13

2.1K 183 306
                                    

13| "Jungkook'un başına gelen her şey, Taehyung'la ilgiliydi."

Şehrin ortasında yaşamasına rağmen Jungkook'un verandasında ufak bir şöminesi vardı. Yanmakta olan cılız ateşi seyrederken sessizce oturuyordum. Jungkook'ta bana eşlik ediyor, biraz endişeli gözüküyordu. Sorunun ne olduğunu bilmiyordum. Sanırım arkadaşıyla ilgiliydi.

Kısa süreli bekleyişimiz sona erdi ve kapı çaldı. Gözlerim direkt olarak, camın diğer kısmında kalan salonu ve salonun hemen çıkışındaki evin girişini buldu. "Arkadaşın mı?"

Jungkook bardağa doldurduğu içkisini tek dikişte içti. Kristal bardağı yere bıraktı ve oturduğu yumuşak minderin üzerinden kalktı. "Sanırım..." dedi, yüzünden ve sesinden akan bezginliği görmezden gelmeye çalıştım.

İçeriye uzanan sürgülü kapıyı açtı ve verandadan çıktı. Onu izlediğimi hissediyor gibi, salonun kapılarını gürültüyle kapatıp girişe geçti. Artık kapıdaki kişinin kim olduğunu göremiyordum, gözlerimi kamaştıran ateşin kızıllığını seyrederken surat astım. Salonun kapılarını bilerek kapatmıştı çünkü eve gelen kişinin arkadaşı olup olmadığından emin değildi.

Bu durum bende eve giren çıkan diğer kişilere güvenmediği, bu yüzden başkasının gelme ihtimaline karşı, beni saklamak istediği sonucunu uyandırdı. "Jungkook... neler gizliyorsun sen..."

Biraz sonra salona geçmeye karar verdim. Eski sevgilim, kapıları tekrar açtı ve arkasında kızıl saçlı, Jungkook'tan daha ufak ve cılız, fakat insanı gördüğü ilk anda serseme çevirecek türden yakışıklı ve etkileyici bir adam vardı. Parmaklarına siyah ojeler sürmüştü, omuzları zımbalı siyah deri ceketi, bacaklarını saran siyah kot pantolonu ve yüksek botlarıyla motorculara benziyordu. Kapılar tekrar kapanmadan önce antrede gördüğüm, alev desenli kaskla buna emin oldum, sahiden motor kullanıyordu.

Adam bana doğru yaklaşırken suratında alık bir ifade vardı. Saygı gereği önümde eğilince aynısını yaptım. "Merhaba." derken, sol eliyle dirseğini tutup sağ elini bana uzattı.

Karşılık verecektim ki Jungkook, adamın eline vurup onu benden uzaklaştırdı. "Tanışmanıza gerek yok."

Jungkook'a dik dik baktım. "Öyleyse ben neden buraya geldim?"

"Bebeğim." Adamla konuşurken büründüğü ses tonu bir anda yumuşadı ve inceldi. "Arkadaşımı görmek istediğini söyledim bende getirdim. Gördüysen siktir olup gitsin."

"Tanışmak istedim. Sende izin verdin, bırak tanışayım."

"Neden böyle bir şey yaptığımı bilmiyorum, kafamı sikeyim."

"Hatırlatmamı ister misin?"

"Hayır."

"Öyleyse çekil."

Kızıl saçlı adamı görmek için Jungkook'u belinden tutup kenara itmem gerekti. Bana direneceğini sandım ama susmayı tercih etti. Alkol almak konuşmasını önleyebilirdi. Bar tezgâhına doğru yürüdü.

"Ben Yuta."

Sonunda hâlâ uzattığı elini sıkabildim. "Taehyung."

"İsmini Hoseok'tan çok duydum ama Jungkook fotoğraflarını bize asla göstermiyordu."

Jungkook elindeki içki şişesini sertçe tezgâha bıraktı. Yuta, bir an başını yana eğip arkam dönük olduğu için göremediğim Jungkook ile bakıştı ve sustu. Sadece gülümsüyordu.

"Oturalım mı?"

"Çok kalamam. Bu akşam..."

Kaşlarımı havaya kaldırdım ve bir cevap vermesini bekledim ama yapacağı işi bana söylemeye hiç niyeti yok gibiydi. Bunun Jungkook'la ilgili olduğunu biliyordum. Gelmeden önce bir kez bile telefonla konuşmamışlardı, sadece yanımda Yuta'ya mesaj atmış, ben de onu izlemiştim.

Fake & True | TaekookWhere stories live. Discover now