58.

6.9K 349 313
                                    

Aden'in ardından hastane odasında sesler giderek yükseliyordu. Mehmet Bey ne fırlayan tansiyonunu umursuyordu ne de ölümden dönmüş önünde yatan aptal oğlunu. Öyle sinirliydi ki kimse onu uzun zamandır bu şekilde cinnet geçirmiş bir halde görmemiştir.

Kemal olanları şaşkınlıkla kenardan izlerken o da en az Mehmet Bey kadar sinirliydi önünde gözleri boş boş duvara bakan adama.

"Aslan sen delirdin mi? Karşındaki yabancı değil Aden farkında mısın?
Nasıl böyle bir şey söylersin ona!"

"Yeter baba! Yalnız bırakın beni!"

Aslan yalnız kalmak istiyordu çünkü gözyaşlarını akıtmamak için bir hayli kendini sıkıyordu. Ela gözlüsünün ona "Korkak!" derken ki gözleri hala gözünün önünden gitmiyordu.

Haklıydı Aden.  Aslan korkaktı. İsminin anlamını bile taşıyamayacak kadar korkaktı. Eğer şu an yattığı lanet yataktan kalkabiliyor olsaydı kendini bu boğulduğu odadan hiç düşünmeden dışarıya atardı.

Bile isteye sevdiği çocuktan vazgeçmek mahvediyordu onu ama Aslan işte bu... İyi bir şey yaptım sanarken her zaman sıçıp batırmakta üstüne yoktu.

"Hiçbir yere gitmiyorum! Açıklayacaksın bana neden böyle davrandığını!
O çocuğu sana üzdürmem!
Ona oğlum dedim ben!
Birbirinizi nasıl sevdiğinize gözlerimle şahit oldum. Ne oldu da sana bir anda böyle davrandın? Neden ona bunu yapıyorsun Aslan? "

Mehmet Bey eliyle saçlarını çekiştirirken birazcık sakinleşmek için derin derin nefesler aldı.

Kemal'e doğru dönüp "Kemal hemen Aden'in peşinden git al bir yere götür yanında dur! Ben de birazdan geleceğim yanınıza."

"Tamam baba." diyerek, koşarak odadan çıktı Kemal.

Mehmet Bey'de oğluna yazıklar olsun der gibi bakıyordu. Aden'in günlerdir o kapının önünde aç susuz beklemekten, ağlamaktan mahvolmuş çocuğa yaptığı şeyi kabullenemiyordu.  Hele de bu şekilde herkesin önünde onu aşağılaması Mehmet Bey için asla kabul edilir değildi.

"Sen var ya gerçekten çok büyük bir yanlış yaptın Aslan. Eğer ki yol yakınken bu yanlışından dönmezsen ömrünün sonuna kadar çok pişman olacaksın. Aldığın her nefes yarım kalacak. O çocuğun akıttığı her bir damla gözyaşı sana felaketle geri dönecek oğlum. Onu böyle kırıp dökerek hem kendi kafana sıktın hem de çok büyük bir günaha girdin. Umarım yaptığın bu yanlıştan dönersin ama o güne kadar köpekler gibi pişman olsan da Aden'i görmene izin vermeyeceğim!"

Deminden beri gözlerini boşluğa dikmiş adam babasına dönüp öyle bir baktı ki koyu gözlerinden ateşler çıkıyordu sanki.

Her ne kadar Adeni kendinden uzaklaştırmak için o sözleri söylese de ömrünün sonuna kadar bir gölge gibi Aden'in peşinde olacaktı Aslan. Ondan başka hiç kimsenin buna babası da dahil Aden'i ondan saklama gibi bir düşüncesi söz konusu olamazdı.

Yumruklarını öfkeyle sıkarken kıracak gibi birbirine bastırdığı dişlerinin arasından "Baba!" dediğinde, Mehmet Bey'de aynı sinirle oğlunun kara gözlerine baktı.

İlk defa ömrünü adadığı bu gözlere sinirle bakıyordu yaşlı adam. Yıllarca Aslan'a babadan çok arkadaş olmuştu. Her hareketine anlayışla yaklaştığı oğlunun bu son hareketine ne anlayışı kalmıştı ne de sabrı.

Odanın kapısı hızla açılıp Kemal'in içeriye telaşla dalmasından sonra ikisi de bakışlarını Kemal'e çevirdi.

" Aden yok!"

" Ne demek yok?" diye sorduğunda Mehmet Bey, Aslan da o sırada yattığı yerden kendini doğrultmaya çalışıyordu ama bu pek mümkün değildi

"Nasıl yok?" diye sorabildi sadece.

TENİ TENİME [BxB]Where stories live. Discover now