Gözlerimi açtığımda uykulu gözlerle etrafıma bakındım. Hava aydınlanmıştı çoktan. Aşağıdan sesler geliyordu. Annem uyanmış, mutfakta bir şeyler yapıyor olmalıydı.Yattığım yerden doğrulup uyuşuk adımlarla odamdan çıktım. Banyoya girip elimi yüzümü yıkayıp kuruladım. Banyodan çıkıp merdivenlere yöneldim. Aşağıya inerken, mutfaktan gelen sesler daha da netleşti. Bugün pazardı, annemin günü vardı doğru ya.
Mutfağa girdiğim de, ocağın başında duran anneme baktım. Tencereyi karıştırıyordu. Tezgahın üzerinde ki sarma yapraklarına gözüm kaydı. Sanırım sarma yapraklarını kaynatıyordu.
"Günaydın annem. Erkencisin bugün." Dediğim de annem omzunun üzerinden bana baktı.
"Günaydın kızım. Gün var bugün, bunları şimdiden halledeyim de, sonra dan elim ayağıma dolaşmasın." Dediğin de başımı salladım anladığımı belirterek.
Kahvaltı yapmak istemiyordum, dolaptan içinde portakal suyu olan sürahiyi alıp kapattım. Bardak alıp doldurduktan sonra, sürahiyi tekrar dolaba koydum.
Bardağı da alıdıktan sonra sandalyeyi çekip oturdum. Bardaktan küçük yudumlarla portakal suyunu içmeye başladım. Midemi tutardı bu bir kaç saat. Sonra zaten günde bir şeyler yerdim. Tabi teyzeler iki dakika rahat bırakırsa yerdim.
Elimde ki boş bardağı tezgahın üzerine bıraktım. Sonra anneme yardım etmeye başladım. Sarma için hazırladığı içi masanın üzerine koyup tepsiyi de alıp masaya yerleştirdim. Tencere de çıkarıp sandalyeyi çekip oturdum.
Dolmaları, sarmaları doldurup, tencereye dizdikten sonra masadan kalkıp ocağın üzerine yerleştirip suyu ekledikten sonra altını yaktım. Bu ara da annem kısırı halletmiş, börek için malzemeleri ayarlamaya başlamıştı.
Hamuru yoğurup üstünü kapattıktan sonra, haşlanmış patatesleri alıp püre haline getirdim. Böreğin harcını hazırladıktan sonra dolaba koydum onu da.
Zil çaldığın da annem mutfaktan çıktı kapıyı açmak için. Ardından Leyla teyzenin sesini duydum. Erken gelmişti. Diğerleri de birazdan gelirdi.
İkili mutfağa girdiğin de, Leyla teyzeye baktım.
"Hoşgeldin Leyla teyze." Dediğim de gülümseyip bana yaklaştı. Ellerim kirli olduğun dan dokunmadan yanaklarından öptüm.
"Hoşbulduk kızım. Yardım etmek için gelmiştim ama, siz her şeyi halletmişsiniz." Dediğin de başımı salladım iki yana.
"Yorur muyum hiç seni Leyloşum. Halletik zaten, bir börek kaldı, onu da hallederim şimdi. Otur sen." Dedim. Leyla teyze annemin yanında ki sandalyeyi çekip oturdu.
"Geçen gelip yaptığın yemekleri Aslanla Haldun yemelere doyamadilar valla. Benim yemeklerimi bile öyle yemiyorlar." Leyla teyzenin sesini duyduğum da, kalbim yerinden çıkacak gibi atmaya başladı. Yemiş miydi yemeklerimden? Hemde beğenerek yemişti?
"Geç olur gittiğin de yemek yapmakla uğraşma bir de, götür burada ki yemeklerden o zaman." Annem konuştuğun da bende başımla onu onayladım. Yesin Aslanım.
"Valla yok demem, bende ne yapacam diye kara kara düşünüyordum. Bugünlerde de Aslan evde yiyor, anacım onu doyurmakta zor. Yiyor yiyor bana mısın demiyor." Diye yakınmaya başladı Leyla teyze. Güldüm. Ee, o koca bedeni doyurmakta zor oluyordur tabi.
"Bilirim, benim adam da yer yer, e daha yok mu derdi. Tencere tencere yemek yapardım, o doysun diye." Annem iç geçirip konuştuğun da, yüzümde buruk bir tebessüm oluştu.
Canım babam, oda cüsseli bir adamdı. Küçükken ona hayranlık duyar, tıpkı babam gibi büyük güçlü bir adamla evlenmek istediğimi söylerdim. Bazen de öyle büyür, öyle güçlü görünürdu ki gözüm de, yıkılmaz bir dağa benzetirdim onu.

YOU ARE READING
MAHALLENİN GÜZELİ
ChickLitBelimde ki kolları bedenimi yukarı çektiğin de, yüzüm yüzüyle aynı hizaya geldi. Ensesinde ki parmaklarım daha da sıklaştı. Yakışıklı yüzünde gezindi gözlerim. Bu kadar yakışıklı olmak zorunda mıydı? "Pamuk." Dedi uyarır gibi. "Hmm." Dedim mırıldan...