BÖLÜM -6-

14 3 17
                                    

817 SERBEST RUHLAR


BÖLÜM 6


Sinirle elimdeki baltayı sallarken etrafımda uçuşan tozlar burnumu kaşındırmış ve en sonunda hapşırmıştım. Arkamda olan Emma'ya doğru bir bakış attım sinirle. Teneke bardağından, mağaradan çıkmadan önce hazırladığı sıcak kahvesini yudumluyordu. Keyfi gayet yerindeydi. Hatta yüzündeki sevimli gülümseme bile bunu kanıtlar nitelikteydi. Eh tabi yolunu temizleyen bir uşağı vardı. Oflayıp önüme döndüm ve minik sırıtışımı saldım ona belli etmeden.

Ne kadar sinirli ve memnun değilmiş gibi görünmeye çalışsam bile, yanımdaki varlığı beni istemsizce mutlu ediyordu. Birkaç gün içinde daha fazla yakınlaştığımızı söyleyebilirdim. Keza, yanında tutması ve yemeğini paylaşması da bunu gösteriyordu. Sevimli bir insandı fakat duyguları çok çabuk değişebiliyordu ve bu da dengesizliğine neden oluyordu. Yaşadığı olaylar neticesinde ruhlardan öyle çok nefret ediyordu ki, kısacık geçen günlerde kaç defa kriz geçirdiğine şahit olduğumu sayamıyordum. Sonucunda sığınacak bir yerim vardı. Kimin umurunda ki? Rahattım.

Karnım doyuyordu, sert ama sıcak bir yatağım vardı. Sohbet edebileceğim birisi ise bunların hepsine bedeldi. Kırmızı gözlerden sonrasında hayatım oldukça enteresandı. Evet bunu açıklayabilecek en güzel kelime buydu.

Onu görmeyeli birkaç gün olmasına rağmen harelerim etrafa bakmayı bir türlü kesmiyordu. Görmek, sesini duymak ve konuşmak istiyordum. İçimde istemsizce bir kıpırtı oldu. Elim kalbime yöneldi fark etmeden. Bu hissiyattan hoşlanıp, hoşlanmadığıma karar veremedim. Yetersiz gelen soluğumu dengelemek adına derin bir nefes aldım.

Durduğumu Emma elini omzuma koyana kadar fark etmemiştim. Ayakta hayal dünyasına mı dalmıştım?

'' Hey, bir şey mi oldu? Bir anda durdun?'' Kafamı olumsuzca salladım. Kaşlarım havalandı elim omzumdaki elini ittirdi.

'' Hayır Emma, bir şey olmadı. Sadece... Hayvan sesi duyduğumu sandım. Güzel bir av olabilir.'' Hızlıca etrafı kolaçan etti.

'' Stoklayacağımız güzel yemek bulmuş olabiliriz. Gözünü dört aç Astrid.'' Sırtıma minikçe vurup önüme geçti. Omuzlarımı silktim, onun önden gitmesi işime gelirdi.

Gece çökmeden mağaramıza geri dönmeliydik. Çamurlu toprak bizi biraz zorlasa da ilerlemekten vazgeçmiyorduk. Açıkçası, tam olarak ne yapmam gerektiğine dair bir planım yoktu. Akışına bırakmış sayılabilirdim. Geçen günlerin ardından şehirdeki ölüm sayısını bilmiyordum ama tahminimce yüzleri aşmış olmalıydı. Sıranın ne zaman bize geleceği meçhuldü. Neyse ki şuan sabahtı ve en azından korkumu uykuya yatırabilecek kadar sakindim. Kendimle içsel konuşmamı bölen şey minik bir silah sesi oldu. Gözlerim Emma'nın elindeki susturucu takılı silaha, oradan da hedefine kaydı. Yerde kanlar içinde cebelleşen minik tavşan saniyeler sonrasında çırpınışlarını bıraktı. Bu sahne ne kadar acıklı olsa da yaşamak için yapmamız gereken buydu.

'' Haklıymışsın Astrid, işte bu minik tavşan senin için!'' Hevesli sesi tavşanı eline alıp yanıma gelmesi ile son buldu. Önümde normalmişçesine salladığı tavşana daha fazla bakmak istemedim.

'' Yeter artık Emma, sallayıp durma şunu. Çantana koy da yolumuza devam edelim.'' Yanaklarını şişirip kaşlarını çattı.

'' Seninle de hiç eğlenilmiyor.''

'' Bunda eğlenilecek bir şey göremedim.'' Kelimelerimi tekrar etmesi ile gülümsedim. Sanırım kafayı iyiden iyiye sıyırıyorduk. Gerçi o çoktan sıyırmış gibiydi. Başımı sallayıp gözlerimi bugün belki de yüzlerce kez olduğu gibi ağaçların üstüne, dallara sabitledim. Tek bir karga bile yoktu. Hayal kırıklığıydı nedensizce benimkisi. Alışılagelmiş şeylerin dışına çıktığım içindi belki de bu heyecan ve isteğim.

817 Serbest RuhlarHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin