18: sessiz buluşma

213 47 127
                                    

Bir an için ne yapacağımı bilemedim. Vücudumun her bir zerresi içimdeki dehşetle sarsılıyordu. Ethan gözüme, hiç olmadığı kadar ürkütücü görünmüştü. Selamına karşılık vermediğimde elini yavaşça indirmişti fakat gülümsemesini bozmamıştı.

Nereden geldiğini bilmediğim bir cesaretle pencereye yanaştım. Ondan kurtulmam gerekiyordu. Annem şu anda içerideydi ve eğer onun ya da benim sesimi duyarsa bir şeylerin yolunda olmadığını anlardı. Onu göndermenin kolay olmayacağını biliyordum ama denemekten başka çarem yoktu. Sessizce kovmalıydım.

Pencerenin önünde durduğumda vücudunu ve yüzünü cama iyice yanaştırdı. Kaçmamak için kendimi zor tutmuştum. Sağ elimi kaldırıp işaret parmağımı soğuk cama değdirdiğimde en azından parmağımdaki titreme durmuştu. Elimi hareket ettirmeye çalıştım, Ethan'ın suratından da mümkün olduğunca kaçınıyordum. Hıçkırmamak ve olur da hıçkırırsam bile sesimin az çıkması için diğer elimle dudaklarımın üstünü baskı uyguluyordum. Gözlerim nemliydi.

Cam yüzeyde yavaşça hayali bir şekilde üç farklı harf yazmıştım. Birleştirince anlamlı bir sözcük oluşuyordu. Ethan'ın mesajımı aldığını umarak bakışlarımı yüzüne kaydırdım. Ona git demiştim. Parmağımla çizdiğim hayali çizgileri net bir şekilde okumuş olmalıydı ama suratındaki ifadeden hiçbir şey çözemiyordum. Sol elini kaldırıp pencerede, çekmeyi unuttuğum parmağımın olduğu yere yerleştirmişti. Aramızdaki cama rağmen sıcaklığını hisseder gibi oldum. İrkilerek elimi çektim. O ise diğer elini de pencereye yerleştirip öylece durdu. Bir şey bekliyor gibiydi ama konuşmuyordu. Sanırım sessiz olmaya çalıştığımı fark etmişti ve bozuntuya vermiyordu. Lakin gitmiyordu da. Orada bekliyordu. Beni mi bekliyordu?

Kararsız bir şekilde ellerimi kaldırdım ve dikkatle onun ellerinin olduğu konumlara sırasıyla yerleştirdim. Ellerimin ardında kalan eli, Soobin'inkiler kadar olmasa da, benimkine nazaran epey büyüktü. Uzun ince parmakları ve geniş bir el ayası vardı. Vücut sıcaklığını nasıl oluyordu da buz kesilmiş camdan bana geçirebiliyordu hiçbir fikrim yoktu ancak anın büyüsüne kapıldığımın farkındaydım. Yüreğimden parmak uçlarıma kadar yayılan korku etkisini yitirmeye başlamıştı. Odamdaki sessizliğin içinde, ikimiz de dudaklarımızı aralamazken iletişim kurabildiğimizi hissediyordum. Acayip bir durumdu.

Ethan gözlerini yumdu ve alnını da cama yasladı. Onu taklit edip etmemek konusunda kararsız kalmıştım ve kalbim tekrar hızla çırpınmaya başlamıştı. Şu an burada dönen şeyde tek bir mantıklı yan yoktu. Hemen geri adım atıp perdeleri çekmem gerekiyordu ama ben onun bu hareketlerine uyum sağlıyordum. Sırf sessiz olsun ve annem onu görmeden gitsin diye mi yapıyordum bunları? Öyle olmalıydı ama nedense hiç de o sebeple yapıyormuş gibi hissetmiyordum.

Cama bastırdığım parmaklarımı kıvırırken bir gıcırdama duyuldu. Kendimi dizginlemek istercesine, bilinçsizce ellerimi yumruk yapmaya çalıştığım için Ethan'ın dikkatini çekmiştim. Yüzünü geri çekip gözlerini aralamıştı. Hüzünlü bir suratla ona bakmaya devam ediyordum. Belli belirsiz gülümseyip ellerini çekti. O kadar yavaş çekmişti ki sanki parmak uçlarındaki görünmez çengellere ruhumu taktırmış ve onu benden alıvermişti. Vücudumun verdiği reaksiyonu en iyi böyle anlatabilirdim. Ardından hiçbir şey demeden arkasını döndü ve karşıdaki çitlerden atlayarak tarlamıza girdi. Yolla tarla arasındaki çitleri de geçerek gözden kayboldu. Tek dileğim, eve gidiyor olmasıydı. Birine ya da kendisine zarar vereceğine dair endişelerim vardı. Ne de olsa o bedende üç kişi birden yaşıyordu, karmaşa kaçınılmazdı.

Perdelerimi sıkıca kapatıp kendimi yüz üstü yatağa attım. Bağıra çağıra zırlamak istiyordum ama evde tek olmadığımdan bu mümkün değildi. Nevresimimle önü tıkanan burnum nedeniyle nefessiz kaldığım için yüzümü çevirip sol yanağımın üzerine yattım, vücudumun konumu aynıydı. Tehlikenin geçtiğini fark eden gözyaşlarım da geri çekilmişlerdi. Gözlerimde biraz nem kalmıştı, birazdan o da geçerdi. Lakin ömrünü bir an önce doldurmak istercesine çarpan kalbim konusunda ne yapacağımı bilmiyordum. Korkum geçmişti işte, ne diye hâlâ hızlı çarpıyordu?

˖tormented pneuma˖ heeseungWhere stories live. Discover now