1.

160 39 8
                                    

Düzenlendi

13.02
19.14
Güneş batmış, Efsun masasının başına çoktan geçmişti. Kalemi elinde, gözleri önünde duran kağıttaydı. Bu kağıt, normal bir kağıt parçası değildi. Belki de bir kağıttan çok daha fazlasıydı. Bir kağıt, belki de bir kurtuluştu.

Başlamalıydı artık.

''Artık başla Efsun, vazgeçmenin sırası değil.'' dedi kendi kendine. Mektup yazmak bazen ona zor gelirdi. Mektup yazabilmek için herhangi bir güce ihtiyaç duyardı. Yazmak, hissetmek gibiydi. Hisler de yazılar gibi.
 
Oflayarak masasının başından kalktı. Yaklaşık yarım saattir oturuyordu ve şuan yazmak için pek hazır değildi. Hazır olmayı bekliyordu.
Yarım saattir sadece bir başlık yazmıştı.

Odasından çıkarak, mutfağa kendine kahve yapmaya gitti. Hayatı sevmiyor olabilirdi ama hala ve hala yapmaktan hoşlandığı şeyler vardı. Duygularını kaybetmiş olabilirdi. Ama hala bakarken, duygulandığı şeyler vardı.
Garip bir kızdı Efsun. Çözülemeyecek bir bulmaca gibiydi.
 
Kahvesini hazırlayınca nedensizce kendini mutlu hissetti. Oturma odasına giderken, hangi filmi izleyeceğini düşünüyordu ama bir türlü karar veremiyordu.
Bazı günler sadece bir an olsun, ona acı veren şeyleri unutabiliyordu. Şuanda da unutmuştu. Sadece filmine ve elinde olan kahveye odaklıydı.
 
Koltuğa oturduğunda, karar veremediğini farketti. Rastgele bir film açtı ve izlemeye başladı.
Kahkaha atıyordu, bazen olur olmadık sahnelerde ağlıyordu, bazen neşeleniyor, hüzünleniyordu. Her duyguyu aynı anda hissettiği sahneler bile olmuştu. Sadece günlük hayatında değil, film sahnelerinde bile duygularını karmaşık yaşıyordu.
 
Onu yargılayan insanlar yoktu. ''Neden gülüyorsun?'' ''Neden ağlıyorsun?'' ''Neden gülmüyorsun, hüzünlenmiyor, mutsuzlaşmıyorsun?'' diye soran varlıklar yoktu. Yalnız olmayı seviyordu. Aslında en çokda bu yüzden seviyordu.
 
Sadece bazen kimsesizlik canını acıtıyordu. Birilerine sesini duyurmak, kendini anlatmak istiyordu.
Bazen aynı Efsun gibi sesini duyurmak, konuşmaya ihtiyaç duyan insanlar vardır. Ama adı üstünde ''Efsun gibi.''

O insanlar asla kendini anlatamaz, onları kimse dinlemez. Yalnızlığa alışmış, kimsesizler olarak devam ederler yaşamlarına. Bizler ölüme bile yaşam diyenleriz.
 
Film bittiğinde enerjisi yerindeydi. Böyle enerji dolu olduğunda enerjisini harcamak içinden gelmiyordu.
Dışarıya çıkmak ve koşmak istiyordu. Ayrıca bir şeyler alıp dışarıda yemeye de bayılıyordu.
Aslında iyi anabileceği bir çocukluğu olsaydı, deli dolu bir kızdı Efsun.
 
Beyaz elbisesini giydi ve saçlarını salık bıraktı. Sonrasında direkt dışarıya doğru çıktı. Kapıyı açtığı an yüzüne çarpan esinti ile ürperdi. Ama aldırış etmedi.
 
Canının istediği bir tarafa doğru koşmaya başladı. Koştuğu yerin sonunu bilmiyordu. Sanki sonsuzluk vardı orada. Bunu düşünerek koşmaya devam etti. Sonsuzluğa doğru uzun bir süre koştu...

Gece 11 gibi eve varmıştı Efsun. Enerjisi bitmiş yerini hüzün kaplamıştı. Demiştik zaten. Efsun sadece bir anlığına acılarını unuturdu. Geriye kalan tüm zamanlarda aklının bir köşesinde kalırdı anılar, acılar.
 
Giyindi ve masasının başına geçti. Mektuba başlayacaktı artık. Annesinin ona küçükken almadığı kalemi almıştı bugün. Hevesi yoktu, neşesi yoktu. Hissettiği tek bir duygu dahi yoktu. Artık tamamen duygusuz ve hissiz bir insandı. Bir kadındı.
 
Başladı.

''Ben kimim?
Kim olduğumu çoğu zaman sorguladım. Ama hiçbir zaman net bir cevap bulamadım. Hatta hiç bulamadım. Sorularım her zaman cevapsız kaldı. Bir soruma bile şu koca hayatta doğru düzgün, net bir cevap bulamadı.

Annem bana karşı bir sürü cevap bulabilmişti lakin. Bana her zaman ''Sen bir hiçsin ve kim neden bir hiçi sevsin ki?'' derdi. Çocuktum. Sadece 7 yaşındaydım. Belki de 6. Belki de 5.

Ama artık yaş farketmez çünkü ben her zaman, her an, yaşadığım her saniye bunları duydum. Doğduğum andan beri, kendimden bu sözleri duyduğum için nefret ettim.    
 
Beni neden sevmedi bilemiyorum. Ona bu hayatta istediği her şeyi verdim. Sus dedi, sustum. Öl dedi, yaşarken öldüm. Zeki bir öğrenci ol dedi, oldum. Konuşma dedi, konuşmadım. Defol git dedi, sırf beni görmesin diye günler boyu dışarıda yattım, evinden gittim.
Ama annem beni hiç sevmedi. Sevmek istemedi.
 
Yaş 12.
Yedinci sınıfa gidiyorum.
Dersteyken, aniden sınıfa bir öğrenci girdi ve hocanın beni çağırdığı söyledi. Oldukça stresli ve meraklı bir şekilde odasına doğru yürüdüm.
Odaya girdiğimde hocanın meraklı gözlerle bana baktığını gördüm. Tam ne olduğunu soracakken hoca söze başladı.
 
''Kızım seneye son sınıf olacaksın. Biz senin üç senedir velini görmedik. Doğru düzgün bir ailen var mı onu bile bilmiyoruz. Ama artık oldukça sıkıldık bu durumdan. Ya ailene söyle gelsin ya da.. '' dediğinde hocanın sözünü kestim. ''Gelecek bir ailem yok hocam. İyi günler.'' diyerek odadan çıkmıştım.
 
Hayat o kadar garipti ki. O gün son kez arkadaşlarımı, hocalarımı ve son kez Nazım hocayla yüz yüze konuştuğumu ve son kez okula gelip o sıralarda ders işlediğimin farkında bile değildim.
O gece aileme bu konuyu dediğimde bolca hakaret ve bolca şiddet görmüştüm. Ve o günden sonra bir daha okula gitmemiştim.
 
Aradan 5 ay geçmişti. Yaz tatiline girmişti tüm öğrenciler. Sabah vakti annemler evde değilken, Nazım Hoca aramıştı. Susmamıştım bu sefer. Ağlaya ağlaya o geceyi bile anlatmıştım. Benden bolca özür dilemişti ve helallik almıştı.
İyi yürekli bir hocaydı. Onunla son kez konuşmak çok isterdim. Bana bir baba olmuştu o hoca.
 
Ve ben o hocayı da kaybetmiştim. O günden sonra bir daha ulaşamadım.
 
Hayatta böyleydi. Bazen vedalar da olabiliyordu. Ve beni yıkan da vedalar olmuştu.
Ben içimi yakan çocukluğuma bile veda edememiştim zaten.'' diyerek yazdı kağıda.
 
Gözleri dolmuş hatta biraz ağlamıştı.
Uykusu geliyordu. Masanın başından kalktı ve mektubunu eline aldı. Katlayarak masanın yanında bulunan sepetin içine attı. Kalemle üzerine tarihi atmayı unutmamıştı.
 
Artık bir kağıt parçaı değildi bu. Bir kağıt parçasından çok dafa fazlasıydı. Gözyaşı dökemeyenin gözyaşı, konuşamayan dertlerini anlatamayan Efsunun sesi olmuştu.
 
Gözleri kapanıyordu. Eli de yorulmuştu. Yarın devam edecekti. Bu mektup burda bitemezdi. Daha anlatılacak çok şey vardı.        
 
-...-
                                                                                                             
02.25
Bir kapı sesi geldi öncesinde. Eve biri girmişti. Lakin Efsun uyuyordu.
 
04.25
Bir kapı kapanma sesi geldi ve adım seslerinin son bulmasıyla evi yoğun bir sessizlik kapladı.
 
Bu da neyin nesiydi?
           
 1. BÖLÜM SONU-
 

BİTİK MEKTUPLARHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin