25.BÖLÜM "KIRMIZI BUTON"

3.6K 232 31
                                    

Bölümün geleceği zamanları veya günde kaç bölüm geleceğinden haberdar olmak için beni takip edebilirsiniz. Duyuru geçiyorum çünkü.

Bu arada az da olsa yorum görmek çok güzel, okumak sizlere tepki vermek çok tatlı.

Oy vermeyi ve yorum yapmayı unutmayın.

***

"Sakın kıpırdamayın." diyen Furkan'a göz devirdim. Tam bir saattir aynı pozisyonda duruyorduk zaten. Başımı Arhan'ın omzuna yasladım yorgunlukla. "Güney!" diye bağırınca hemen yaslamamış gibi kaldırdım başımı.

"Furkan," diye seslendi Arhan. Yaptığı tuvalin arkasından çaktırmadan başını uzatınca. "Efendim Arhan abi?"  dedi. Arhan'ın dudağı kıvrıldı. "Sesinin tınısına dikkat et kardeşim." dediğinde Furkan gülümseyerek başını salladı.

Tuvalin arkasından başını eğip bana baktı. "Bu adam tamamdır." diye fısıldadığında anında değişmesine karşın kıkırdadım.

Arhan'a döndüm, beni yüzünde açmış tebessümüyle izliyordu. "Ne oldu?" diye sorduğumda işaret parmağıyla burnuma dokundu. "Ne güzel güldün sen öyle." dediğinde utangaç bir gülümseme gönderdim. "Arhaan."

Gülümsedi, ona böyle seslenmemi çok seviyordu. "Efendiim?" diye karşılık verdiğinde ona daha sıkı sarıldım. "Güney kollarını hemen gevşet." diyen Furkan'ın cırtlak sesi araya girmeseydi çok güzel bir şekilde öpüşebilirdik.

Arhan gözlerimin içine bakarak konuştu. "Evimiz için." dedi ama daha çok kendini ikna ediyormuş gibiydi. Başımı salladım devam etmesini istiyormuş gibi. "Bizim için." dediğinde tekrar başımı salladım.
"Az kaldı."

İstemeye istemeye de olsa kollarımı gevşettim. "Sayın ressam Furkan bey acaba sevgilimizle konulabilir miyiz?" siyah boyayı karıştırırken başını salladı. "Tabii tabii."

Derin bir nefes verip Arhan'a döndüm, gülümsüyordu. "Bu sefer ne oldu?" diye sordum bende gülerek. "Sevgilim dedin." diye iç çekerek hayranlıkla konuştuğunda kahkaha attım.

Her söylediğim de adam aynı şeye düşüyordu.

"Her seferinde böyle mi olacak yav?" diyerek ona sorduğumda kaşlarını kaldırdı. "İnan ki hiç bilmiyorum sevgilim. İlk defa yaşıyorum böyle şeyleri bu hallerimi maruz gör." dediğinde ona anlayışla tebessüm ettim.

Benim içinde bir ilkti.

Aklıma sürekli Ferhat ve Vedat abiyle koğuştan dışarıya çıktığı gelince gülüşüm soldu. "Benden ne saklıyorsun?" diye sorduğumda benim aksime muzip tavırla bana baktı. "Az kaldı sevgilim, biraz daha beklemen lazım."

"Bitti!" diye Furkan bağırdığı esna da resme doğru eğildik. Ancak aniden diğer koğuşlardan çığlık sesleri yükseldiğinde altımızdaki sandalyeleri zeminde itip ayaklandık.

Arhan ve Ferhat öne çıktığında ellerim refleksle Arhan'ın koluna dolandı. Kaşları çatık bana baktığında "Bende geleceğim." dediğimde kararsız bakışları üzerimde dolansa da tekrar bir çığlık yükseldi. "Gel."

Üçümüz birlikte hızlı adımlarla koğuştan çıktığımızda yan koridordaki koğuşa ulaşmak için uzun olan yolu koştuk. Çığlıklar yükselirken kapıyı açmaya çalıştık.

Ancak kilitliydi.

Camdan içeriye bakmaya çalışırken ışıkların kapalı olduğunu fark ettik. Arhan aramızdan ayrılıp etrafına bakanırken koğuş camına aniden kanlı bir el vurdu.

İrkilmiştik.

"Hay ben senin..." diye bağırdı Ferhat. Cama vuran el kanlarıyla birlikte aşağıya kaydı. Arhan başını iki yana sallayıp "Bu böyle olmayacak." dedi ve yumruk yaptığı elini cama vurdu.

Cam anında yerle bir olduğunda çığlık atarak Arhan'a baktım. Kapının önüne koyduğu uzun sopayı almış kilide vuruyordu. Ellinden akan kanı umursamadan kapıya tüm gücünü kullanıyordu.

Ona yardım etmeye başladığımızda güç bela açabilmiştik. Etraf kan gölüne dönmüştü ancak kimse yoktu. Garipti. "Burada kimse yok." diye mırıldandı Ferhat.

Kimse yoksa o el neydi?

Aklıma gelenle gözlerim şokla açıldı, kollarını tutup onları dışarıya doğru çekiştirdim. "Çabuk çıkın!" diye bağırınca birlikte koşup dışarıya çıktık. "Ne yaşadık bi amına koyayım?"

Kapıyı kapatıp dışarıdan levha koydum kilide. "Tuzak." diye nefes nefese konuştum.

Az önce Arhan'ın kırdığı camdan kanlı eller çıkınca hızla onlara bağırdım. "Gidin!" Ferhat bağırmamla kendine gelirken Arhan'ın kolunu tuttu. Ancak Arhan bana bakıp başını iki yana salladı. "Gitmem."

Hiddetle onunla konuştum. "Kan kaybediyorsun Arhan! Git! Butona bastıktan sonra geleceğim peşinizden." dediğimde yine bana baktı. Gözleri dolmuştu, "Seni arkamda bırakamam Güney, bana bunu yapma. Sana daha yeni kavuşmuşken seni ardımda bırakamam."

Onu kolundan tutup döndürdüm. Aynı zamanda kapı zorlanmaya başlamıştı. "Geleceğim, söz veriyorum." dediğimde arkamdaki kapıya baktı, zoraki bir şekilde konuştu. "Söz verdin." dediğinde başımı salladım. "Ferhat götür onu çabuk." bana bakıp onayladığında onlara arkamı döndüm.

Hızlı olmam gerekiyordu ya basacaktım , ya kaçacaktım. Karşımda ki butona koştum, yanındaki silahı alıp küçük camını kırdım. İçerisindeki butonla karşı karşıya geldim.

Yapabilirsin.

Derin bir nefes alıp bütün gücümle butona bastığımda sirenler çalmaya başlamıştı. Gardiyanlar gelene kadar buradan çıkmam gerekiyordu. Var gücümle geri koşarken kapının önünden geçtim.

Daha iki adım koşmuştum ki arkamdaki kapı kırıldı. Kim olduğuna başımı çevirip bakarken aynı zamanda koşmaya çalışıyordum.

Kanlı bedeniyle çıkan kişiyle adımlarım yavaşladı. Bizim koğuşun olduğu koridora girmiştim ama o oradaydı.

Bana bakıyordu.

Olduğum yerde durdum. Bizim koğuştakiler adımı bağırır, bana seslenirken onun elinden akan kan damlalarının zemine çarpma sesi kulaklarımı çınlatıyordu.

Celal.

Elindeki kanlı bıçakla karşımda durmuş beni seyrediyordu.

***

Obaa o nasıl son..

Bölümü ben yazıyorum ama yazdığım her şeyde şaşırıyorum.

Ya bu Celal yine niye geldi!

Bölüm hakkında düşüncelerinizi buraya bırakabilirsiniz.

TA UZAK YOLLARDAN -GAYWhere stories live. Discover now