16. Bölüm

54 7 2
                                    

O garip konuşmanın ardından ikimizde rahatsız olduğumuzdan hesabı ödeyip okula geri döndük. Arkamızdan ise Oğuz geliyordu. Alper bu duruma sinir olduğu için birkaç kere Oğuz'la tartışmak için arkasını döndü ama onun böyle aptalca bir şey yapmasına izin vermedim. Oğuz'la kavga etmek bir insanın yapabileceği en saçma şeylerden biri.

Sınıfa geldiğimizde Alper yanıma oturdu ve başını omzuma koydu. Güzel sarı saçlarını okşamaya başladım. Saçları çok yumuşaktı. Kedi gibi bana daha çok sokulmuştu. Hafifçe kıkırdadım. Alper'in yanında konuşmak zorundaymışım gibi hissetmiyorum. Sözler olmasa bile birbirimizi bir şekilde anlarmışız gibi geliyor.

Büyülü gibi gelen bu anı yaşarken bir anda içeri Alper'in bir arkadaşı girdi ve Alper'e seslendi. "Alp, Poyraz seni çağırıyor." dedi. Alper sinirle kafasını kaldırdı ve anlayamadığım bir şeyler mırıldandı. "Tamam iki dakikaya gelirim." dedi çatık kaşlarla. Bana baktı ve bakışları yumuşadı "Şimdilik gitmem gerek ama geri geleceğim." dedi biraz üzgün bir şekilde. Onu anlayışla karşıladığımı anlaması için gülümsedim. O da bana gülümsedi ardından yanımdan kalktı ve sınıftan çıktı.

O gidince içimde bir boşluk oluştu. Nedensizce onun yanında tamamlanmış hissediyorum. Sanki ruhlarımız bir şekilde birbirine muhtaçmış gibi.

O gidince canım sıkıldığı için koridora çıktım ve dil sınıfına gittim. İçeriye Uğurlar var mı diye baktım. Onları göremeyince sayısal sınıfına gittim. İçeri baktığımda Ediz'i telefonunda birisiyle yazılırken gördüm. Telefona bakıp mal mal sırıtıyordu nedensizce Doğukan geldi aklıma. Belki onunla yazışıyordur. "Ediz!" aniden kafasını telefondan kaldırdı ve benim olduğum tarafa baktı. Seslenenin ben olduğunu görünce derin bir nefes verdi ve yanıma geldi. "Canım sıkıldı hadi dolaşalım." dedim. "Benim çok önemli bir işim var gelemem." dedi. Ona dik dik baktım "Önemli işin birisiyle mesajlaşmak mı?" dedim. Gözlerini kaçırdı "Önemli birisiyle konuşuyorum belki?" dedi. "O kadar önemliyse anneme de söyleyelim bence." dedim tehditkar bir şekilde. Gözlerini açtı ve "Yok yok gerek yok ben hemen hallederim." dedi ve telefonunu çıkarıp bir şeyler yazdı ve telefonu cebine geri koydu.

"Neyse şimdi ne yapalım." dedim tatlı tatlı. Bana hafif sinirle baktı "Ne istiyorsan yap." dedi. "Hiç eğlenceli değilsin." dedim. "Kantine falan gidelim bari." dedi Ediz. "Bu zavallı yetim kardeşine bir çay ısmarlarsın artık." dedim. Güldü ve "Ismarlarız." dedi.

Kantine gittiğimizde Ediz sıraya girerken ben bir masaya oturup onu beklemeye başladım. Kuzenim diye söylemiyorum ama çok kral adam. Öylesine etrafa bakarken Uğur'u elinde bir tepsi ve beş çayla sinirle bir şeyler söylerken gördüm. Yerimden kalktım ve yanına gittim "Ne yapıyorsun?" dedim merakla. "Salak Engin yüzünden iddiaya girdik, kaybedince Engin bey hesabı bana kitledi." dedi sinirle. Sırıttım ve "Ne iddiasına girmiştiniz ki?" dedim. "Boşver çok önemli değildi zaten. Neyse ben çaylar soğumadan gideyim." dedi ve gitti. Az önce kalktığım masaya geri döndüm ve Ediz'i beklemeye başladım.

Ediz gelince çayımızı içtik ve havadan sudan konuştuk. "Elini versene." dedi Ediz. Elimi ona uzatınca cebinden bir iğne çıkardı ve parmağımın ucunu kanattı acıyla elimi çekmeye çalıştım ama elimi sıkı tutuyordu "Bekle bir dakika!" dedi çatık kaşlarıyla. Sonrakinde parmağını da kanattı ve kanayan parmağım ile kanayan parmağını birleştirdi "Artık kan kardeşiz!" dedi gülümseyerek. "Tam bir çocuksun." dedim.

"Birazdan zil çalacak ben sınıfıma gideyim en iyisi." dedi Ediz. "Tamam o zaman çıkışta görüşürüz." dedim. Bana el salladı ve gitti. O gittikten sonra kantinden bir çikolata aldım ve bende sınıfıma gittim. Sınıfa girdiğimde gözüm ilk Alper'i aradı. Hâlâ gelmemişti. Yokluğu moralimi bozsada gülümsemeye çalıştım ve tek başıma yerime oturdum.

Önümde oturan kızlardan ses yükselmeye başlayınca ister istemez kulak misafiri oldum. "Duydun mu Alper ve Poyraz kavga etmiş. Hatta Alper Poyraz'ın burnunu kırmış diye duydum. Tabii Poyraz geri kalır mı? O da Alper'in kaşını patlatmış. Şu an ikiside revirde muhtemelen birazdan müdürün odasına gönderilirler. Ama diyim mi bence bu sefer Alper'in başı fena yandı. İlk yumruğu o atmış. Muhtemelen birkaç gün uzaklaştırma alır." duyduğum sözlerle şoka uğradım. Hemen yerimden kalktım ve hızlıca sınıftan çıktım.

Hızlı adımlarla koridorları geçiyordum. Ona bir şey olduğunu düşünmek bile beni kahrediyordu. Canı çok yanmış mıydı? Neden kavga etmişti? Aklımda bir sürü soru vardı fakat hepsini soracak haddim yoktu. Revirin önüne geldim ve kapı koluna uzandım. Kapıyı açacakken içeride konuşulanlara istemsizce kulak misafiri oldum.

"Eğer Tuna'ya bir şey söylersen karşında beni bulursun Poyraz." dedi Alper sinirle. Bir dakika olay benimle mi ilgiliydi? "İbnenin teki için onca yıllık arkadaşlığımızı bir hiç gibi atacak mısın? O ibnelerden mi oldun yoksa Alper?" dedi alayla. İçeriden bir şeyin düşme sesi geldi. Ardından "Ne olduğum seni alakadar etmez." dedi Alper. "Bence benimle daha kibar konuşmalısın Alpercik. Babanın ne olduğunu duymasını istemezsin ha?" dedi Poyraz ardından güldü. "Hemen sustun. Babacığından bu kadar çok mu korkuyorsun? Zavallı Alper." dedi alayla. Alper, Poyraz'ın yakasını bıraktı.

Ne konuştuklarını anlamamıştım ve şu an girmemin mantıklı olup olmadığından emin değildim. Gerçi onları biraz daha yalnız bırakırsam muhtemelen birbirlerine gireceklerdi. Fakat kulak misafiri olduğum o konuşmadan sonra benim gelmem birbirlerine girmelerinden daha kötü olacaktı.

Odadan uzaklaştım ve bir kat yukarıya çıktım. Telefonumu çıkardım ve Alper'le olan mesajlara girdim.

Siz: Kavga etmişsin?

Yaklaşık bir dakika sonra cevap geldi.

Alper: Önemli bir şey değil

Siz: Nasıl önemli değil, uzaklaştırma almışsın!
Nerdesin? Yanına geleceğim

Alper: Gerek yok

Siz: Neyseki sormadım
Nerdesin?

Alper: Revirde

Siz: Geliyorum

Telefonu kapattım ve cebime geri koydum. Mesajlaşırsan gereksiz bir cesaret geliyordu bana. Yüz yüze gelince diyemeyeceğim şeyleri rahatlıkla yazıyordum. Aşağıya geri indim ve revirin kapısını çalıp ardından içeri girdim. Alper yere bakıyordu, Poyraz ise yüzünde sinirli bir gülümsemeyle beni izliyordu. Alper'in yanına gidince yüzünü kaldırdı. Patlamış kaşını görünce benim içim acıdı. Üzgünce ona baktım. Bir an bir şey söyleyecek gibi oldu ardından Poyraz'a baktı ve kolumu tuttu. Dışarı çıkmak istediğini anlayınca onunla birlikte odadan çıktım.

Bir süre ikimizde konuşamadık. Onun yüzüne baktıkça içimden yalnızca ağlamak geliyordu çünkü. "Merak etme, acımıyor." dedi aramızdaki sessizliği bozarak. Elim yanağına gitti. "Neden böyle bir şey yaptın ki?" dedim endişeli sesimle. Yanağındaki elimi tuttu ve gözlerini kapadı. Derin bir nefes aldı ardından elini çekti. Ben elimi yanağından çekince beni kendine çekti ve bana sıkıca sarıldı. "Lütfen biraz sadece böyle duralım." dedi. Kollarımı ona sardım. "Özür dilerim." dedi kısık bir sesle. "Neden?" dedim ona. "Daha erken farkedemedim. Özür dilerim." dedi hafif titreyen sesiyle. "Dileme." dedim ona. "Seni bir daha nasıl bırakırım bilmiyorum. Beni kendine alıştırdın. Beni de kendin gibi bir günahkar yaptın."

Bir günahın bu kadar güzel olacağını kim bilebilirdi ki?

Sarışın oğlan bxbWhere stories live. Discover now