13

36.4K 2.1K 138
                                    


"Bir tane yapıştırdım tabi adama ne yapayım ? Gelmiş bana sulanıyor piç!"

"İyi yapmışsın valla abla. Hak etmiş." 

"İyi yaptım tabi kız!" dedikten sonra kahkaha atan iki kadınla neredeyse bende gülecektim. Nezarethaneye geldiklerinden beri ikisi de yaptıkları delilikleri anlatıp, birbirlerini gaza getiriyorlardı. 

Kısa bir an yaşananlardan uzaklaşmamı sağlamışlardı. Didem denen kadına saldırdığımda gözüm dönmüştü. Ömer ayırmaya çalışsada başaramamış, üstüne benden biraz tırnak yemişti. O sırada Didem'in çığlıklarını duymuş olan biri polisi aramıştı sanırım. Sonuç olarak nezarethanedeydim. Açıkçası yaptığım şey için hiçte pişman değildim.

Boynum ve ellerimin üstünde o kadının tırnak izleri vardı. Yanmasından bunu anlıyordum. Benden kurtulmaya çalışırken olmuştu. Kaç saat geçmişti bilmiyordum, tek düşündüğüm ikizlerin iyi olup olmadığıydı. 

"Açelya Yücel ?" diyerek gelen memurla çöktüğüm duvar dibinden kalktım. Gözleri bana çevirilince kilidi açtı. "Çıkabilirsin." Bir şey demeye halim olmadığından hemen çıktım. Ömer'e Nazlı'ya ulaşmasını söylemiştim ve benim kız kardeşim harika bir avukat olduğundan serbest kalmış olmalıydım.

Kapının biraz uzağında gergince bekleyen Serkan ve Nazlı, beni gördükleri gibi yanıma uçtular desem yeriydi. "Açelya, kızım sen beni öldürmek mi istiyorsun ?" diyerek bana sarılan Nazlı'ya hemen karşılık verdim. "Sen beni öldürmek istiyor gibisin." dediğimde ne kadar sıkı sarıldığını fark etmiş olmalıydı. "Çok korktum geri zekalı! Telefonda Açelya karakolda dediklerinde ne kadar korktum biliyor musun sen ?"

"Pişman değilim." Ayrıldığımızda bana kızgınca attığı bakışlardan kaçmak için gözlerim etrafı taradığında tanıdık bir yüzle karşılaştım. Arslan hızlıca, hatta insanları yara yara desem daha iyiydi, geliyordu. 

Bir şey demeden kollarını etrafımda hissettiğimde saatlerdir kendimi sıktığım duygular gün yüzüne çıkmıştı. "İyi misin ?" derken ellerini saçlarımda hissediyordum. Gözlerim dolu dolu olduğunda kafamı göğsüne bastırdım. 

"Çok korktum Açelya." dediğinde bir şey diyemedim. "Ne olduğunu soracağım ama şu an değil. Şu an sadece senin iyi olduğuna inanmam lazım. Güzel sesini duyayım hadi."

"Arslan..." dediğimde ağlamam artmıştı. "Çocuklar iyi mi, bir şey dediler mi?" Kafasını hafifçe saçlarımdan çekip gözlerini gözlerime sabitledi. Elleri yanaklarımdaki yaşları bulduğunda ağlamamı durdurmam gerektiğini biliyordum. "İyiler. Sadece seni merak etmişler. Seni bulmadan gelmememi emrettiler." Gözleri boynuma kaydığında bakışlarındaki ifadeler sertleşmişti. Çok mut kötüydü ?

"Acıyor mu ?" derken elleri yavaşça boynumu buldu. "Biraz yanıyor sadece. İyiyim." dediğimde inanmamış gibi bana baktı. "Kendine zarar verdiğin için çok öfkeliyim Açelya. Bağırmak istiyorum ama sen bana böyle bakıyorken çok zor." 

"Bağırma o zaman. Daha çok ağlarım." Yüzünde hafifçe bir gülümseme oluştuğunda bakışlarındaki şefkati de yakalamıştım. "Bağırmıyorum, sen de ağlamayı bırakıyorsun. Eve gidiyoruz ve her şeyi detaylıca konuşuyoruz. Tamam mı?" dediğinde sadece kafamla onayladım.

Biraz benden uzaklaştığında nerede ve kimlerle olduğumuzu hatırlamıştım. İçimdeki sinir ve hüzne rağmen utanç duygusu ağır basmıştı. Çünkü Nazlı ve Serkan imalı imalı bizi izliyorlardı. Ah, rezil olduk! "Siz devam etseydiniz ya ! Biz beklerdik." diyen Serkan'la Arslan'dan daha da uzaklaşmak için yana kayacakken, kolunu belimde hissettim. Uzaklaşmama izin vermemişti. "Boş yapma da yürü hadi." Yanaklarım ısındığında biraz kafamın dağıldığına seviniyordum. Yoksa oturup saatlerce ikizlerim için ağlayabilirdim.

AçelyaWhere stories live. Discover now