12

132 28 8
                                    

selam ve iyi okumalarr⛓️⛓️

(yanlislikla aklim damon slayera kayiyo hyunchan akar mi fic ne diyonuz)

~~~~

Jeongin, şaşkınlığını üstünden atamasa da tepki vermesi gerektiğinin farkındaydı.

"Hoş geldiniz!" Changbin'le çok kez aynı ortamda bulunduğundan aralarındaki samimiyet daha ileri bir seviyeydi. Bu yüzden kendisini görünce sırıtarak ayağa kalkan Changbin'e sarılmakta sorun görmedi.

Felix'in bakışlarını çıplak bedeninde hissetse de ondan tarafa bakmamıştı. Gözünün açılmasını sağlasa da bunu Chan'ın emriyle yaptığını geç de olsa öğrenmişti. Yani Felix'e göre bir görevden ibaretti. Üstüne bolca para verilen özel bir görev...

Oysa aniden karşısına çıkan ve düşünmekten kafayı yediği bu kişiyi bir an için de olsa hayatında hayal etmişti. Bakışlarında hayal kırıklığına yer vermeden abisine döndü.

"Ben giyinip geleyim en iyisi hyung. Sonra katılırım." Başka bir şey demeden çıkacaktı ki Felix'in sesi yüzünden duraksadı. "Bana da lavaboyu gösterir misin? Elimde babanın kanı kalmış." tamamen Jeongin'in ilgisini çekmek için söylemişti. Elinde kan olduğu doğruydu ama bunun babasına ait olmadığını biliyordu. Muhtemelen sabahın erken saatlerinde ziyaret etmek zorunda kaldığı elemana aitti. Yine de amacına ulaştı. Jeongin, ilgisini gizleyemeden ona döndü. "Babamın kanı mı?" bakışları Minho'ya da kısa süreli değmişti. Minho omuz silkmekle yetindi.

"Geldiğinde anlatırım." Changbin araya girince Felix'le muhattap olmayacağı için sevinen Jeongin kafasını sallayarak onu onayladı. Ardından da Felix'e soğuk bakışlar atarak merdivenleri işaret etti. "Yukarda." Amacı bir kere bile yüzüne bakmadan yolu göstermek olduğundan sakince lavabonun kapısını açtı.

"Teşekkürler." kendisine neden kibar davrandığını anlayamadan iki saniye yüzüne baktı. Felix'in Changbin'in en yetenekli adamı olduğunu biliyordu. Chan'dan çok şey öğrenmişti. Ama dinlediklerinin yanında bolca vahşet, kan, masum insanlar ve acımasızlık da vardı. Şimdi kendisine tatlı tatlı gülümseyip teşekkür etmesini normal karşılamasına imkan yoktu.

"Benimle fazla muhatap olma. Senden hoşlanmıyorum!" Felix'in yüzüne bakmadan konuştu. Başına bela da almak istemiyordu. Odasına girip kapıyı ittirdi. Üstüne giyecek bir şeyler ararken gözleri gömleklerinde gezindi.

"Siyah olanı giymelisin, sarı saçlarınla çok güzel duracağından eminim." korkuyla sıçrayarak hemen kapının yanına yaslanmış olan bedeni süzdü. "Az önce ne dediğimi duymadın mı?!" Felix omuz silkerek kapıdan içeri girdi. Bir eliyle sakince iteklediği kapıyı Jeongin'in gözlerinin içine baka baka kapattı.

"Benim hakkımda ne duydun bilmiyorum. Açıkçası ilgilenmiyorum da..." adım adım yaklaşıyordu. "Ama bilmen gereken çok önemli bir şey var; ben, canım ne isterse onu yaparım! Kimsenin isteklerini önemsemem! Sana göre acımasız bir katil olabilirim ama ben işimi seviyorum. Dünyadan temizlediğim orospu çocuklarının yanında bazen kaynayan iyiler oluyor diye kendimi kahredemem!" bakışları tam aksini söylese de sesi sertti.

Bir an için Jeongin çocuğun gözlerindeki vicdan azabını gördüğünü sandı. Kafasında da kurmuş olabilirdi gerçi.

"Kendini ne yaparsan yap, umrumda değil! Ama kendi yanında beni harcayamayacaksın! Amacın ne bilmiyorum, Chan'ın senden istediğini de yaptığına göre benimle yakın olman için sebep kalmadı." Felix gülümsedi. Bu Jeongin'i daha da germişti.

"O kadar safsın ki Jeongin... Başına gelebileceklerden habersiz ne de güzel ahkam kesiyorsun! Benim burada ne işim olduğunu düşündün mü? Babanızın yediği ve yiyeceği boklar belli olmadığından tehlikedesin! Bizzat Minho rica etti gelmemi. Seni korumamı istiyor." Felix sakin sakin konuşsa da Jeongin kalakaldı.

reminder | hyunchanWhere stories live. Discover now