selamm oy veriomussunuz ole duydum
iyi okumalar⛓️⛓️
~~~~
Gün içinde yaşadıklarının siniriyle hızla arabasına bindi Hyunjin. Chan'dan ayrı, Minho'dan ayrı bıkmıştı. Tehlikede olduğunu o da biliyordu ama bu kadarına da ihtiyacı yoktu. Chan'a tahammülü de yoktu gerçi. Minho'ya hak verip planı siktir etmesine az kalmıştı.
Chan'ın ofisinin önüne geldiğinde orada olduğunu biliyordu. Hyunjin'in geleceğinden emin olacağını ve onu o sinir bozucu gülümsemesiyle karşılayacağını adı gibi iyi biliyordu Hyunjin.
Tahmin ettiği gibi de oldu. Ofise girerken de, odasına dalarken de kimse tarafından durdurulmamıştı. Sadece Jisung samimi bir selam vermişti. Onun da yüzüne bakmamayı seçmişti.
Chan, ayağa kalkmış geniş penceresinin önünde dışarıyı izliyordu. Hyunjin, ona ayak uydurarak yanına yaklaştı.
"Durmayı düşünmüyorsun değil mi?! Ne kadar sinirlendiğimin ve ne dediğimin senin için hiçbir önemi yok." sinirli olmasına rağmen sesi sakindi. Hatta bıkkın demek daha doğru olurdu. Şimdiden yorulmuştu bu işten.
"Sinirin de dediklerin de önemli benim için." Hyunjin, adamın bakışlarının kendisine döndüğünü hissetse de dışarıyı izlemeye devam etti. "Ama güvende olmadığın gerçeği daha önemli. Başına bir şey gelirse ve bu bizim yüzümüzden olursa ben de Minho da kaldıramayız bunu!" Hyunjin hayretle ona baktı.
"Sana n'oluyor? Hadi Minho kaç yıllık arkadaşım, dostum. Küs olsak da merak edebilir. Ama sen," bakışları baştan aşağı adamı süzerken artık sakin değildi. "Senin benim için endişelenmene gerek yok. Bunun mantıklı bir açıklaması da yok! Sen benim, ben de senin düşmanınım. Sırf sana iyi davranmadım diye takıntı yaptın farkındasın değil mi?!" Chan gülümsedi. Bir adım atarak Hyunjin'e biraz daha yaklaştı.
"Takıntı denilip küçümsenemeyecek kadar güzelsin Hyunjin. Ayrıca Minho için eski dostum demen daha doğru olur bence." sesindeki muziplik Hyunjin'in göz devirmesine neden oldu.
"İstediğin kadar ima yap. Eski, yeni fark etmez. Minho bunca yıldır benim yanımdaydı. Birlikte büyüdük, birbirimize gerçekten sevgiyle bağlıydık. Şu an hayal kırıklığına uğramış bile olsam eski günleri kimseye yedirmem. Minho'da benim için endişelenme hakkı görürüm ama sende asla Chris! Haddini aşmasan iyi edersin." Chan bozulduğunu belli etmemeye çalışarak gülümsedi. Minho'ya olan bağlılığı sinirlerini bozuyordu.
"Biliyor musun aklıma ne geldi?" sorunun cevabını umursamadan devam etti. "Belki sen de benim sana hissettiğim duyguları Minho'ya hissediyorsundur. Bu kadar olaya rağmen hala onu savunabildiğine göre... Takıntı mı demiştin?!" Hyunjin duyduklarıyla az önceki zafer duygusunu kaybetti. Chan'la yarışmak yorucuydu.
"Her neyse, bu konudan sıkıldığımı itiraf etmeliyim. Başka bir şey var mı?" neredeyse konuşmanın odağını unutan Hyunjin birkaç saniye ona baktı.
"Gerçekten cinssin. Her neyse," o da Chan gibi üstüne basa basa konuşmuştu. "Ben derdimi söyledim zaten. Peşimde koruma falan görmeyeceğim. Görürsem yapacağım ilk şey düşmanın inine kendi ayaklarımla gitmek olur." Chan'ın buna izin vermeyeceğini söyleyeceğini bildiğinden konuşmasına izin vermeden devam etti. "Ve inan bana, bunu yaparken kimsenin ruhunun duymadığından emin olurum!"
Başka da bir şey söylemeden dışarı çıktı. Bu seferki uyarısının yeterli olacağını umuyordu. Her ne kadar Minho ve Chan'a laf anlatmanın imkansız olduğunu bilse de şansını denemekten vazgeçmeyecekti.
Gününün geri kalanını ofisinde dava dosyalarıyla ilgilenerek geçirdi. Bir tane de duruşmaya katılması gerektiği için adliyeye gidip gelmişti. Kendisi için oldukça verimli bir gün olsa da yorulmuştu. Evinde alacağı duşu ve içeceği americanoyu düşünerek hızla odasından çıktı. Sekreterine gerekli uyarıları yapıp stajyer avukatlara bir göz attıktan sonra ofisten sonunda çıkabildi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
reminder | hyunchan
FanfictionHwang Hyunjin, beklenmedik bir şekilde kendini düşmanın yanında bulduğunda nereden geldiğini hatırlamak zorundaydı.