Yağmur yağdığı ve soğuk olduğu için battaniyenin altında onun kollarına sarılı, Seungcheol ile yatakta oturuyorsunuz. Telefonunun içinde geziniyor. Seungcheol'a baktın, telefonunu elinden bırakırken ona bir şey söyleyeceğin için heyecanlıydın. Ona bakarak, "Biliyor musun, bazı kültürlerde gamzelerin iyi şans getirdiğine inanıldığını okumuştum" diyorsun. O da telefonunu bir kenara bırakıp sana bakıyor ve gülümsüyor, sevimli bir şekilde başını yana yatırıyor ve ona daha fazlasını anlatmanı bekliyor.
"Gerçekten mi?" diye soruyor ve sen de demek istediğini kanıtlamak için coşkuyla başını sallıyorsun, bu da onu daha da gülümsetiyor, gamzesi dışarı çıkartıp, gösteriyor. "O halde hayatımda sana sahip olduğum için şanslı olmalıyım" dedi, hiç duraksamadan, seni kendine çekerken daha da geniş bir şekilde sırıtmana neden oldu. "Öyle olmalısın" diyorsun, yanağını sana çevirmesi, öpücük istemesi demek. Onun hareketlerine gözlerini deviriyorsun.
"Sen öylesin.." diye başlıyorsun ama tamamlayamıyorsun, yanağına yumuşak bir öpücük veriyorsun. "Ben neyim?" diye soruyor, bu sırada burnunu sallıyor. "Çok tatlısın, güzelsin, yakışıklısın ve tamamen benimsin" diyorsun, yüzünü boynunun kıvrımına gömerken sözlerin onu daha da gülümsetiyor.
Geri çekilip sana bakıyor, diğer yanağını da çeviriyor. "Bunu kaçırdın" diyor ve sen ona şakacı bir şekilde gözlerini kısıyorsun ama yine de yanağına bir öpücük daha veriyorsun. Bu sefer gamzesini işaret ediyor. "Bunu da kaçırdığımızı düşünüyorum" diye ekliyor, sana umutla bakarken sen onun aptallığına kıkırdarsın.
Nasıl hayır diyebilirsin, bu yüzden memnuniyetle gamzesini öpersin ve o zaten darmadağın olmaya başlamıştır, bu noktada gülümsemesi odanın her yerine yayılmaktadır. O sana o kadar yakın ki sen ve Seungcheol ile daha önce bir öpücük paylaşmadığını fark ediyorsun, gerçek bir öpücük - dudaklardan bir öpücük. Ona bakarken gergin bir şekilde yutkunursun, tekrar gözleriyle buluşmadan önce dudaklarına bakarsın. Seungcheol sana bakıyor, bakışları sevgi dolu ve tatlı, yanağını ellerinin arasına alıp sana saf bir sevgiyle bakıyor.
"Sanırım bir noktayı kaçırıyoruz, öyle değil mi?" diyor yumuşak bir sesle ve kalbinizin atışını hissedebiliyorsunuz. Yavaşça başını sallarsın, aniden bir şey söyleyemeyecek kadar gergin olursun. Hafifçe eğiliyor ve gözlerin beklentiyle kapanıyor. Dudaklarını yavaşça sizinkilere bastırmadan önce dudaklarının yumuşak dokunuşunu hissediyorsun. Birkaç saniye sonra uzaklaşıyor ve siz bilinçsizce somurttun çünkü bundan daha fazlası olacağını, bundan daha fazlası olması gerektiğini düşünüyorsun. Gözlerini açtın ve ona baktın
"Bu-bu mu?" diye mırıldanıyorsun, Seungcheol sana alaycı bir şekilde bakıp kendi kendine gülümsemeden önce mırıldanıyorsun. "Bu bir öpücük değil miydi?" diye soruyor. "Ne-hayır...bu daha çok...yani..." Aslında biraz utandın. Kendi kendine kıkırdıyor ve gülümsüyor, gözlerinde saf bir hayranlıkla sevgiyle sana bakıyor. "Seni öpebilir miyim?" diye soruyor ve sen ona ceylan gözlerinle bakıp başını sallıyorsun, küçük bir evet fısıldadın.
Tekrar eğilir, aranızdaki boşluğu kapatır, dudaklarınızı yeniden yakalar, bu sefer sizi biraz daha sert ve derin öpüyor, ama dudaklarını sizinkilere doğru hareket ettirirken hâlâ yumuşak ve nazik, midenizde kelebekler uçuşmasına ve başınızın dönmesine neden oluyor. Onu öperken parmakların battaniyenin kenarını sıkıca kavradı. Seungcheol geri çekildi, gözlerine baktı ve ikinizin de az önce ne yaptığınızı aniden fark ettiğinizde, yüzünü onun göğsüne gömüp utanırken, gülümsemeni zar zor bastırabiliyorsun.
⭐️❤️
