Bölüm 39: Dudaklarına Kesin Bir Şey Süren Vişne Kurdu

3.8K 359 565
                                    

Keyifli okumalar dilerim. Gaza basıyoruz SGDBİ bitti, tüm enerjim bu kitapta. Özlediniz mi?

✨✨

Akşam yemeğinden sonra RTÜK'ün müstehcen sahneler yüzünden ceza kestiği dizi yerine zorla belgesel oynatılan sıkıcı kanalları hevesle izleyen babalar gibi sürekli esnemiş, zaman zaman göbeğimi kaşımış, abimle teyzeme, 'Birer ballı süt alır mıydınız, balı da suratımıza sürerdik?' diyerek ev ahalisine benden beklenmeyecek teklifler sunmuştum.

Bilen bilirdi, yediğim hiçbir şeyi yüzüme sürmez, her konuda olduğu gibi cilt bakımı konusunda da ne kadar engin bilgilere sahip olduğumu çekinmeden etrafıma haykırırdım.

Ama ne kadar çabalarsam çabalayayım, yılbaşı gecesi mandalina yiyerek saat on ikiyi bir geçeye kadar inatla oturanlar gibi bu gece de bizim ev ahalisinin oturası tutmuştu işte. Saat on ikiyi geçince bok varmış gibi coşkulu nidalarıyla uyumaya gitmeleri gerekirken, suratıma yapış yapış balı sürdüğüm için önce bana tip tip bakmışlar, teyzem çenemden akan balı tatlı krizinin tuttuğu iddiasıyla parmağıyla alıp yemiş, daha sonra da eski zamanları yâd ederek utanmazca gülüşe gülüşe beni de delirtmişlerdi.

Nihayetinde hepi topu üç mimiği olan Tom Cruise'dan daha iyi bir oyunculuk sergileyip, teyzemle abimi zorla yataklarına gönderdikten sonra, Mehmet'e, "Sonunda yattılar." mesajını atmıştım atmasına ama saat çoktan ikiye geliyordu.

Mental olarak bitik de olsalar her gece ağlayarak bakım yapıp da uyuyan bacılarım gibi ben de çöküşlerdeydim ama tek derdim ilk kez gizlice odama alacağım vişne kurduyla sarılıp uyumaktı.

Akşamdan beri bu hayalin beynimde dönüp durmasına engel olamamış, heyecandan dudaklarımın iç kısımlarını kemirmiştim. Resmen sevimli canlıma benzemiş ve zilli olmuştum ben de.

Odamın kapısını kilitleyip etrafta dolanırken balkon kapımdan içeri bir Romeo edasıyla girmesini akşamdan beri beklediğim adam, "Nasrallah." diyerek girse de onun bu sözüne gülümseyerek heyecanla, "Hoş geldin." diyerek karşılık verdim.

Şimdi türlü numaralarımın sonunda karşımda beliren ve çapkınca gülümseyen adama bakıp, boş İstanbul kartının çıkardığı anlamsız melodi gibi ne yapacağımı bilemez halde odanın ortasında dikiliyordum. Mehmet ise yine benim konuşamayacağımı anlamış ve imdadıma yetişmek ister gibi, "Amma da geç uyudu seninkiler." diyerek bana doğru yaklaştı.

"Teyzem pırasa yapmış. Yemem dedim, dışarıda yesen en az yüz elli lira diyor. Dışarıda pırasayı ancak ortaokulda, boş derslerde cin hikayeleri anlatan kız yer." dedim. "Uyumak bilmediler, saatlerce pırasa tartıştık."

"Neyse ki sonunda gelebildim." diyerek dibimde bitince, "Yukarı nasıl tırmandın? Gerçi balkonların arası çok açık değil ama." dedim.

"Ağaca çok tırmandım ben, bana koymaz."

"Ben de. Erik ağacına dalardım küçükken." diyerek kıkırdadım.

Gülümsemem henüz dudaklarımdan silinmemişti ki Mehmet birden ben daha ne olduğunu anlayamadan beni kollarının arasına çekiverdi. "Lan!" dedim. "Nöbetçi eczaneye gece tartılmak için gelen yaşlı teyzeler gibi ani hareketler yapmasana."

Bir eliyle beni göğsüne bastırıp diğer eliyle de sıkıca belimden tutarken, "Sen de bu kadar güzel gülme Kubilay. Aklım kalıyor." dedi.

MAYDAY |BXBHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin