4 - Bir Delilik Hali

192 34 39
                                    

Ertesi sabah beni uyandıran, delicesine zonklayan başımın ağrısıydı

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.

Ertesi sabah beni uyandıran, delicesine zonklayan başımın ağrısıydı. Kafam demir kadar ağırdı, her yerimin ağrıdığını hissediyordum.

Hava tamamen aydınlanmıştı. Güneş ışınları, kapalı olan perdelerden içeri girmek için çabalıyordu. Uyku mahmurluğumu üstümden atmaya çalışırken midemin de bulandığını fark ettim. Başlangıçta bu mide bulantısının sebebini anlayamasam da dün akşama dair anılar zihnime doldukça her şey daha anlamlı bir hal aldı.

Midem öyle çok bulanıyordu ki ayağa bile kalkmadan oracıkta kusacağımı düşündüm. Yutkundum ve midemi bastırmaya çalıştım. Genellikle bir kere kusmaya başladığım zaman durmam çok güç olurdu.

Çok sık akşamdan kalan bir insan değildim ama rakı beni hep çok kötü etkilerdi. Üstelik dün sarhoş olacak kadar içmemiştim bile. Oysa şimdi başımın ağrısından duramıyordum. Bu yüzden ne zaman rakı içsem bir daha içmemeye yemin ederdim ama elbette bir noktada canım yine rakı çekerdi.

Kendimi çok sarsmadan doğrulmaya çalıştım. Doğrulur doğrulmaz mide bulantımın arttığını hissetsem de yatmaya devam ettikçe daha kötü olacağımı biliyordum. Böyle zamanlarda bana en çok duşa girmek ve soda limon içmek iyi gelirdi. Dünya'nın öğrettiği bir taktikti bu, ne zaman akşamdan kalma olsam mızmızlanmak için onun kafesine gittiğim için bana bunları öğretmek zorunda kalmıştı.

Derin bir nefes aldım ve kendimi zorlayarak düşündüklerimi aynen hayata geçirdim. Duvardan destek alarak ayağa kalktım, kendime dengemi bulabilmek için biraz zaman verdim, biraz bekledikten sonra yürüyebileceğime ikna olduğumda banyoya doğru ağır aksak adımlarla yürüdüm ve kendimi soğuk suyun altına attım. Buz gibi hissettiren su, saçlarımdan ve sırtımdan süzülmeye başlar başlamaz kendimi azıcık da olsa daha iyi hissettim.

Dün akşamın anıları zihnime doldu, suyun altında gözlerimi açmayı reddederek öylece durdum. Miraç'ın yüzü gözlerimin önüne geldi; gülüşü, bakışı, beni yanağımdan öpüşü. Yaşların gözlerime dolduğunu hissettim, mide bulantımın arttığını. Duvardan destek aldım.

Bir gerçek vardı ki dün akşam her ne kadar kendime izin vermiş olursam olayım ben, bir daha asla dün akşamki İrem olamazdım. O, bundan yıllar öncesinden kalmış bir şeyin ardından kalan küçük bir izdi. Meyhanedeki İrem, uzun yılların ardından Miraç'ı yeniden gören İrem, onunla gülüp sohbet eden İrem başka bir evrende kalmalıydı. Başka bir evrende hayatımda Emir olmayabilirdi. Ve hatta başka bir evrende İrem, Miraç'ın onu soğuk bir kış günü o kafede, başka bir kadın için terk edişini hazmedebilirdi. Hatta belki bunu, affedebilirdi bile.

Ne yazık ki ben, o İrem değildim.

Ben bambaşka bir İrem'dim. Hayatındaki adamla gayet mutlu olan İrem'dim. Hayatındaki adamı kaybetmek istemeyen İrem'dim. Kaybetmeyecektim de.

Dün akşam, Miraç ve onunla yaşadığımız her şey geride kalmalıydı.

Güzel bir akşamdı. Ama o kadar da kalmalıydı.

Falez ve KırlangıçWhere stories live. Discover now