final

162 16 36
                                    

"Seni seviyorum

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.


"Seni seviyorum."




İnsan bazen her şeyi siktir edip geleceğe odaklanmayı bilmeliydi. Bunu seçmeliydi. Ne yaşarsak yaşayalım, ne görmüş olursak olalım, ilerisini yaşama isteğini silmemeliydik. Yaşamak tüm zorluklara, tüm güvensizliklere, tüm korkunç anlara karşın güzel şeydi. Nefes alabiliyor olmak, güzel bir manzaranın fotoğrafını çekebilmek, gülümseyebilmek, her gün farklı şeyler olabilecek inancıyla yataktan kalkmak... Bunların hepsi takdire şayandı.

Yaşamak güzeldi, sevdiklerin yanında olduğunda ise bambaşkaydı.

Bir başka ülkede, sevdiğin adamın tam yanında, göğsüne uzanmış olarak uyanmak bana geçmiş hayatımda anlatılsa gülüp geçeceğim ve asla gerçek olmayacağını düşüneceğim bir an olurdu ama bu anı yaşıyordum işte. Diyordum ya; yaşamak geleceği bilmeden ilerlemekti.

Elimi onun kaslı göğsüne sürtüyordum, uykulu nefes alış verişini duyuyor, uykusunda bile beni güvende hissettirmek için belimi sıkı sıkıya tutan parmaklarını tenimde hissediyordum. Gözlerimi her onun yanında açtığımda o günün de keyifli olacağını hissediyordum. Bu hayal bile edemeyeceğim kadar güzel bir histi.

Gözlerimi kapatıp bir nefes aldım, teninin güzel kokusu burnuma dolduğunda dudak kenarlarım kıvrıldı. Yüzüm onun göğsüne yaslı olduğundan hareketimle huylanıp kıpırdandı. Onu uyandırmamak adına bir anlığına nefes bile almayı kessem de sabah insanı olduğundan tek hareketle uyanması muhtemeldi. Öyle de olmuştu.

Sırtını yatak örtüsüne sürtüp mırıldanarak gözlerini araladı. Onun uyanışını görmek cennette hissettiriyordu. Dudaklarını yalayıp gözlerini araladığında gördüğü ilk şey ben olmuştum. Gülümseyerek baktım ona.

"Günaydın bebeğim." dedi boğuk, derin sesiyle. Onu kendi dilimde konuşurken duymak her zaman tuhaf hissettiriyordu. Bu dilin ona çok yakıştığını düşünüyordum.

"Günaydın sevgilim." dedim onun dilinde karşılık vererek. Gözlerini kapatıp gülümsedi. Uzanıp alnıma sıkı bir öpücük bıraktığında gülümseyerek göğsüne uzandım. Hava sıcaktı, onun üstünde bir şey yokken ben de yarım atletle uyumuştum. İkimizde sadece iç çamaşırlarımızı giymiştik, camdan giren güneş ışığı yatağa vurduğundan sıcaklık biraz bunaltıcıydı.

"Saat çoktan dokuz olmuş." dedi kenarda duran telefonuna bakarak. "ve hâlâ basılmadık."

"Dün o kadar içtikten sonra uyanacak olması bile mucize onun için." dedim gülerek isyanına karşılık verirken.

Hollanda'daydık. Yoongi ve Jimin'in düğünü için bir buçuk hafta önceden gelmiştik, Yoongi'nin Hollanda'da iş ortakları olduğu için hepimizin pasaportu çok hızlı halledilmiş, buraya neredeyse saray yavrusu denecek kadar büyük olan eve gelmiş, hepimiz evin içinde istediği odalara dağılmış bir şekilde beş gündür yaşıyorduk. Dört gündür her sabah kapımız saat sekiz olmadan çalınmadan açılıyor, çocuklardan birisinin telaşlı içeri girmesinden sonra erken uyanmak zorunda kalıyor, bu kişi genelde Jimin olduğu için Namjoon'dan erken ayrılmak zorunda kalıyor ve alışverişe götürülüyordum. Daha doğru düzgün burayı gezememişken her sokaktaki alışveriş merkezlerini tanıyordum artık. Ve kesinlikle karar verdiğim bir şey varsa evlenmeyecek olmaktı. Her şeyi halleden onlarca insan olmasına rağmen kontrol manyağı Jimin yüzünden her yere sürükleniyordum.

Alhece/ namjoonWhere stories live. Discover now