Yüzünü bana dönmedi.

"Soruma cevap ver."

Ne diyebilirdim ki? Sürekli birbirimize meydan okuyorduk, bir bakıma rakip sayılırdık biz. Seni önemsiyorum diyemezdim, bu çok absürt olurdu.

"Ne yapacaksın neden ilgilendiğimi?"

"Sırf benimle eğlenmek için yapıyorsan söyle de umutlanmayayım."

Eğlenmek için mi? Bunu bir kere bile düşünmemiştim.

"Umutlanmak derken neyi kastediyorsun?"

Hasta olduğu için böyle garip davranıyordur belki de. Çünkü bu sözler hiç de onluk değildi.

"Seviyormuş gibi davranıyorsun."

O anlamda sevmekten mi bahsetmişti? Osamu'yu zerre anlamıyorum.

"Birbirimizi dört yıldır tanıyoruz Dazai. Arkadaşım gibisin sen-"

Sözüm onun gülmesiyle kesildi.

"Hahah... Öyle mi? Anladım."

"Nereye varmaya çalışıyorsun?"

"Çıkar mısın?"

Sesi ağlamaklı gelmişti. Dediğim bir söz onu kırmış mıydı?

Yatağına oturdum ve duvar kağıdını seyrettim.

"Bu sefer yarım bırakmayalım, bir derdin varsa birlikte çözelim." dedim.

Başını yorganının altına soktu. Boğuk çıkan sesiyle birkaç sözcük sarf etti.

"Yine yapıyorsun..."

Neyi yaptığımı anlamadım. Ne yapıyordum da onu kırıyordum?

"Umut veriyorsun bana."

Başını altına sokmuş olduğu yorganı nazikçe kaldırdım. Osamu'nun yanaklarından süzülüyordu gözyaşları.

"Neden ağlıyorsun?" diye sordum gözyaşlarını silerken.

"Hâlâ anlamıyorsun beni!"

Kafasını yastığa gömdü. Yüzüme bakmak istemiyordu anlaşılan, zayıf yanını görmemi istemiyordu.

Zayıflıklarıyla da güzel olduğunu bilmiyor gibiydi.

"Anlamamı istiyorsan daha net ol Dazai."

Başını yastıktan ayırıp bana döndü.

"Daha ne kadar net olabilirim sersem? Seviyorum işte, seni seviyorum!"

Bunları bana Osamu mu söylüyordu? Hani hiçbir evrende mümkün değildi böyle bir şey? Hani onun beni sevmesi bile sinir bozucu gelirdi bana?

Şu an hiç de öyle hissetmiyordum. Aksine içim ısınmıştı.

Sargılarla kaplamış olduğu ellerini kavradım, elimden geldiğince nahif bir şekilde dokunmaya çalıştım o ellere. Acımasın istedim elleri, yaraları sızlamasın.

"Hastalığın etkisiyle mi diyorsun bunları?"

Başını iki yana salladı hızlıca.

"Gerçekten seviyorum seni, uzun zamandır da söylemek istiyorum..."

Karmaşık sözcükleri bir kenara attım ve dudaklarımı nazikçe onun sıcak dudaklarına değdirdim.

Aptal bir ifadeyle baktı gözlerime. Bense gülümsedim.

Gülümsedim ve onun sıcak bedenine sarıldım. Tekrar ağlayıp da o güzel gözyaşlarını heba etmemesi adına sarıldım.

---------------
bitsin artik bu fic sikildim

You've reached the end of published parts.

⏰ Last updated: Nov 03, 2023 ⏰

Add this story to your Library to get notified about new parts!

my farewell letter [fyozai/texting] Where stories live. Discover now