4. Bölüm

121 22 58
                                    


Kaybetme duygusunu iliklerime kadar ilk kez bu kadar ağır yaşıyordum. Haberi duyduğum an uçak bileti aramaya koyulmuştum ama Yekta uçağıyla gidip zaman kaybetmeyelim dediği için bana eşlik etmesine izin vermiştim.  

Hastane koridorundaydık. Bitkindim, yorgundum, talihsizdim ve en çokta umutsuz. Balçık gibi sinirle bulanmış gözlerimi umudumu yitirmeme sebep olan adama çevirdim.

"Yardım etmeyeceksin neden getirdin beni buraya? Mahvolayım diye mi? Neden yapıyorsun bunu?"

Çaresizce sorduğum sorulara cevap beklerken ellerimi Yekta'nın göğsüne indiriyordum ama tek yaptığı öylece dikilmekti.

"Bende o adama verecek bir damla bile kan yok. Boşuna çırpınma o benim için ne ölüme, ne dirime."

Çaresizce dermansız dizlerime dayanamayıp yere çöktüğümde Suat'ın sert adımlarına eşlik eden yumruğunu Yekta'nın yüzüne indirdiğini gördüm.

"Görmüyor musun ulan gözümüzün önünde mahvoluyor?"

Yekta elini kenarı kana bulanan dudağına götürüp sildikten sonra daha yeni yediği yumruğun mislini Suat'a bahşetti.

"Görüyorum amına koyayım. Görüyorum."

Suat kana bulanmış yüzünü umursamadan Yekta'nın üstüne yürüdü. İkisi amansız bir kavgaya tutuşurken benim içimde tutuşanlardan öylesine habersizdi herkes.

"Görüyorsan bir şeyler yap, içim acıyor. Senin sikik kanına meraklı değil kimse, verecek ve siktir olup gideceksin."

Yumruk sesleri havada uçuşurken tek yaptığım kulaklarımı kapamak ve çöktüğüm yerde ağlamaktı.

"Meraklı değilseniz siktir olup gidiyorum."

Adımları koridorun sonuna doğru ilerleyen Yekta'nın arkasından bağıran Suat yüreğime kor ateşler yaktı.

"Bu kadar kötü bir adama dönüşmüş olamazsın, Yekta. Sen bile bu kadarı olamazsın. Gözümüzün önünde ulan burada, bizimle; tekrar aynı hataları yapma."

Suat'ın söyledikleriyle Yekta'nın adımları duruldu. Bana baktı, baktı ve gitti.

Zaman kaybetmeden bana arkasını dönen adamın peşinden koştum. Evet; belki gurursuz olacaktım, belki hadsiz olacaktım, belki çizgilerimi aşacaktım ama Karan için değerdi.

"Dur."

Tek kelime, bir çok anlam. 

"Durdurma beni, bu sefer olmaz."

Yere mıh gibi saplanan adımlarıyla bana dönmeden konuşan Yekta'nın gitmesi korkusuyla hızla bana duvar olan sırtının önüne geçtim.

"Yapma, ne olursun."

Gözleri sicim gibi boşalan gözyaşlarımda takılı kaldı.

"Yapmazsam eğer elimdeki, avucumdaki umutları kaybederim."

Benim umudum da senin yüzünden sönüyor diyemedim.

"Ne umudu? O-nun ölmesini mi istiyorsun?"

Hıçkırıklarım cümlemi zar zor tamamladı ama yüreğim beni tamamlayan adamı arıyordu; çaresizce, bitkince, kimsesizce.

ORENDAWhere stories live. Discover now