2: "Wonderment."

717 75 120
                                    

(Chase Atlantic- OHMAMI)

"Mamacita gözlerindeki şeytanı görebiliyorum.
Çok güzelsin, benim yanımda olmak istiyorsun."

Yorum yapmayı ve oy vermeyi unutmayın.

İyi eğlenceler <3

...

Aldığım teklifin üzerine sırıtmaya başladım. O an sayısız cevap vermeyi düşündüm fakat onu reddettiğim tek bir ihtimal bile yoktu bu düşünceler arasında. Zihnimi birkaç sözüyle meşgul eden adamı karşımda bulmuşken bu fırsatı kaçırmak aptallık olurdu. Dikkatle yüzümü inceleyişi karşısında daha fazla uzatmadan cevapladım onu.

"Araban ne tarafta?"

Yüzünde büyük bir sırıtışla önümden ilerlemeye başladı. Vakit kaybetmeden arkasından ilerledim, geçen gece olduğu gibi beni merak etmemesi için Jin'e dışarıda olacağımla ilgili kısa bir mesaj atıp önüme baktığımda arabasının yanına ulaştığımızı gördüm. Şoför koltuğuna oturmasının ardından yan koltuğuna yerleştim. Arabayı çalıştırıp dikiz aynasına çevirdiği bakışlarıyla beni süzmeye başladı. Anlamlandıramadığım bir şekilde heyecanlı duruyordu, yüzündeki ifadesizliğe rağmen hissediyordum hem de heyecanını.

"Bu civarda güzel ve sakin bir bar biliyorum, gitmek istediğin özel bir yer yoksa oraya süreceğim."

"Nasıl olsa amacın barda eğlenmekten ziyade benimle konuşmak değil mi? Neresi kafana esiyorsa devam et."

Yüzünde yer edinen yan sırıtışıyla yola devam etti. Bahsettiği bar sahiden yakındaydı, arabayı boş bulduğu ilk yere park etmesiyle onu beklemeden inmiş, girişe ilerlemiştim. Siyah ve kırmızı renklerinin ağırlıklı olduğu mekanda göz gezdirdim. İçeride çoğunlukla ot çeken, fazla alkolden kafayı bulmuş ya da kendini dansa vermiş tipler vardı. Bar tezgahına yaklaşıp çektiğim tabureye oturdum, hemen ardımdan da yanımdaki tabureye henüz gerçek adını bilmediğim Jeremy oturdu. Yanımıza yaklaşan barmen ne içmek istediğimizi sorduğunda sakin bir tonla cevapladım.

"Sangria istiyorum. Fazladan rom ekli olsun." Sözümü bitirmemle Jeremy'e dönüp sipariş vermesini bekledim -yaptığım daha çok onu süzmekti- ve söze girdi.

"Martini istiyorum, karameli az olsun."

Yanımızdan ayrılan barmenin ardından bana döndü ve elinde henüz yaktığı sigarasıyla, tıpkı ona yaptığım gibi beni süzmeye başladı. "Yabancıların bar tekliflerini her zaman kabul eder misin Taehyung?"

Duyduğum sözlerle açıkça şaşkınlığa uğradım. Ne dediğini sanıyordu ve adımı nereden biliyordu? Kampüste karşılaştığımızda isimlerimizi söylemediğimize adım kadar emindim. Yine de alaycı gülüşümü bozmadan ona baktım, parmakları arasından sigarayı iki parmağımla alıp içime derin bir nefes çekerken cevap verdim. Bu konuşmayı önceden planladığını anlamak hiç de zor değildi.

"Jeremy ya da her ne boksan, beni nereden tanıyor da bu şekilde konuşuyorsun bilmiyorum ama-" Barmenin getirdiği kokteylden bir yudum aldım ve devam ettim. "Beni yalnızca teşekkür amaçlı davet etmediğini bilecek biriyim, yani sorgulamak yerine dökül bakalım neler var aklında."

Sözümü bitirmemle sırtımı oturduğum tabureye yasladım. Yüzünde anlamsız bir sırıtma oluştu yeniden, ağzından hafifçe bir "tch" sesi çıkararak bana döndü.

"Adım Jungkook, Jeon Jungkook." Tepkisiz kaldığımı fark ederek ekledi. "Okuduğun ve kendini adadığın bölüm toplumu, insanları eleştirmek olmasına rağmen en ufak söze parlamanı anlamıyorum. Senin aksine ben muhatap olduğum kişiyi tanıyorum Kim Taehyung ve inan bana aklımdakileri bilmek istediğinden emin değilim."

Le Coup De Foudre | TaekookWhere stories live. Discover now