Özlem ve kavuşma

52 10 0
                                    

Chaeyoung ile görüşmeyeli neredeyse bir ay olmuştu ve bu süre de Mina onu düşünmekten kendini alamamıştı. Sabah kalktığında aklına gelen ilk kişi o oluyordu ve günün devamın da onu düşünerek geçiriyordu.

Eski sevgilisinden ayrıldıktan sonra kimseye bir daha bağlanmak istemediğini sanıyordu ama kalbi onun tersini yaparak çoktan birine bağlanmıştı, Mina ne kadar bunu görmezden gelse de.

Aklında gene Chaeyoung varken yaptığı işe odaklanamıyordu, bu da onun çıldırmasına neden oluyordu. İş yerinden bir kaç gün izin alması onun için iyi olabilirdi. Patronu zaten onu sevdiğinden bir problem çıkacağını düşünmüyordu.

İş yerinden çıktığı gibi evine doğru yürümeye başladı. Hava bugün yağmurluydu ve içinde garip bir kasvette vardı ama Mina yürümek istemişti. Şemsiyesini açıp her adımın da oluşan sesi dinliyerek evine kadar yürüdü.

Evine yaklaştıkça merdivende oturan bir bedeni fark etti. Vücudu hemen heycanlanmıştı ve adımları da hızlanmıştı. Bu kişinin içten içe Chaeyoung olmasını istiyordu çünkü küçük kızın başına bir şey geldiğinden şüphelenmeye başlamıştı artık. En son gördüğünde yüzü dağılmış bir haldeydi ve çok fazla konuşamadan ayrılmak zorunda kalmıştı. Şimdi de orada onun olmasını dileyerek kapının önüne doğru yaklaştı. Yaklaştıkça içindeki heyecan daha da artıyordu ve ne zamandan beri birisini görmek için bu kadar heycanlandığını düşündü bir an Mina. Ama daha sonrasında bunu kafasından atarak yere çömelmiş bir biçimde duran kızın önünde durdu.

Kapşonlusu kapalı olduğu için kim olduğunu anlamamıştı bu yüzden boğazını temizleyip konuştu.

"Bakar mısınız?"

Aslında ona Chaeyoung diye hitap edicekti ama ya başka birisiyse diyerekten böyle seslenmeye karar verdi. Tanımadığı biriyse rezil olmak istemezdi karşısında.

Küçük kafa yavaşça yukarı kalktığında Mina nefesini tuttu. Tanıdık yüzü görmek onu o kadar çok mutlu etmişti ki bunu da ona sıkıca sarılarak belli etmişti.

Chaeyoung'ta ona sıkıca sarılarak karşılık vermişti. İkili farkında olmasada birbirlerine bağlanmışlardı ama ne Chae ne de Mina buna pekte inanmak istemiyorlardı. Chaeyoung bu konuda daha gerçekçiydi yani bunun olabileceğini düşünüyordu çünkü zaten Mina'yı beğeniyor ve ondan hoşlanıyordu ama bu hoşlantının bir aşka dönüştüğünün farkında değildi.

Mina ise her ikisini de kabuk etmek istemiyordu. Chaeyoung'a karşı ne hissettiğini tam olarak o da bilmiyordu. Ona çok çabuk alışmıştı ve bağlanmıştı. Ama bunun çoktandır hissettiği arkadaş boşluğundan dolayı olduğuna inandırmaya çalışıyordu kendisine.

İkilinin sarılması uzun bir süre devam ettikten sonra Chaeyoung'un öksürmesiyle bölünmüştü. Hala yağmur yağıyordu ve ıslanmışlardı. Chaeyoung yaklaşık bir saattir burada çömelip Mina'nın gelmesini beklemişti. Yağmurdan korunmak için kapalı bir alanda bekleyebilirdi ama o yağmur altında ıslanmayı tercih etmişti, bu onu rahatlatıyordu. Su damlacıkları vücuduna temas ettikçe tüm acısı gidiyormuş gibi geliyordu, tüm yaralar,morluklar hepsi iyileşiyormuş hissi veriyordu.

"Hasta olucaksın? Ne zamandan beri bekliyorsun burada?"

Mina'nın endişeli sesi Chaeyoung'u gülümsetmişti. Hayatı boyunca itip kakılarak büyüdüğü için ve bir ailesinin olmadığı için ona değer veren kimsesi de olmamıştı, yaşlı adam dışında. Şimdi ise onun için endişelenen birisi vardı.

Mina onun cevaplamasını beklemeden kolundan tutup binanın içerisine sokmuştu. Hızlıca kendi katına çıktı ve eve girdi. Dışarsına nazaran sıcak hava vücuduna temas etmesiyle huzura ulaştığını düşündü. Hemen ıslak kıyafetlerini çıkararak ve Chaeyoung'a da kendi kıyafetlerinden vererek üstlerini değiştiler.

Chaeyoung'un hasta olacağını ikiside biliyordu çünkü küçük kız şimdiden burnunu çekiştirmeye başlamıştı, gözleride yavaş yavaş çökmeye başlamıştı. Mina ona dinlenmesi gerektiğini söyleyip içeriye kendisine kahve yapmaya gitti. Chaeyoung'ta çok yorulduğundan kısa bir kestirmenin sorun olmayacağını düşündü ve kafasını yumuşak yastığa dayadı.

Mina kahvesini alıp salona geçtiğinde Chaeyoung'un çoktan uykuya daldığını gördü. Onunla konuşmak istiyordu ama bunu daha sonraya bıraktı, küçük kız gerçekten yorulmuşa benziyordu. Mina, gazetecilik işinin bu kadar yorucu bir iş olduğunu bilmiyordu, o sadece onların bir kaç haber bulup kağıda geçirdiklerini sanıyordu. Ama bunu yapan bir insan bu kadar neden yorulsun ki diye düşündü. Daha sonra belki başka bir işte de çalışıyor olabileceğini düşündü. Sürekli ortadan kaybolmasınıda açıklıyordu bu düşüncesi ama tabiki bunlar sadece birer tahmindi.

Kahvesini sehpaya koyup kitaplığından yarım kalan bir kitabını alıp tekli koltuklardan birisine oturdu. Uzun zamandır kitap okuyamamıştı ve sonunda okuyacak zamanı bulmuştu. Kaldığı sayfayı açtığında gördüğü şeyle biraz duraksadı.

Eski sevgilisi ve onun olduğu bir fotoğraftı bu. Birlikte el ele tutuştukları bir andı. Mina uzun uzun baktı fotoğrafa ama hiç bir şey hissetmedi. Bekledi, bir şeyler hissetmeyi bekledi ama olmadı. Eskiden olsa o fotoğrafı görünce kalbi çarpardı ama şuanda öyle bir şey yoktu hatta fotoğrafı görmek onu rahatsız etmişti. Gözlerini koltukta mışıl mışıl uyuyan kıza çevirdi ve ona baktı bir süre, daha sonra tekrar baktı fotoğrafa. Bir çırpıda ortadan ikiye ayırdı fotoğrafı ve sehpanın üzerine koydu. O artık onun için bitmişti.

Dikkatini kitabına vererek her şeyden bir az bile olsa uzaklaşmayı düşünerek okumaya başladı.

Gereksiz hüzün, melankoli | michaengWhere stories live. Discover now