19. BÖLÜM

19.8K 1.5K 480
                                    


"Kırılgan bir çocuğum ben
Yüreğim cam kırığı
Bütün duygulardan önce
Öğrendim ayrılığı
Saldırgan diyorlar bana
Oysa kırılganım ben
Gözyaşlarım mücevher
Saklıyorum herkesten
Ürküyorlar gözümdeki ateşten
Ürküyorlar dilimdeki zehirden
Ürküyorlar o dur durak bilmeyen
gözükara cesaretimden
Diyorlar: Bir yanı sarp bir uçurum,
Bir yanı çılgın dağ doruğu.
Oysa böyle yapmasam ben
Nasıl korurum içimdeki çocuğu?
Bir yanım çılgın nar ağacı
Bir yanım buz sarayı..."

*Murathan Mungan

*Murathan Mungan

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.




                               ******



*Geçmiş

Beklediğim an gelmiş hatta geçmişti. Bir ayın sonunda girdiğim alan sınavını da geride bırakarak derin bir nefes alıp binadan çıkış yaptım. Bakışlarım usulca etrafta dolaşmaya başlamış ve çantamı verdiğim teyzeyi aramaya koyuldum. Çantamı bırakacağım kimsem olmadığı için sınava çocuğuyla gelen bir teyzeden rica etmiş ve çantamı ona bırakmıştım. O da güler yüzle kabul etmiş ve ardımdan duasını eksik etmemişti. Aklımdaki düşüncelerle sınava girmek hiç kolay olmamıştı. Kendi içimde halletmeye çalışmıştım ama pek becerdiğim de söylenemezdi.

Kimse benimle sınava gelmemişti. Kimse okuldan içeriye girecekken bana sarılıp 'yaparsın kızım' demedi. Kimse heyecanla dışarda bekleyip kazanmam için dua etmedi. Hiç kimse, sınavın son yarım saatinde burnumdan akan kandan ve yorgunluktan bayılmak üzere olduğumu anlayıp dışarı çıktığımı görmedi.

Gözlerimden yaşlar akmaya başladı. Burnumu küçük bir çocuk gibi çekip, bulmuş olduğum teyzenin yanına doğru yürümeye başladım. Titrek adımlarım ve gözlerimdeki yaşlardan dolayı insanların acıyan bakışlarını hissettim. Galiba sınavım kötü geçtiği için ağladığımı düşünüyorlardı ama bilmiyorlar ki bu hasta kızın en son üzüleceği şey sınavdaki başarısızlığıydı. Asıl sebebini ben ve içimdeki yaralı kız çocuğu biliyordu sadece.

Benim omzumun çöküşü, titrek adımlarımın ve gözümdeki yaşların tek sebebi; bana hiç sarılmayan ailemin kollarını hala beklemekti.

Teyzenin yanına vardığımda beni görüp gülümsedi. Halimi görünce gülümseyen yüzü hızla tuzla buz olmuş yerini şefkate bırakmıştı. Burnumu çekip titrek bir sesle konuşmaya başladım. "B-en çok teşekkür ederim teyze."

"Ne demek yavrum. Hem niye üzüyon kendini? Sınavının kötü geçmesi dünyanın sonu değil ya? Belki iyi geçmiştir ha yavrum?"

Ayağa kalkıp elini yanağıma uzatarak gözyaşlarımı silmesiyle dudağımı kanatırcasına ısırdım. Bu daha çok ağlamamak için verdiğim bir çabaydı. "Ben onun için ağlamıyorum ki teyzecim." Gözlerime dikkatle bakıp bir şey soracakken vazgeçti. Galiba o da anlamıştı ne için ağladığımı. Çantamı alıp koluma taktıktan sonra uzanıp elini öptüm. "Tekrar teşekkür ederim teyzecim. Kendine çok iyi bak olur mu?"

SUNGURUN PENÇE İZİWhere stories live. Discover now