Giriş

4.2K 353 178
                                    


Merhaba, duyduk duymadık kalmasın Boksör Jungkook geri döndü!

İçtenlikle itiraf etmem gerekirse, düzenlediğim hikayeler arasında en heyecanlandığım F&T oldu. Gerekli ilgiyi göstermenizi, bol bol yorum yapıp oy vermenizi rica ediyorum. Bu şekilde ben de hemen bölümleri düzenleyip paylaşabilirim... İyi okumalar <3


Giriş| Jeon Bırakmayı Huy Edinen Jungkook

Yorucu, berbat bir iş gününün ardından evin yolunu tuttum.

Öğretmen olmak her zaman arzuladığım bir şeydi, bunu kabul ediyorum fakat çok yorucu olduğunu da belirtmek zorundayım. Beni fazlasıyla zorluyor, canımı sıkıyordu zira lise öğrencileri ile uğraşmak, her zaman tahammül edebileceğim türden değildi. İlk günden otoritemi sağlamlaştırmış olsam da zorlanıyordum işte. Henüz, yirmi dört yaşındaydım ve dersine girdiğim öğrencilerim, küçük ve ufak tefek oluşumdan dolayı beni (biraz) alaya alıyorlardı. Küçüklüğümden itibaren, aşağılık kompleksine sahip olan, kaygı bozukluğu atakları geçiren birisiydim ve şu an içinde bulunduğum durum, biraz ağrıma gidiyor, mental açıdan beni yoruyordu; bir şekilde umursamamayı çalışmamın tek nedeni ise hayalime kavuşmuş olmanın verdiği huzurdu. Ailem, arkadaşlarım, komşularım ve hatta öğrencilerim beni, hâlâ bekar ve yapayalnız olduğum için eleştirse de yorgun argın döndüğüm bir iş gününün ardından, tek başıma kalmayı seviyordum. Ta ki, bugüne dek...

Yaşadığım apartman, pembe panjurları olan ve kırık, tatlı bir beyaz renginde, şirin bir apartmandı. En üst katta ben ve birbirlerini çokça seven, sevimli, mütevazı, ellili yaşlarda bir karı koca yaşıyordu. Giriş katı ise henüz boştu ve bugün yeni birisinin taşınacağına dair haberler duymuştum. (Bu haberleri genellikle mahallemizdeki ileri yaşlı, dedikodu yapmayı seven ancak bana sık sık yemek gönderdikleri için sevimli ve masum bulduğum teyzelerden öğreniyordum.)

Kim olduğunu ise öğrenememiştim ve tek isteğim genç, yeni ve evli çiftlerin olmamasıydı. Bundan yaklaşık bir ya da iki ay önce taşınan komşularım bu kriterlere sahipti ve her dakika, kıskançlıktan meydana gelen kavgalar ettikleri için, çıldıracak duruma gelmiştim. (Belki de bu kadar hassas olmamım nedeni, "kıskançlık" mevzu bahis olduğunda, eski sevgilimin bana geçmişte yaşatmış olduğu eziyetti, sahiden bilmiyordum.)

Yarım saat kadar sonra, caddenin sonuna ulaştım ve yaşadığım apartmanın önüne geldim. Apartmanın girişinde kocaman bir taşıma kamyonu vardı ve ben yeni komşumun yaşını, evli olup olmadığını, mesleğini gibi hususları merak ettiğim için, eşyalarını inceleyerek bir analiz yapmak istedim. Yine de bir öğretmen olarak, istekli davranmamın, izinsiz yeni komşumun eşyalarını incelememin, dürüst ve ahlaklı bir davranış olmayacağını bildiğimden, merakımı bastırdım ve bakışlarımı taşıma kamyonundan uzaklaştırıp, dümdüz ilerleyerek apartmana girdim.

Giriş katında, yeni komşumun taşınacağı apartmanın kapısı açıktı. Şöyle bir içeri baktım, "ona" selam vermek istiyordum ancak içeride hiç kimse yok gibiydi. Daha fazla ayak diretmedim. Hemen kapıdan uzaklaştım ve merdivenlere yöneldim.

Henüz tanışmadığımız için yerleşmesine yardımcı olamasam bile, nezaket gereği, komşusu olarak yemek götürebilirim diye düşünüyordum çünkü muhtemelen annem olsa bu konuda beni ciddiyetle azarlar ve "Komşun birkaç gün boyunca yemek hazırlayamaz, onun yerine düşünceli olmalı ve sen lezzetli yemekler yapıp götürmelisin!" derdi.

Kapımın sağ tarafındaki kilit kısmına şifreyi girdim ve evimin kapıları, benim için gürültüyle açıldı. Çıplak ayaklarım zeminle buluştuğunda, vücudumu titreten soğuk beni selamlar nitelikteydi. Sabaha karşı evden çıktığım ve herhangi bir ısıtmayı da açık bırakmadığım için evin içerisi felaket soğuktu. Muhtemelen alt komşumun evi de tıpkı benim evim kadar soğuk vaziyetteydi. Buzdolabımın önüne gittim ve "Sakın unutma Taehyung!" başlıklı, not kağıdıma, "Komşun için ısıtıcı ve battaniye götürmeyi unutma!" yazdım. Sonra yatak odama döndüm ve beyaz, gri, tavşan desenli pijama takımımı giydim. Doğrusu, bu çocuksu pijama takımının nasıl evime girdiğini hatırlamıyordum. Biri hediye etmiş olmalıydı. Ya da... bilmiyorum, belki de hatırlıyordum ama o anlarda, geçmiş anılarımı canlandırıp canımı yakmak fikri pek hoş değildi.

Belirtmeliyim ki, evin içerisinde tüm gün pijamalarla gezmek ve aylak aylak dolaşmak benim en büyük zevkimdi çünkü hayatımda hiç kimse yoktu ve kimseye güzel, hoş, çekici ya da seksi gözükmek gibi bir amacım da yoktu. Mesela, feminen giyinmeyi sahiden çok seviyordum ve evin içerisinde bazen dantel gecelikler giyebiliyor, inci küpeler ya da kolyeler takabiliyordum. O anlarda aynanın karşısında kendime bakıyor ve "Tanrım, Taehyung! Sahiden çok güzel bir herifsin!" diyordum ama bunu kimseyle paylaşamıyor, hayatıma yeni birisini almaktan, ona bu hallerimi göstermekten felaket çekiniyordum. 

Sanırım, hayatınızda bir kez, biri, sizi her halinizle ve her koşulda, kuşkusuz sualsiz sevdikten sonra, ona rağmen ilişkiniz devam etmediyse, diğer ilişkileriniz için müthiş bir tedirginlik ve tereddüt hakim oluyordu ve ben, yaşamımın tam olarak o evresindeydim.

Yapayalnızdım, hayatıma kimseyi almıyor ve hiçbir müdahaleyi kabul etmiyordum. Bir noktada yalnız olmaya, bir daha ilişki yaşamamaya alışmıştım ve ömrünün sonuna kadar da bu düşüncemi savunacaktım; ya da iki kere, farklı zamanlarda, aynı adam tarafından terk edildiğim için "ilişki" denilen şeye artık zerre güvenim kalmamıştı ve kendimi "Yalnızlığı çok seviyorum!" diyerek kandırıyordum. Sahiden bilmiyordum.

Beni terk eden "adamı" düşünmemeye gayret ederek yemek hazırlamaya koyuldum. (Asla başarılı olamamıştım.) Aklımdan bir saniye olsun çıkmıyor, sanki ismi, kulaklarıma art arda fısıldanıyordu. Zihnimdeki sesleri bastırmak için televizyonu açtım ve son ses müzik dinlemeye başladım. Bir taraftan müziğin akışına kendimi kaptırmış dans ediyor, bir taraftan ise ocağın üzerinde fokur fokur kaynayan yemekleri asla(!) unutmayacağımı kendime tekrarlıyordum. Sonunda, en sevdiğim kadın grubunun birkaç dans pratik videosunu açtım ve kendimi o kadar kaptırdım ki o anlarda tek amacım koreografiyi ezberlemekti. Kendimle gurur duyuyordum! Bir öğretmen olmasaydım kesinlikle İdol olurdum çünkü yarım saat içerisinde koreografiyi ezberlemiş, koridor boyunca bağıra bağıra şarkı söyleyip dans etmiştim; tabii ki bunun bedelini pişirdiğim yemekleri unutmakla, tüm mutfağı batırmakla ve sadece komşuma yetecek kadar yemeğimin kalmasıyla ödedim.

Bunun komşuma yeteceğini umarak, yemekleri özenle kaplara yerleştirdim. Sonra dolabımdan bir battaniye ve ısıtıcı alıp kapımı sessizce açtım. Önden ısıtıcıyı ve battaniyeyi komşunun kapısının önüne götürmem, sonra da koşarak tekrar yukarı çıkmam ve kapları alıp tekrar aşağı inmem gerekiyordu ve bunu yaparken sessiz olmaya çalışsam da aslında oldukça uzaktım. (Isıtıcı cidden ağırdı ve birkaç kez merdivenlerde elimden kaydığında en sonunda düşmesine izin vermiştim. Sonra utandığım için tekrar yukarı çıkıp hiçbir şey olmamış, ben düşürmemişim gibi aşağı inmiştim ve o anlarda ısıtıcımı görüp "Ah! Bu da ne!" diye çığırmış, harika bir oyunculuk sergilemiştim; sadece komşum beni seyrediyorsa diye bir tedbirdi çünkü şapşalın teki gibi gözükmek istemiyordum!)

Sonunda, elimde kaplarım, battaniyem ve yerlerde sürünen ısıtıcım ile birlikte yeni komşumun kapısının önündeydim.

Sarı, parlak saçlarım yarım saat kadar önce, çılgıncasına dans ettiğim için darmadağınıktı. Üzerimde hâlâ tavşanlı pijama takımım ve ayağımda ise tavşanlı, pofuduk terliklerim vardı. Perişan gözüküyordum! Sanki yirmi dört yaşında değil de henüz onlu yaşlarımdaydım ve terli saç diplerimden utandığım için, pijama üstümün kapüşonunu başıma geçirdim. (Tanrı şahit, eğer kapüşonun üzerinde kocaman iki, pembe ve beyaz kulak olduğunu anımsasaydım yapmazdım!)

Derin bir nefes aldım ve zile bastım.

Ruhumun derinlerinde, ismini hâlâ koyamadığım tuhaf bir heyecan vardı. Belki yeni bir arkadaş belki de yeni bir sevgili edinebilirdim. Sevgili mi? Bu fikri saniyeler içerisinde zihnimin en ücra köşelerine fırlattım ve başımı şiddetle iki yana sallarken, kapı benim için açıldı.

O anlarda başımı çok şiddetli iki yana salladığımı, bu yüzden ufak çaplı bir beyin sarsıntısı geçirdiğimi ve bundan dolayı karşımda, beni iki defa, farklı zamanlarda, hiç bıkmadan ve utanmadan terk eden eski sevgilimi gördüğümü sandım ama hayır! Aklım başımdaydı ve gözlerim mükemmel derecede iyi görüyordu!

Tam karşımda, lise yıllarından itibaren boks ile ilgilenmesinden dolayı ve gelecekte, şu anda profesyonel bir boksördü, lanetler edebileceğim kadar mükemmel fiziğiyle ve utanmaz, hiç azalmaz, lise yıllarından bu güne süre gelen kusursuz yakışıklılığı ile Jeon Jungkook vardı.

Benim ilk ve tek, beni iki defa, farklı zamanlarda terk etmiş olan sevgilim, Jeon bırakmayı huy edinen Jungkook!

Fake & True | TaekookWhere stories live. Discover now