3.Bölüm

363 191 308
                                    

"Günaydın komiserim. Umarım rahat bir uyku çekmişsinizdir." diyerek alayla sandalyeye bağladığım adama doğru konuştum. Onu taşımak hiç de kolay olmamıştı.

"Nerdeyim ben?" diyerek uyku sersemliği ile konuştu.

"Karanlığın içindesiniz." diyerek oturduğum sandalyeden kalkıp ona doğru yürümeye başladım.

"Sen..." dediğinde devamını getiremeden öksürmeye başladı. Verdiğim gazın hâlâ etkisinde olması normal bir şeydi.

"Ben Gizem Karanlık. Memnun oldum desem yalan olur komserim. Siz de Oğuz Mert'siniz. Tanışma kısmını böylece atlamış olduk. Benim bu laf kalabalığına ayıracak vaktim yok. O yüzden konuya hemen giriş yapalım." dediğimde suratında hafif bir gülümseme oluştu.

"Sen çok cesur bir ufaklıksın. Bir polis memurunu kaçıracak kadar da yürek yemişsin. Ne sanıyorsun benim seni dinleyeceğimi sonra da sana inanıp seni aklayacağımı mı? Açıkçası çok hayalperest bir ufaklıksın. Hem bu arada sen beni buraya nasıl getirdin şu ufacık halinle?" derken bilerek ufaklık kelimelerine vurgu yapıp benim sinirimle oynuyordu.

"Öncelikle ben ufaklık değilim. Bunu anladığını sanıyordum ama demekki beyninde bir problem var. Bence bir doktora gitsen iyi olur malum komsersin mazallah işinden olursun." diyerek onunla dalga geçmeye devam ettim.

"Şimdi sen bana suçsuzluğunu ispat ettikten sonra ne olacak sanıyorsun? Serbest kalacağını mı? Arama emrin kaldırılır, bu davadan serbest kalırsın ama polis memurunun kaçırmaktan ciddi ceza alırsın yani ufaklık her iki durumda da hapsi boyluyorsun. Suçsuzken suçlu duruma düştün. Sence bu yaptığın ne kadar akıllıca?" diyerek çok mantıklı konuşmuştu. Ne cevap vereceğimi düşünürken aklıma bir şey gelmişti.

"Burada ikimiz yalnızız kameralar yok. Ben burada kendime zarar versem suçu senin üstüne atsam kim sana inanır? Ama ben suçu üstüne atarken her detayı düşündüğümden kurtulaman imkansız olur. O zaman ikimizde aynı duruma düşeriz. İkimiz de suçsuzken suçlu gibi olacağız. Bunu yapmamı gerçekten ister misin?"

Söylediğim şeyde tabiki ciddi değildim sadece beni anlamasını istiyordum.

"Tamam o zaman zaten elim kolum bağlı bir yere gidemem. Bari ne anlatacaksan anlat da bir an önce gideyim. Yoksa canım burada çok sıkılacak ve ben sıkıcı bir ortamda asla bulunmam." dediğinde inatlaşmak istedim ama önceliğim suçsuz olduğumu ispat etmekti.

"Tamam. O zaman sana bildiğim her şeyi ayrıntılarıyla anlatacağım. Eminim benim bir suçum olmadığını anlayacaksın." diyerek sinevizyonu çalıştırmaya başladım.

"Bak, bu elinizdeki kamera görüntüleri değil mi?" diyerek cevap vermesini bekledim. Yüzünde tek bir şaşırma emaresi bile yoktu.

"Eeee ne olmuş bu görüntülere?" diyerek salak salak konuşuyordu. Hayır görüntülerdeki ayrıntıyı bir tek ben mi fark etmiştim yoksa gerçekten karşımda duran kişiyi fazla mı abartmışım.

"Sanırım seni fazla abartmışım." dediğimde ufak bir bozgun halini anında yakaladım.

"Ne demek istiyorsun?" dediğinde sesinden bozulduğunu anladığımda yüzümde bir gülümseme oluştu.

"Sen neye gülüyorsun?" dediğinde sırıtarak "Hiç." dedim. Sonra kafamın daha fazla dağılmasına izin vermeden konuşmaya ciddiyetle devam etmek için kendimi toparladım.

"Görüntü hiç kesilmemiş gibi gözüküyor değil mi?" diyerek gözlerimi ekrana kilitledim.

"Evet ve zaten öyle. Bizde bu görüntüyü defalarca izledik, kontrol ettik ve hiçbir şey senin lehine değil. Aksine senin katil olduğunu ispatlıyor." dediğinde sinirlenmeye başlamıştım.

KARANLIĞIN GİZEM'İ Where stories live. Discover now