saçmalık*2

93 4 0
                                    


Kabullenmek ya da kaderine boyun eğmek. Sen busun, ötesi olmayacak, demek. İlla ki olacak diye uğraşırsın ama hayat sana tekme vurmaktan geri durmaz asla.

Hiç olmazsa umudu vardı kadının, kötü bir dönem geçiriyorsun ve bu ileride düzelecek eski dümdüz kız olacaksın tekrar, diye umutlandırıyordu kendisini ama o da artık yavaş yavaş kendini tüketiyordu içinde.

Kimse tarafından tam anlamıyla sevilmeyen hatta ailesi tarafından bile terk edilen biri ne için ve niye uğraşıyor ki zaten. Ah be Defne! diyordu içinden, kendine bi yandan kızıyordu ama çoğunlukla da acıyordu. Çünkü sürekli terk edilmenin nasıl bir his olduğunu dejavu yaşar gibi yaşıyordu . Önce babası sonra annesi ardından Ömer ve şimdi de Emir.

İlk üçüne o kadar çok üzülmüş ve kırılmıştı ki sonuncusu artık o kadar da acıtmamıştı canını. Gerçi sonuncusunda terk edilmekten çok yarı yolda bırakılmış gibi hissediyordu ama ne farkı vardı ki diğerleriyle arasında. İkisi de berbat bi histi sonuçta. Bu duruma karşı bağışıklık kazandım diye dalga geçmeye başlamıştı kendisiyle.

Havaalanında tek başına oturmuş uçağın kalkış saatini bekliyordu kadın. Sözde Emirle gideceklerdi ama malum kendisi son dakika Amerikaya gitme kararı aldığı için altı aylık İngiltere ödülünü kendi başına değerlendirecekti.

Sağ tarafında duran çifte baktı uzun süre. Büyük ihtimalle onlar için de ayrılık vaktiydi. Birbirlerine sımsıkı sarılmış hiç ayrılmak istememişçesine kenetlenmişlerdi. Adam hem kadına sıkı bir şekilde sarılıyor hem de bi eliyle saçlarını okşuyor arada da yanaklarına, saçlarına ufak ufak öpücükler konduruyordu.

Aklına İz'in Fransa'ya giderken kıskançlık ve sinirden Ömer'in evini bastığı an gelmişti. O sıra Ömer'de ona bu şekilde sımsıkı sarılmıştı. Keşke dedi içinden gözünden akan yaşı sağ eliyle silerken.

Çok güvende hissetmişti o an adamın kollarında. Hem kavuşma sevinci vardı hem de bi nevi Neriman'a karşı haklı çıktığını düşünmüştü. Çünkü Neriman'a göre Ömer Neriman'ın yarattığı Defneye aşıktı. Ama kadın bunun doğru olmadığını Ömer'in ta en başta Manu'daki garson kıza karşı bi şeyler hissettiğini, adamın Neriman'ın yarattığı Defneyi umursamadığını, gerçek Defneye aşık olduğunu o an anlamıştı.

Şu an havalimanında tek başına yalnız oturunca bu duyguları tekrar yaşamak istiyordu kadın. Emir'in yargısız infaz yaparak gitmesi, İso'nun onu hayal kırıklığıyla havaalanına bırakması, Ömer'in son tartışmalarından sonra kızın yüzüne kırgın ve aynı şekilde onu yargılayan bir şekilde bakması...

Kimsenin onu anlamadığı, herkesin sadece düşündüğü bir dönemdeydi kadın. Yalnız olduğunu ve yalnızlığını iliklerine kadar hissediyordu. Çevresindeki ona bakan insanların zavallı dermişçesine baktıklarını da hissediyordu. Yazık kimsesi yok herhalde, diyorlardı sanki. İçinden saçmalama Defne! kafayı yedin iyice dese de insanların bakışlarından ayıramıyordu gözlerini.

İnsanların bakışlarına göz geçirirken gözü yine sağ tarafta sarılan çifte takıldı. Bu sefer sarılmayı bırakmış ikisi de gözyaşları içinde birbirine bir şeyler diyordu. Seni çok seviyorumlar, geri döneceğimler, bekle beniler, sakın unutmalar havada uçuşuyordu anlaşılan. Giden kızın son kez adama sarıldığını gördü Defne. O an içinde yine bir şey kopar gibi oldu zaten.

O'nunda o şekilde birine sarılma ihtiyacı vardı çünkü. Elini tekrardan gözyaşlarını silmek için kullandı.

"Keşke burada olsaydın Ömer."

"the jokes weren't funny, I took the money
my friends from home don't know what to say
i looked around in a blood-soaked gown
and I saw something they can't take away"

part'lıkWhere stories live. Discover now