-20-

10.9K 742 30
                                    

Hamza kıpkırmızı olan kıza daha fazla bakmadan anahtara basarak bagajın açılmasını sağlamıştı. Alican kucağında olmasa öldürecek gibi bakıyordu Ayşe. Elindekileri yerleştirip kapağı kapattı ve elini çırparak ön tarafa doğru hareket etti. Hâlâ bıraktığı gibi görünce Ayşe'yi derin bir nefes alıp gelecek olan bombardımana kendini hazırladı.

Ama Ayşe onun aksine tek laf etmeden ama hala sinirinden bir parça eksilmeden adama bakıyordu. Öyle ki bu zamana kadar toplasan bu kadar süre bile Hamza'ya bakmamıştı.

"Ayşe. Kızıyorsun biliyorum ama kadının amacı belliydi ben ondan şey ettim."

"Etmeyin siz şey felan Hamza bey. Size ne. Ne karışıyorsunuz. Belki kadının oğlu ile evleneceğim. Niye saçma saçma konuşuyorsunuz siz Allah aşkına. Alican var dua edin. Yoksa ağzımı kapatmam bilesiniz."

Sinirle arabaya binen kadın arkasında kendi gibi sinir olmuş adamı bıraktı. Ama Hamza'nın buna tahammülü olmadığı için Ayşe'nin bindiği kapıyı açtı ve eğildi ona doğru.

"Kadına yalan söylemedim. İlerde olacak olanı söyledim. Alacağım o gönlünü. Kocan olacağım. Sende karım olacaksın. Bak bakalım o zaman bu lafların dönüşü sana nasıl olacak. Bir daha yanımda başka adamların lafını etme Ayşe. Zira ben sabırlı bir adam değilim." Sakince kapıyı kapatıp kendi koltuğuna geçti. Arabayı çalıştırırken Ayşe'nin sesini duydu.

"Bakın yüzbaşı. Gerçekten sıkıldım bu muhabbetten. Sizin gibi gel gitli bir insanla evlenmem bilesiniz. Daha düne kadar neydim de şimdi ne oldum. Bunu da size çektirmek intikam almak için felan yapmıyorum yanlış anlamayın."

"Al Ayşe. Al hakkındır intikam. Çektir bana. Asla gocunmam. Yemin ederim tükürdüğümü yalarım ben. Hemde gözünün içine baka baka yalarım."

"İstemiyorum be adam anlasana laftan."

"İstemen için her şeyi yaparım Ayşe. Sende bu dediğimi sakın unutma."

Alican o ara Ayşe'nin yüzüne parmaklarını sürünce söyleyeceği bütün lafları yutmak zorunda kaldı Ayşe. Çocuk ilgi istiyordu resmen.

"Ne oldu yakışıklım."

Hamza bir anda bütün iletişimi kesip oğlu ile ilgilenen Ayşe'ye aynadan içi giderek bakıyordu. Bende yakışıklıyım dese şüphesiz hadi oradan lafı alırdı Ayşe'den. İkilinin küçük oyunlarını arada izleyerek gelmişti lojmanlara Hamza.

Aşağı inmiş bagaja yönelerek yine bütün poşetleri ellerinde toplamıştı. Ayşe Alican ile önde arkasında Hamza çıktılar merdivenleri. Melek hanım pencereden gördüğü için direk açmıştı kapıyı.

"Oyyy kuzularım benim. Hemen geçin içeri. Hoşgeldiniz."

"Hoşbuldum Melek teyzem." Ayşe sanki eve gelince bütün yorgunluğunu hatırlamıştı.

Ayakkabıları çıkarıp direk banyoya gitti Ayşe. Önce kendi elini yüzünü yıkadı. Sonrada çamaşır makinesinin üstüne bıraktığı Alican'ı temizledi. Kapıdan çıkarken Hamza içeri giriyordu. Kenara çekildi ve bakmadı adama.

Daha fazla sinirlendirmek istemediği için ağzının içinde keçi diye mırıldandı. Yemek yemeden gitmesini istemiyordu. O da banyodaki işlerini halledip kurulu sofraya yöneldi. Dumanı üstünde çorbayı görünce "afiyet olsun." diye mırıldanarak başladı içmeye. Ayşe de Alican'ı Melek hanıma vermiş ve kendi çorbasını içiyordu.

"Oyy benim torunum. Sen nerelere gittin bugün bakalım." Ağzına aldığı ekmekli çorbayı yutarken Ayşe'ye baktı Alican. Çipil çipil gözleri ile. Çok sevimli duruyordu.

"Yerim seni çocuk. Bitecek o tabak değil mi kuşum?"

Karşılığında kafasını salladı Alican aşağı yukarı. Ve uzatılan kaşığa hemen açtı ağzını.

"Nasıl oldu yiğit oğlum Ayşe."

"Daha iyi Melek teyzem çok şükür. Sen nasılsın."

Melek kendi acısı içinde kendini düşünen bu yufkaa yürekli kız için çok dua ediyordu. "İyiyim yavrum. Ama sen iyi durmuyorsun. Çok yorgun duruyorsun."

"Yedi kaçtı gibi olacak biraz ama yemekten sonra yatacağım Melek teyzem. Dinlenirim o zamanda."

"Yavrum ne yiyip kaçması. Doğru düzgün birşey yemedin zaten kaç gündür. İyice doyur karnını. Sonrada yatıp dinlen."

"Hakkını helal et. Çok teşekkür ederim."

"Sus sus başlama yine kaç gündür. Aile olduk artık biz yavrum. Ha sen ha Elif benim için."

Ayşe tam ağzını açacakken ağzına yemek tıkmış olan Hamza "Doğru diyorsun anacım. Aile olduk artık."

Dolu dolu ağzı ile konuşan Hamza'ya göz devirdi Ayşe. Kadının yanında ettiği laflara bak diye düşünüyordu.

"Hey Allahım sen sabır ver." diye sessizce mırıldandı ve yemeğine döndü. Deli ediyordu adam onu ne zaman yan yana gelseler.

Yenen yemekler ile dinlenmesi için ısrar etseler de Ayşe sofrayı Hamza ile toplamış ve bulaşıkları da makineye dizerek o işi de aradan çıkardı.

Hamza gelen telefon ile ayaklandı. Mutfağa girdiğinde Ayşe bulaşık makinesine sabun koyuyordu.

"Ayşe?" Kafasını kaldıran kadın "Efendim?" diye cevap verdi. Gözleri küçülmüştü resmen. Yaklaştı biraz ama tam dibine girmedi.

"Ben birliğe gidiyorum. Sende bırak git uyu biraz. Küçücük kaldı gözlerin. Alican burada kalsın. İki saate uyanıyor seni de uyandırmasın. İyice dinlen. Yarın tekrar götüreceğim seni Yiğit'e."

Boğazını temizledi Ayşe. "Tamam."

Hamza ağzını açıp kapatan kadına bir iki adım daha attı. "Birşey mi diyecektin. Bir sorun mu var?"

"Aaaa. Ben yok. Yani sorun yok yüzbaşı. Ben sadece. Teşekkür ederim." Bunu söyler söylemez mutfaktan kaçmıştı.

Hamza Ayşe 'nin arkasında derince bir iç çekme gerçekleştirdi. Yakında yanında uyumasını sağlayacaktı. Ayşe kesin arkasını döner uyurdu da acaba Hamza nasıl uyuyacaktı o zamanda. Yine de hayalî bile güzeldi...

ALİCAN Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin