4.Bölüm

318 181 207
                                    


"Asıl sen beni hiç tanımıyorsun komiser. Beni hafife alırsan sonuçları senin için kötü olur." dememle birlikte ikimizde yeri boyladık daha doğrusu benimle birlikte geriye düştü. O koca bedeninin altında kalıp acı çeksemde kollarımı boynundan asla çekmedim. Kollarımı boynuna sıkıca doladığımda kurtulmak için cebelleşmeye başladı. Onun ölmesi şuan işime gelmezdi.

"Seni bırakacağım ama sakince yerine geçeceksin. Anlaştık mı komiser?" dediğimde kafasını aşağı yukarı az da olsa hareket ettirdi. Ona asla güvenmesemde kollarımı gevşetmeye başladım.

Bu yaptığım tamamen mallıktan ibaret olduğunu komiserin ellerimi tutup yüzünü bana dönmesiyle anlamıştım. Üzerime ağırlığını vererek bacaklarımı oynatmamı engelledi. İki bileğimi de elleriyle zemine sabitlemişti.

"Bir dahaki sefere sana asla itimat etmeyeceğim komiser. Bu sondu." diyerek sinirle yüzüne doğru haykırıyordum.

Bedenim tamamen zemine yapışmış gibi hissediyordum. Ne kadar da güçlüydü öyle. Onun bu gücü benim zekam karşında işe yarar mıydı? Bunu şimdi göreceğiz.

"Bunu yapacağım için hiç de özür dilemeyeceğim." diyerek ayak bileğimde saklı olan ufak iğneyi düşürüp sertçe kendime doğru fırlatıp tutmamla onun koluna iğneyi geçirmem bir oldu.

"Sen ne kadar da sinsi bir ufak..." cümlesini tamamlayamadan yana doğru yığıldı.

"Sana o kelimeyi böyle söyletmezler işte. Umarım bana ufaklık dememeyi öğrenirsin." diyerek yattığım yerden doğruldum. Yerde kendinden geçen bir adet komiser bulunuyordu. İçimin yağını eriten tek şey bana ufaklık diyemeden kendinden geçmesi olmuştu. Moralimi bozan şey ise onu tekrardan o sandalyeye nasıl oturtturacağımdı. Onu şimdi yerden nasıl kaldıracaktım?
 
...

"Onun bu evden çıkmasına nasıl izin verirsiniz. Hepinizi ayakta uyutup yine kaçmayı başarmış. Size gözünüzü Gizem'den ayırmayacaksınız demedim mi? Şimdi size ne yapmalıyım siz söyleyin? Bu kaçıncı haa? Bu kaçıncı? Gizem'in sizi elinde oyuncak etmesine artık izin vermeyeceğim. Hepiniz ağır bir cezayı hak ettiniz. Şimdi gidin gözüm görmesin sizi." diyerek bütün öfkesini korumalardan çıkarmıştı Atilla.

"Atilla biraz sakin ol. Böyle yaparak Gizem'i bulamazsın. Hem ayrıca onu kimsenin tutamayacağını bildiğin halde neden korumalara yükleniyorsun? Gizem'in huyunu sende biliyorsun." diyerek Atilla'yı sakinleştirmeye çalıştı Berk.

"Sorun da bu zaten. Onu elimde tutamayıp hep bir şeyler çevirmesi. Bak ona hak veriyorum bu evde sıkılıyor, dışarı gitmek istiyor, kendine eğlence arıyor ama bu şekilde yaparak onu koruyamam ki. O benim her şeyim. Ona bir şey olmasına dayanamam. Ne zaman elinde o çantayla çıksa başına bir iş geliyor. Ya bedenine yara almış bir şekilde dönüyor yada bayılmak üzereyken felan geliyor. Anlamıyorum bu kız nereye gidiyor da bu kadar berbat halde dönüyor?" diyerek hem endişesini belirtti hem de sinirini.

"Tamam, seni anlıyorum ama..." dediğinde Berk'in sözünü hemen kesti Atilla.

"Ama ne? Ama ne Berk? Ama ne? Ben şuan sadece kardeşime sarılmak istiyorum. Anlıyor musun? Onun yerini bilememek beni deli ediyor. Aramalardan hâlâ bir şey çıkmadı değil mi?" diyerek sinirli bir şekilde konuştu Atilla.

"Maalesef hiçbir iz yok. Ormandan gittiği için onu bulmamız zorlaşıyor. Onu bulmaları içi şehre de adam gönderdim ama bildiğin gibi Gizem'in peşinde polis olduğu için yavaş ilerliyor aramaları. Eğer Gizem'in bizim yanımızda olmadığı öğrenilirse işler daha çok karışır onu hiç bulamayız." diyerek olasılıklardan bahsetti Berk. 

KARANLIĞIN GİZEM'İ Where stories live. Discover now