.III.

54 5 21
                                    


Vellichor 🍂
Kalakalmıştım. Sonunda eli benimkine değimiş, teni tenimi okşamıştı. Elimi hafifçe sıkışını hissedebiliyordum. Masmavi gözlerinde kendimi kaybetmemek için çabalarken sesiyle ayıldım, "Sana hiç bu kadar nazik yaklaşmamıştım, değil mi?"
"Hayır..."
"Yazık olmuş. Belki de artık denemeliyim."
"Neden olmasın..?" diye mırıldandım, ona büyülenmişçe bakıyordum.

"Peki sen, Killer? Sen hiç aşık oldun mu?"

Gözlerini bir saniyeliğine bile gözlerimden ayırmıyor, sanki aklımdan geçen her şeyi biliyormuş edasıyla bakıyordu bana. Kendimi toparlamak için uğraştım ama aldığım nefesler yetmiyor, akciğerlerim iflas etmişçesine çalışmıyordu. Sanki odadaki tüm havayı almışlardı ve beni onunla bırakmışlardı.. ya da o. O nefesimi kesmişti. Tam anlamıyla.
"Herkes.. aşık olur.." dedim başımı hafifçe yana yatırarak, benim ne istediğimi biliyor muydu acaba? Ona nasıl derin ve içten hisler beslediğimi, ona ne kadar değer verdiğimin farkında mıydı mesela?

"Belki senin de aşk diyemeyeceğin ancak sevdiğin biri vardır. Kim, bilmek isterim."
Kalbim tekrardan duruyor gibi oldu, ona açılmamı, tüm hislerimi ortaya dökmemimi mi bekliyordu benden? Nasıl yapabilirdim ki bunu? Hazır değildim, ne diyeceğimi, nasıl diyeceğimi, ne yapacağımı bile düşünmemiştim daha. "Şimdilik bir sır olarak kalması makul."
"Benim öğrenmemi istemiyorsun o halde?"
"Bırakalım zaman karar versin derim, kim bilir, belki sevineceğiniz bir cevap gelir." gülümsedim çocukça. O ise mesajımı tamamen görmezden gelmişti, "Er ya da geç öğrenirim zaten, şimdilik işin peşini bırakacağım."

Gecenin devamında kalbimi yerinden sökecez bir şey yaşanmadı, ne ellerimiz tekrardan kavuştu, ne de hislerimiz konuştu.

Şatoya döndüğümüzde kendimi onun devasa kütüphanesinde buluverdim. İşleri olduğunu söyleyerek ortadan kaybolmuş, beni yine bu yalnız geceye emanet etmişti. Ama pek de şikayet ettiğim söylenemezdi, sonuçta gecenin neredeyse yarısı boyunca bana eşlik etmişti. Kütüphanedeki binlerce kitap arasında dolandım sakince, düşünceler beynimi yiyip bitiriyordu ama yine de sakindim. Merak ediyordum, benim içine düştüğüm duruma tutsak bir kitap karakteri var mıdır, bana okudukça kendimi görebileceğim kadar yakın mıdır?
Ellerimi raftaki kitapların üstünde gezdirdim öylece ve yürümeye devam ettim. Onca kitap nasıl oluyor da hiç tozlanmıyordu çözebilmiş değildim fakat aradığım şey daha önemliydi. Karasevdaya mahkum olmuş bir karakter arıyordum. Ölümünün asıl nedenine aşık olmuş, kendini kaybetmiş bir karakterin çıkagelmesini bekliyordum.
Elim beyaz renkli kalın bir kitabın üstünde durdu, sanki kitap bana aradığın şey bende demişti. Hemen aldım, gözlerim kitabı tararken ellerimle iyice kavradım. "Hamlet"ti kitabın adı, diğer kitapların arasında pek de özel bir şeye benzemeyen, klasik bir kitaptı. Ama merakıma yenik düşmüştüm o sayfaları çevirirken. Kitap öykü halinde değildi, diyalog olarak ilerliyordu. Shakespeare'in eserlerinden biriydi, tiyatro oyunu şeklindeydi haliyle.
Geç saatlere kadar o kitabı okurken buldum kendimi, hatta benzediğimi düşündüğüm bir karaktere bile rastlamıştım. Hamlet'e aşık olan Ophelia. Onların sonu nasıl bitecekti, mutlu sona kavuşabilecekler miydi dört gözle bekliyordum. Belki de kendimdeki eksikliği Ophelia ile tamamlıyordum. Gözü intikamdan başka bir şeyi görmeyen Hamlet'e kaptırmıştı kalbini, peşinden sürüklenip gidiyordu o da. Unutmuştu, yok saymıştı diğer her şeyi ve ona ait olmayı seçmişti sonunda. Benim de yapacağım şey buydu çok yakında, kaçarım yoktu.
Kütüphaneden dışarı adım atmamıştım saattlerdir, oturmuş pür dikkat kitabı okuyordum. Birdenbire omuzumda bir el hissetmemle irkildim, "Sakin ol, sadece benim."
Nasıl bu kadar sessiz gelebiliyordu? "Sana ufak bir şey getirmek istedim." Ona döndüm, elinde hoş bir zarf tutuyordu ve gözlerinde al diyen bir bakış vardı. "Nedir bu?"
"Bana yazdığın mektuba bir cevap."
Birden kıpkırmızı kesildim, ona çoğu geceler vermediğim mektuplar yazar, yatağımın altına, çekmeceme atar ve çürümeye terk ederdim. Onlardan birini ona kendim vermiş olamazdım, nasıl eline geçebilirdi o halde?
"Mektubumu nereden buldunuz?" dedim oturduğum sandalyeden kalkarken, "Orası bende kalsın. Sadece al ve oku." ısrarla mektubu bana uzatıyordu, almak istemiyor değildim fakat öğreneceklerim beni korkutuyordu. Şimdiden gereksiz umutlanmıştım.
"Ayrıca saat gecenin ikisi. Artık yatmaya gitsen iyi edersin Killer." dedi ve çıkıp gitti.
Elimdeki zarif mektupla baş başa kalmıştım. Birkaç saniyem ne olduğunu anlamaya çalışmakla geçti, durumun farkına vardığımda ise mektuba sarıldım hızla. Bana bir mektup vermişti. Kim bilir, belki bir aşk mektubuydu, belki beni onu arzuladığım kadar arzuluyordu. Hızlı adımlarla odama gittim ve yatağımın üstüne oturup mektuba baktım. Derince nefes aldım ve zarfı açtım yavaşça.

[Killer'ın mektubundan bir parça]
"Rüyamda bir nehirde boğuluyordum, kurtulamıyordum. En sonunda kaderime teslim ediyordum naçizane vücudumu. Ancak uyandığımda fark ettim ki, rüyamdaki hiçbir şey öyle değildi. Bunlar rüyamının olmasını istediklerimdi. Rüyamda, bir sürü dal vardı tutunabileceğim, bağırsam duyacak insanlar, beni kurtaracak yollar vardı. Ama ben kurtulmak istemedim. Ben boğulmayı, orada çırpınmayı seçtim. Beni sevdiğinden emin bile değilim, ne zaman yanına gelsem benden nefret ediyor gibi konuşuyor, öyle davranıyorsun. Umarım ki bunlar sadece bir yanlış anlaşılmadır, çünkü benden nefret etmeni kaldırabileceğimi sanmam. Ama kaldığım bu ikilemden bir türlü çıkamıyorum, beni sevdiğini düşündüğümde yaptığın o berbat şeyler aklımı çeliyor, sevmediğini düşündüğümde ise kalbim buna hayır diyor. Ne hissediyorsun, ne düşünüyorsun, ne istiyorsun? Anlayamıyorum. Bir çıkmazın içinde, farklı bir cevap beklermişçesine dönüp duruyorum."

Mektubunu okudum mırıldanarak, [mektup daha uzun tabii ama üşendim🧍]
"Yıldızların ateş olduğundan şüphelen, Güneş'in de hareket ettiğinden. Gerçeğin bir yalan olduğundan şüphelen ancak sevgimden asla şüphe etme. Sana verdiğim değer dünyalara bedel, aşkım evrene. Benim ol tümüyle, sadece beni sev böyle. Hislerimiz karşılıklı sevgilim."

Ellerim okuduğum cümlelerle titremeye başlamıştı, yıllardır çektiğim acılar sonunda son mu bulacaktı? Sonunda özgür olacaktım, kurtulacaktım bu karasevdadan. Kağıda sarılıp kendimi yatağa attım hızla "Sevgilim.." diye mırıldandım. Belki bana böyle seslenirdi artık, adımı kullanmak yerine taktığı bu sevimli ismi tercih ederdi. Gözlerim yavaşça kapanırken ilk defa hemen uyanmak için dua ettim sessizce, kabuslardan, hatta rüyalardan hemen kurtulup uyanmak istiyordum. Çünkü her şey zaten bir rüya gibiydi.

🍂

ᴍᴇʟᴀɴᴋᴏʟɪWhere stories live. Discover now