39: the end. [Final]

143 13 44
                                    

Romeo ve Rosalie'nin beş yaş doğum günü.

İzuku

Küçükken annem hep söylerdi, zaman çok hızlı geçiyor, çok çabuk büyüyorsun diye. Aynanın karşısında durup kendime baktığımdaysa hiç bir değişiklik göremezdim. Sinirlenirdim, "Nasıl büyüme bu ya!?" diye sitem ederdim. Haklıymış.

Annemleri kaybedeli iki yıl oldu. Bir trafik kazası sonucu ikisi de hayatlarını kaybetti. Güçlü durmaya çalıştım çocuklarım var diye ama sevgili eşim, hayat arkadaşım Katsuki ben üzüntümü yaşayabileyim diye çocukların herşeyiyle ilgilendi. Onunla tanışabildiğim için ablama teşekkür etmeliydim.

Elimdeki yiyecek tabaklarını masaya götürürken etrafta koşan çocuklara dolaşmamaya dikkat ediyordum. Bizim minikler bayağı hiperaktifti. Ablamların üçüncü çocukları olmuştu, Shoto ve Sero üç yıl kadar önce tatlı mı tatlı bir kız çocuk evlat edinmişlerdi. Momo ve Jirou, dahaca çocuk için hazır olmadıklarını söylüyor, iki köpekleriyle gül gibi geçinip gidiyorlardı. Mina ve Ochaco'da aynı şekilde bir kedi bir köpekle yaşıyorlardı. Kirishima ve Denki Rei'ye minik bir kardeş getirdiler bir sene önce. Rei artık eskisi gibi değil, daha özgüvenli, daha enerjik ve kardeşini de çok seviyor.

Şey, bizde iki çocukla sınırlı kalmadık tabii ki. Geçen sene eve ikinci kızımızı getirdik. Mira isimli bu tatlı kızı abisi de ablası da çok sevdi. Romeo beşiğinin başından ayrılmıyordu hatta. Koskocaman bir aile olmuştuk beş yıl içinde. Yediğimiz içtiğimiz ayrı gitmiyordu. İzin günlerini de hep aynı zamanlara denk getiriyorduk ki bir anda buluşma kararı alıp buluşabilelimdi.

Kendimi Denki'nin yanına koltuğa attığımda bana bakıp gülümsedi. "Çok yorucu ya." dedim başımı arkaya atarak. "Ama lezzetli." dedi tabağına ne ara aldığını bilmediğim kurabiyelerden birini ağzına atarak. Güldüm. "Rei nerede?" Omuz silkti. "Sevgilisiyle tartışıyordur. Bugün görüldü atmış."

"Ne kadar süre bakmamış?"

"30 saniye." Bu dediğine gülmeye başladığımda o da gülmüştü. "Gençler işte. Bizde o zamanlarda nasıldık, hatırlıyor musun? Şimdi geldik otuz yaşına."

"Hala genciz salak." Enseme yediğim şamarla ağrıyan yeri tutarken o kurabiye kemirmeye devam ediyordu. "Bizim grup gibi olacaklar büyüyünce. Deli dolu, şen şakrak." Tekrar güldü. "Sorunlu desene sen şuna. Yeri geldi barlarda sabahladık lan biz." Düşününce, bize benzemeseler daha iyi galiba. Yerimden kalkıp Rei'yi bulmaya gittim.

Salonda oturuyordu. "Rei? Gelebilir miyim?" Rei usulca başını salladı. Yanına oturup pembe saçlarını karıştırdım. "Yapma dayı! Yeni yaptırdım!" diyerek eliyle düzeltmeye çalışınca güldüm. "Sen onu bunu boşverde, ilişkin nasıl gidiyor?" Durgun durgun orta sehpaya bakıyordu. "Kötü gibi. Mesajlarıma bakmamaya başladı." Omzuna elimi koydum destek verircesine. "Süreleri ne kadar peki? Baban 30 saniye dedi." Rei ofladı. "Keşke otuz saniye sürse. İki gün bakmadığı bile oluyor."

"Arkadaşlarına danıştın mı?"

"Evet, yol ver dediler." Düşündüm. Bir büyük olarak tavsiye vermem gerekiyordu. "Senin yaşında olan İzuku'da aynı şeyi söylerdi. Ama şu an hayır." Bana baktı. "Nasıl yani?" dedi. "Şöyle ki, aşk için savaşman gerek. İlk pürüzde bırakırsan korkak olursun. İlerlemesi için mücadele etmen gerek. Onunla bu konuyu yüz yüze konuş. Ciddi ilişkide kırılırsın da, yıpranırsın da. Tabii ciddi düşünüyorsanız."

"Tabii ki ciddi düşünüyoruz. Yaşımız ne kadar küçük olursa olsun, sizde zaten on yedi yaşında tanışmışsınız ve evlisiniz." Başımı salladım. Onu çekip sarıldım ve "O zaman dediğimi yap. Onunla konuş." dedim. Başını salladı ve o da bana sarıldı. Sonra ayağa kalktım ve elimi uzattım. "Hadi şimdi pasta kesmeye gidelim." Gülümseyip elimi tuttu ve bahçeye çıktık.

Masanın etrafına topladığımızda herkes heyecanla çocukların mumları üflemesini bekliyordu. Rosalie'yi ben, Romeo'yu Katsuki kucağına aldı. "Sho, mumları yaksana." dediğimde Shoto gelip hemen mumları yakmış ve çekilmişti. "Önce diyek tutayım Yomeyo!" dedi Rosalie kardeşinin elini tutup. "Tamam Yozali!" diyen oğlumla güldüm. Peltek dilleri o kadar hoşuma gidiyordu ki! Yiyesim geliyordu onları. Birlikte üçe kadar saydık ve ardından mumların sönüşünü izledik.

Bir hikayenin bitişi gibi.

Yemek faslı bittikten sonra çocuklar oynarken bizde pusetlerin başında oturmuş kahve içiyorduk. "Vay be, bu finaldi he?" dedi Shoto eşine öpücük vererek. Burukça izledim hepsini. "Evet, finaldi." dedim. Sesimdeki burukluk anlaşılıyordu. "Çok güzel vakit geçirdik. Acısıyla tatlısıyla. Şimdi burada oturup final konuşması yapmayacağım, o yazara ait." dedi Ochaco. Güldük. Son gülüşler, son bakışlar...

Yaşlandıkça, pardon, yaş aldıkça hayatın kıymetini daha iyi anlıyorsun. Anda kalmanın değerini, pişman olmaman gerektiğini, bazı şeyler için savaşmak gerektiğini gözlerinle görerek, yüreğinle hissederek deneyimliyorsun. Size tavsiyem, ne geçmişi ne geleceği düşünmeniz. Yoksa pişman olursunuz; geçmişi düşünerek önceden yaptıklarınızdan, geleceği düşünerek anı yaşayamamanızdan. Anı yaşayın, yavaş yavaş, tadını çıkara çıkara yaşayın. Yaşlandığınız zaman bu zamanları geri getirmek isteyecek ama yapamayacaksınız.

Bizim hikayemizin görünen kısmı da bu kadardı. Görünmeyen zamanlarda ne kavgalar, ne yalanlar döndü. Ne aşklar yaşandı. Hepsi zihnimde dolanır durur. Şimdi de biz kendi başımıza hikayemizi tamamlamaya devam ediyoruz. Siz görmeseniz, okumasanızda biz kendi evrenimizde yaşayıp gidiyoruz.

Ve hepinizi çok seviyoruz. Hoşçakalın...

________________________

İçimi en çok burkan final bu oldu galiba. Birlikte çok eğlendik çünkü. Yorumlarda olsun, yazarken olsun, düğün bölümü olsun...hepsi apayrı benim için. Okullar da açıldı ve benim gibi 11-12 iseniz stresiniz de arttı. Ben kitaplarımı bir çeşit safe place yapmak istiyorum işte. Günün stresini atabilmek, bir nebze olsun kendi kişisel sorunlarınızı unutup kafanızın rahatlamasını sağlamak istiyordum. Umarım başarabilmişimdir.

Bu kitapta verdiğiniz destekler için her birinize ayrı ayrı teşekkür ediyorum. Okunma sayısını gördükçe çok mutlu oluyorum. Hiç ihtimal vermezdim bu kadar okunacağına. Hepinize minnettarım. Sizleri ne kadar sevdiğimi anlatamıyorum. Ne gördüm sizi, ne tanıdım. Adlarınızı bile bilmiyorum ama bu hiç problem teşkil etmiyor. Sizi şu hayatta tanıyıp bildiğim bir çok kişiden daha çok seviyorum, daha çok değer veriyorum. Yeriniz apayrı.

Sevgili Sisters okuyucuları, bize ayrılan sürenin sonuna geldik. Bu kitapta karakterlerle ve benimle güldüğünüz, ağladığınız ve heyecanlandığınız için teşekkür ederim. Siz birtanesiniz💓

Hepinizi Kavuşamayan Eller kitabıma da davet ediyorum. Tanrısal, mitolojik bir kitap. İlginizi çekerse okuyabilirsiniz.

Başka kitaplarda görüşmek dileğiyle, sevgiyle ve Bakudeku'yla kalın💓😘

sistersWhere stories live. Discover now