21.bölüm

14 2 4
                                    


Ezgi Akarsu



Nereye gittiğimizi bilmiyordum ama Boraya güveniyordum. Mutlaka bizi götürecek bir yer bulurdu.

Keşke ben de bu kadar aptal olmayıp o geldikten sonra ne yapacağımızı da düşünmüş olsaydım. İyi ki benimle dalga geçip beni daha fazla utandırmamıştı.

Aklıma gelen şeyle heyecanla "Buldum, otele gidelim," deyiverdim.

Bora kısa bir süreliğine bakışlarını bana çevirdi ve kahkaha attı. Hayranlık içinde onun eşsiz gülüşünü izlemek istesem de kaşlarımı çattım ve "Ne oldu? Neden gülüyorsun?" diye sordum.

"Güzelim biz yola çıkalı tamı tamına yirmi dakika oldu. Bu fikri daha yeni mi buldun?"

Sorduğu soruyla bakışlarımı camdan dışarıya çevirdim ve somurtarak "Ne olmuş yani daha yeni geldiyse aklıma?" diye sordum alınganlıkla.

"Çok güzel olmuş,"

Verdiği cevapla şaşkın bakışlarımı ona çevirdim. Güzel olan neydi? Yine bakışlarını kısa bir anlığına bana çevirdi ve gülerek önüne döndü.

"Aklını bu kadar durduruyor olmak hoşuma gidiyor. Ben varken en mantıklı olanak bile aklına yirmi dakika sonra geliyor ve bu hoşuma gidiyor. Söylesene ilk yirmi dakika boyunca ne düşündün?"

"Neyi olacak, seni, rezilliğimi, utandığımı, özlediğimi, geleceğimizi ve çok yakışıklı olduğunu."

Ağzımdan kaçırdığım şeyle hızla ellerimi ağzıma götürdüm. Ben onları gerçekten itiraf etmemiştim değil mi?

Bora arabayı sağ çekip bana bakarak "Ney? Ney? Bir daha söyle," dediğinde ben kıpkırmızı daha doğrusu pespembe kesilmiştim.

Alt dudağımı dişleyip parmaklarımla oynuyordum çünkü gerçekten çok utanmıştım şu an.

"Ezgim bana bak," dediğinde ona bakmadım çünkü şu an bakamazdım.

"Kelebeğim," diye seslenmesi de hiçbir şeyi değiştirmemişti.

En sonunda "Karım," dediğinde ben istemesem de bakışlarım onu buldu ve bu onu gülümsetti.

"Şu an çok utanıyorum, bakma bana," diye fısıldarken bakışlarımı yine parmaklarıma indirmiştim.

"Öncelikle şu dudağını bir azat et," diyerek baş parmağını alt dudağımda gezdirdiğinde ona baktım.

"Şimdi söylesene sen bana, benim yanımda utanmadan faliyete geçen karıma ne oldu? Baş başayken benim bile tereddüt edeceğim şeylere sen cesaret edebiliyorsun, ve şu an da baş başayız. Söylesene seni utandıran ne?"

Yani tamam baş başayken cesur olabiliyordum ama faliyetle söz farklı şeylerdi. Aslında diğerinde daha çok utanmam gerekirdi ama galiba bende ters işliyordu.

"Bir kere o gün sen beni öpmek istediğini söylemiştin ben de sadece yardımcı oldum. Ayrıca o şeyi söylemeyecektim ağzımdan kaçırdım. Yani söyleyebilirdim ama o an istemdışı ağzımdan kaçırdım bu yüzden utandım. Bilinçli söyleseydim belki utanmazdım."

Nefes almadan yaptığım açıklamadan sonra gözleri koyulaştı ve "Demek ben seni öpmek istemiştim sen de yardımcı olmuştun?" diye sordu.

Masumca başımı salladığımda "Peki her isteğimi gerçekleştirmek için yardımcı olacak mısın?" diye sorduğunda "Bilmem, belki." diyerek omuz silktim.

"Ne olduğuna bağlı şimdi kocam adam, sonuçta öyle her şeye de yardımcı olamam. Hele de benim istemediğim bir şeyse."

Gözleri bir ton daha koyulaşırken hayretle "Kocam adam?" diye sordu.

"Kocam adam?" diye tekrarladım ama ne demek istediğini anlamamıştım.

"Ne olduğuna bağlı şimdi kocam adam," dediğinde az önce bunu benim söylediğim geldi aklıma.

Çekinerek "Rahatsız mı oldun?" diye sorduğumda başını iki yana salladı.

"Tam aksine bayılıyorum. Sen bana her kocam dediğinde dünyanın en mutlu adamı oluyorum sanki. Sadece kocam adam biraz garip geldi ama hoşuma gitti. İçinde kocam geçen her şeyi söyleyebilirsin."

Gülümseyerek "Peki," dediğimde o da gülümsedi ve "Şu an yıldırım nikahıyla yarın evlenmememiz için bana tek bir neden söyle," dedi.

Söylediği şeyle ağzım açık kaldı. Gerçekten hemen yarın evlenmek mi istiyordu?

"Zaten imam nikahı ailelerimizden habersiz oldu, bir de normal nikahımız öyle olursa hiç iyi olmaz. Annemler henüz kızlarının evlenmek istediği adamı doğru düzgün tanımıyorlar bile bu yüzden bunu yapmamamız gerekir."

Sıkıntılı bir nefes vererek "Haklısın," diyerek önüne döndü ve bir süre sessizce oturduk.

Acaba kalbini mi kırmıştım? Ama niyetim asla onun kalbini kırmak değildi ki.

"Bora?"

"Efendim,"

"Eğer istersen olur,"

"Ney olur güzelim?"

"Yıldırım nikahı, yarın."

Söylediğim şeyden sonra öyle bir baktı ki içim gitti.

"Ailen?"

"Yani tamam kızarlar, çok kızarlar hatta ama eğer onları da çağırırsak... gerçi yine kızarlar ne aceleniz var diye ama olsun. Eğer bu seni mutlu edecekse, onların kızmasına da razıyım. Önünde sonunda evleneceğim kişi sen olacaksın. Bugün veya yarın bir önemi yok. Annemler de mecburen kabul edecek yapacak bir şey yok."

"Seni veren Allah'a kurban olurum kadın," diyerek alnımdan öptüğünde tebessüm ettim.

Geri çekildiğinde merakla "Evlenecek miyiz?" diye sordum.

"Hayır," dediğinde ise kaşlarım çatıldı.

"Çatma hemen kaşlarını kelebek, önünde sonunda seninle evleneceğim ama ailenin de gönlü olsun. Az önce biraz bozuldum çünkü sanki Annenler beni istemezse benimle evlenmeyeceksin diye düşündüm ve korktum."

Seni bulduğum Şehir (Tamamlandı) Where stories live. Discover now