☣2

197 31 125
                                    

Gözlerimin içine bakmaya devam ederken sesli bir kahkaha attım.

"Melek ha?"

"Komik olan ne?" Dedi ters ters.

"Mahallenin delisi sensin herhalde."

Bana doğru bir adım attı.

"Karşında Tanrı'nın görevlendirdiği bir melek duruyor. Laflarına dikkat et."

"Sana inanmamı beklemiyorsun herhalde." Dedim iç çekerek.

"2024 yılından 1932'ye geldiğine inanıyorsun da benim melek olduğuma mı inanmıyorsun? İnsanlar bu kadar aptal işte." Bana acıyarak baktı.

Aslında haklıydı. Dur biraz, zaman yolculuğunu nereden biliyordu?

Gerçekten melek miydi? Nasıl mümkün olabilir ama?

"Nereden bildin?" Dedim şaşkınlıkla.

"Tanrı tarafından seni yalnızca birkaç dakika öncesine göndermekle görevlendirilmiştim. Ama bir sıkıntı çıktı ve yanlışlıkla 1932 yılına geldik. Ve buraya sıkıştık."

Çok ama çok mantıksız. Nasıl olabilirdi ki bu!?

"Kusura bakma ama inanması çok zor geliyor."

"Evet zor küçük hanım ama umurumda değil, ister inan ister inanma. Sırf senin bunalımın yüzünden az kalsın kaderinin planı değişiyordu ve şimdi de burada sıkışıp kaldık!"

"Anlık bunalım mı? Kimin ne yaşadığını bilmeden, ne hissettiğini bilmeden nasıl böyle konuşabilirsin? Çok bilmiş."

Kollarımı göğsümde birleştirdim. O da tek kaşını kaldırdı.

"Üzgünüm canım, hislerini hesaba katmadım. Ne kadar da önemli bir detayı atlamışım."

Alaycı ses tonu sinirimi çok bozmuştu. Kaşlarımı çattım.

"Güçlerin falan yok mu senin? Meleksin ya hani. Güçlerini geri kullanarak götürsene bizi."

"Hiç aklıma gelmemişti bak." Sinirle etrafına baktı ve tekrar bana döndü.

"İşe yaramıyor. Güç hemen sönüyor. Ne yapacağımı bilmiyorum."

"Burada yaşamaya devam edemez miyiz?"

Belli ki Tanrı bana son bir şans vermişti. Yeni bir hayat, yeni bir sayfa.

Şaşkınlıkla bana baktı.

"Burada yaşamaya devam mı etmek istiyorsun?"

Başımı olumlu manada salladım.

"Hiç tahmin etmemiştim. Geri dönmek için can attığını ve hayatının değerini anladığını sanıyordum."

"Hayatımda can atılacak pek bir şey yok maalesef." Dedim elimde olmadan gülümseyerek.

Birkaç saniye yüzüme bakakaldı.

"Neyse ne. Geri dönmek zorundayız çünkü sen buraya ait değilsin. Zamanın da bir dengesi var."

"Ya sen?"

"Ben ne?"

"Sen nereye aitsin?"

"Her yere. Ben her yere aitim."

Bakışları derinleşince tüylerimin ürperdiğini hissettim. O da bunu fark etmişti.

Bir anda zaten ciddi olan surat ifadesi daha da ciddi bir hal aldı. Eli kulağına gitti ve bir saniye olmadan ortadan kayboldu.

Filmlerdeki gibi ışınlandı sanırım.

Çılgınca. Ben de ışınlanmak istiyorum!

"Günaydın öğretmenim!"

1930'sWhere stories live. Discover now