YARAYI SEVMEK

2K 136 9
                                    

Hüseyin Turan - Söyleyemedim



"İnsan saramadığı yarayı saklarmış. Bazen bir gülüşe, bazen de derin bir sessizliğe."

Akşam geldiğim gibi kurulan sofraya oturmuş, evdekilerle sessiz sedasız yemek yemiştim. Kız kardeşlerimin ısrarlarıyla ödevlerine yardım etmiş, yengemin önüme koyduğu çayı içiyordum. Göz ucuyla baktığım babam tek kelime etmiyor, annem teyzemle yaptıkları konuşmaları, Beksin'in ne kadar saygılı, hamarat, gözü tok, evi nasıl çekip çevirdiğini öve öve bitiremeyişini dinliyordum.

Abim bir köşeki minderde oturmuş çayını keyifle içerken bana bakıp bakıp gülüyordu. Yengem arada annemi tasdikleyerek Beksin'in el işi yaparak babasına destek olduğunu ekliyordu.

Sessizce onları dinledim. Boğulduğumu belli edemediğim sahte bir sakinlikle onları dinlerken bir yandan da kardeşimin sorularını cevaplıyordum.

Nasıl bir hengamenin ortasına düştüğümü yeni yeni fark ediyordum. Annem bana sorma gereği bile duymadan yakıştırmış, planlarını yapmış, bana da sadece haber verir gibiydi. En son dayanamadım.

"Yangından mal mı kaçırıyorsun anne, bir dur hele. Bakalım Beksin ne diyor bu işe, benim rızam var mı? Daha yüz yüze bile gelmemişiz, en son çocukken görmüşüm. Bu ne acele."

Annem öfkeli bakışlarını yüzümde turlayarak kaşlarını çattı.

"Hele bi dur nedir oğul. Beksin'den daha iyisini mi bulacağız? Görüşmekte neymiş öyle? Ben bilirim iyi kızdır benim yeğenim, seni de çekip çevirir evini de."

"Anne ben kıza kötü müdür dedim, daha bismillah yeni oturmuşum, az sokul alayım." deyip abime döndüm yardım et der gibi.

"Sende bir şey desene abi, bu işler o kadar kolay mı?"

Abim arkasına yaslanıp "Vallah kardeşim ben ne deyim, annenin inadını bilirsin. Olacak dediyse olacak." deyince ondan da umudumu kestim.

Oturduğum minderden sabır dinlenerek kalktım.

"Az bi nefes alayım kurban olduğum. Ben dışarı çıkıyorum."

Arkamda söylenen annemi bırakıp salonun kapısını açıp koridora, ordan da dış kapıyı açıp kendimi serin havaya bıraktım. Ayakkabılarımı giyinip bir kaç basamağı inerek tek katlı evin arka bahçesine yürüdüm.

Hırkamın cebindeki sigara paketini alıp bir dalını paketinin üstünden hafifçe vurarak çıkartıp dudaklarım arasına yerleşirerek çektim. Paketin içindeki çakmağı da çıkartıp sigaranın ucunu tutuşturdum.

Derin bir nefes çekerken karanlıkta kızıllaşan ateşe baktım. Zehir ciğerlerime dolarken ben kendi zehrimde boğuldum.

Kaderimin benden önce yürüdüğü hayatımda bana hiçbir zaman seçim hakkı verilmemişti. Sürüldük denildi sürüldüm, liseye kadar oku dendi okudum, iş bul dendi çalıştım. Şimdi de evlen dendi.

Ya ben? Ya yüreğimdeki bu sızı, bu sevda? Ucu bucağı olmayan, yandıkça kül olduğum bu ateş? Onu niye kimse görmüyor, yangınımın kendisi bile görmezden ellerimi açıp kimden yardım dileneceğim? Kime al içimdeki bu yarayı diyeceğim?

Biten sigarayı yere atıp ayakkabımın ucuyla söndürdüm. Eve giresim yoktu, artık nefes alamayacak kadar boğuluyordum. Bahçeden çıkıp ordanda demir kapıyı çekip çıktım Evdekiler uyuyanana kadar yürüyecektim nereye gittiğimi bilmeden. Zaten gidecek ne yerim vardı ne yurdum. Ait değildim bir yerlere, birilerine, bir şeye. Boşluk sarıp sarmalıyordu, acılarım kucak açıyordu göremediğim sevgilere.

KÜRŞAD - BxBWhere stories live. Discover now