13

173 15 0
                                    

bu bölümün şarkısı: KOLPA- KAFAM SENDEN BİLE GÜZEL speed up
Akşama doğru eve geçmiştik. Üstüme askılı ve şort giymiştim çünkü hava sıcak!  Cipsi alıp koltuğa kurulduk İremle.
- Ne izliyoruz?
- Bilmem aç kafana göre.
Kahveleri almaya gittiğimde çoktan filmi açmıştı. Kapı çalınca kapıyı açmaya gittim.
- Ben bakarım.
Kapıyı açtığımda karşımda Pars ve Kayra vardı. Pars elini Kayra'nın ensesine atıp sertçe yere eğdi.
- Sen bakma.
- Lan çeksene elini!
Ardından İrem geldiğinde elini çekti. İrem de bende farksızdım şuan.
- Tamam sorgulamayacağım.
- Öyle bi hak vermedik zaten.
İçerden çok yanlış anlaşılacak sesler gelmeye başladığında ben İrem'e döndüm onlar ise bize anlamsızca bakıyordu. İrem ise ellerini beline yerleştirmiş televizyona bakıyordu.
- Korku filmine +18 sahneler ne zamandan beri giriyor?
- Sen açtın?
- Nerden bileyim ben böyle olacağını. Neyse geçin hadi.
İçeri geçtiler. Koltuğa oturdum.
- Üstüne polar giyseniz?
İremle birbirimize baktık.
- Hayır.
Sabır der gibi bir nefes aldı Pars. Mutfağa geçtim ve kahveyi çıkardım. Kahvelerini yapıp içeri geçtim ve masaya koydum. Başka bir yere oturacakken Pars'ın ellerini belimde hissettim ardından kendimi yanında buldum. İremlere baktığımda filme dalmışlardı.
- Napıyorsun?
Diye mırıldandım.
- Hiç.
Burnunu boynuma bastırdı yavaşça.
- Pars?
- Güzelim?
- Napıyorsun.
Dişlerimin arasından konuştum.
- Lütfen Gece. Özledim seni sadece bu seferlik,bir kere de olsa bırak kokunu hissedeyim lütfen.
Hayır diyecek halim yok şuan.
- İremler var.
- Filme dalmış onlar top patlasa duymazlar şuan. Ama. Gel.
Ayağa kalktı ve elimden tutarak mutfağa götürdü beni. Yer bu bizi. Sus bi ya. Kapıyı kapatıp sırtımı duvara yasladı. Başını hafifçe boynuma yaklaştırdı ve kokumu içine çekti. Kokusuyla gözlerimi kapattım.
- Öpebilir miyim?
- Hıhım.
Dudaklarını boynuma bastırdı yavaşça.
- Gece.
- Hım?
- Seviyorum seni. Çok seviyorum. Geç oldu biliyorum ama bil istedim.
Ardından tekrar öptü.
- Sana bakınca aklıma ne geliyor biliyor musun?
Sadece sustum.
- Vatan. Gözlerin vatanımın toprağı. Uğruna can verdiğimiz gömüldüğümüz toprak. Yaşama tutunmamıza yardım eden toprak. Bize can veren toprak. Saçların bayrak. Dalgalanmıyor belki,belki kırmızı üstünde ay yıldız yok ama onun uğruna da canımızı veriyoruz. Askerliğim. Uğruna herşeyimi feda edebileceğim şey. Sen hepsisin Gece.
Öpmeleri sıklaştı. En son saçlarımdan öpüp başını tekrar boynuma bastırdı. Başımı hafiften duvara bastırıp ona daha da yer açtım.
- Pars.
- Bitanem.
Ne diyeceğimi mi unuttum ben. Tüh be. Ellerini duvardan çekip belime doladı. Ellerim benden habersiz hareket ederken en son kollarımı boynuna dolamış ve başımı boynuna gömmüştüm.
- Pars! Nerdesiniz oğlum?!
Sonkez boynumdan öptükten sonra başını kaldırdı.
- Şerefsiz. Bu çocuğa iyilik de yaramıyor ulan bi yalnız kalmışız onda da salmıyor ya.
Başımı boynundan kaldırmadan gülümsedim.
- Bence de takmayalım. Affettin mi?
- Hayır.
Başını tekrar boynuma gömdü ve öpmeye devam etti.
- Gece!
Başımı kaldırdım.
- Zıkkım!
Kollarının arasından çıktım.
- Affetmediğine emin misin?
- Bundan sonra görüşürüz komutanım.
- Bana komutanım deme bak ışıklarda kapalı kendimi de zor tutuyorum ve sen resmen bana inat böylesin hâlâ.
Göz ucuyla baktım ardından kapıya yöneldiğimde kolumdan tutup kendine çekti ve sırtım tekrar duvarla buluştu. Ben daha nefes alamazken dudaklarını dudaklarımda hissettim. Gözlerim kapanırken kendini ona bırakmıştı resmen bedenim. Bir kolunu belime sardı diğer elini de yanağıma koydu. Bıraktığında karanlıkta parlayan ela gözleri kahve gözlerime kenetlenmişti.
- Uzun zamandır yapmak istiyordum bunu.
Diyip içeri geçtiğinde karanlık mutfakta sadece ben kalmıştım. Nolmuştu lan biraz önce?! Kendime yeni yeni gelirken içeri paytak adımlarla ilerledim. Koltuğa oturduğumda İremler yine filme dalmıştı. Kulağıma doğru eğildi.
- Uzun zamandır yapmak istiyordum. En son erik tadını aldım.
Başımı televizyona çevirdim.
- Utanma hemen tamam sustum
- Bir seferlikti.
- Öyle olsun bakalım.
- Daha kafanda bardak kırıcam.
- Nası?
- O gün içtiğin için.
- He o bir seferlikti ve öyle içen biri de değilim.
- Bir daha göreyim ya da duyayım o bardağı senin g.. neyse.
- Gelsene biraz benimle.
İçeriye doğru ilerledik. Kapıyı kapattı karanlıkta zar zor da olsa yüzünü seçtim.
- Kendimi nasıl zor tutuyorum bir bilsen. Neyse konumuz bu değil.
- Neymiş konumuz?
- Gece....
- Dinliyorum.
- Konumuz falan yok İrem ve Kayra yalnız kalsın diye burdayız.
- Ciddi misin?
- Üstünü değiştir hadi onların sonu kötü olacak gibi.
- Çık?
- Oldu canım sonra Kayrayla uğraşayım.
- Arkanı dön.
- Zaten doğru düzgün hiçbirşey görmüyorum?
Göz devirip omuzlarından tuttum ve onu döndürdüm. Üstümü değiştirdim.
- Dön.
Bana döndü ve elimden tutup dışarı çıktı. Evden çıktığımızda ufaktan bi tedirgin olmuştum.
- Nereye gidiyoruz?
- Sorgulama bin.
Arabaya tereddütle bindim.
- Cevap verecek misin bana?
- Kayra bişeyler konuşmak istiyordu zaten o yüzden gelmiştik. Yalnız kalsınlar biraz.
Ofladım.
- Oflama hemen. Bekle biraz.
- Üzgünüm komu....
- Bana komutanım deme Gece. En azından şuan deme.
- Niye sinirlisin sen ya? Tamam sustum indir beni.
- İndir beni?
- İnicem Pars ya. Neresini anlamadın?
- Olmaz.
- Nah olmaz! İnicem durdur arabayı.
- Ol....
- Pars!
- Boşuna uğraşma.
- Beni mi kaçırıyorsun lan sen?!
- Evet?
- Sabır.
- Ciddi anlamda evet?
- Lan!
- Dokunmicam sana korkmana gerek yok.
- Senden mi korkucam komutan?
- Sana zarar vermem zaten. Öyle olsaydı daha erken öpmüştüm seni.
- Tamam kapat konuyu.
Güldü. Uyuz herif işte ne bekliyorum ki?
- Uyuz.
- Bugünde uyuz olduk.
- Off! Nereye gidiyoruz ya!
- Sakin. Geldik in.
Şuan fark ettim bu beni ciddi ciddi kaçırmıştı. Ay mal bu. Bence de. Geldiğimiz yere ufak bi göz gezdirdim. Dağlık güzel bi yerdi. Bi ev vardı bahçeli. Bahçesinde bir sürü leylak vardı.
- Gel.
- Aa herife bak eve atıyor beni.
İçeri girdik.
- Umarım benle uyuyabilirsin başka yatak yok. Koltuğa da sığacağımı düşünmüyorum.
- He he. Bakarız.
Işıkları açtığında yavaş yavaş görüntü geldi.
- Gece.
- Hım?
Üstüme baktığını anladığımda üstüme baktım. Kısa bir elbise mi giymiştim Allah kahretmesin.
- Karanlıkta elime ne geldiyse onu giydim.
Bakışlarını çekmedi.
- Belli.
Cidden bunu mu giymiştim!
- Şaka mı bu ya.
- Değil. Uykum var benim.
- Fena olmaz.
Yavaş adımlarla yukarı çıktık. Yanına uzandığımda üstümüzü örttü.
- Gömlekle mi uyuyacaksın?
- Rahatsız olma diye.
- Olmam.
Gömleğini kenara koydu. Ona doğru döndüğümde bakışları hâlâ üstümdeydi.
- Gece...
- Hım?
- Şimdiden özür dilerim. Ama olmayacak böyle.
- Ne iç....
Kendimi üstünde, dudaklarım dudaklarının üzerinde buldum. İki kolu belimi sararken saçlarımı geri attı ve elini tekrar beline yerleştirdi. Hafifçe doğruldu ardından. Gözlerim ellerime kenetlendiğinde ucunda kurşun şeklindeki künyesi parmaklarımın arasındaydı. Diğer elim ise boynundaydı.
- Özür diledim.
Kendime yeni yeni gelirken kolundaki yara gözüme çarptı.
- Burana noldu?
Parmağımı hafifçe yaranın üzerine gezdirdim.
- Bişey olmadı.
- Sorumun cevabı bu değil.
- Kurşun.
- Benim niye haberim yok?
- Söylemek istemedim.
- İyi halt yedin. Pansuman zamanı gelmiş sargı bezi var mı?
- Dolapta.
Ayağa kalktım ve gerekli malzemeleri alıp tekrar oturdum. Yaranın üstündeki bandı açarken bana daha yeni jeton düştü ve çok şükür kucağında olduğumu anlamış oldum. Mal bu yemin ediyorum gerizekalı! İlk defa katılıyorum beyin. Bandı çıkardım ve pansumanı yapıp temiz bir sargı beziyle sardım. Naptığıma değil de bana odaklanmıştı bu sefer.
- Bu tamamdır.
Malzemeleri alıp ayağa kalktığımda beni çekti ve tekrar otutturdu.
- Napıyorsun?
- Hiiç. Otur ama orda. Kalkma.
Parmaklarım künyesine uzandı. Ucundaki kurşunu parmaklarımın arasına aldım ve biraz avcumda gezdirdim.
- Hoşuna mı gitti?
- Babamında vardı abimdeydi en son şuan nerde bilmiyorum.
Telefona uzandım ve telefonu aldım.
5*******: Yarın çıkıyorum güzelim umarım yaşadığımız şeyleri unutmamışsındır ve beni almaya gelirsin.
Bacaklarımın titrediğini hissettim. Elimden telefonu aldı ve birşeyler yazdıktan sonra gözlerindeki öfkeyi gördüm. Telefonu aldığımda mesaja baktım. Gelicem mi yazmıştı o senin ben..
- Gitmicem ben niye gelicem yazıyorsun?!
- Sen gitmeyeceksin zaten ben gidicem.
- Ne?
- Ben gidicem oraya sen değil.
- Niye sen gidiyorsun?
- İşte zaten bir süredir onun peşindeydik dövmek için iyi bir sebeb.
- Off Pars.
- Oflama bana küçük hanım.
- Oflarım sana.
Güldü.
- Affetin mi beni?
- Hayır, sadece bugünlük böyleyim.
- Hep böyle...
- Olamam.
Eli yüzümü buldu ve yanağımı okşadı. Ayak sesleri duyunca komidinin üzerindeki silahı aldı.
Ehehehe acaba ne? Bu çok olaysız geçti diğer bölümde nolacakk hadi görüşürüz diğer bölümde seviliyorsunuz.

TEĞMEN Where stories live. Discover now