𝒳ℐ

41 10 2
                                    

Minho şaşkınlıkla bir kaç saniye kıpırdayamadı. Olanlar algılayamayacağı kadar hızlı gelişmişti. Kendini geriye çekmek istese de dudaklarının bu kadar yumuşak olması ondan ayrılmasını zorlaştırıyordu. Karşılık vermemek için kendini zor tutuyordu. Dudaklarından gelen hafif alkol tadı Jisung'un içmiş olduğunu kanıtlıyordu. Kendine gelmesiyle Jisung'u nazikçe itip dudaklarını ayırdı.

"Neden buraya geldin ki Jisung? Kafan mı iyi? Off hadi içeri gir üşüteceksin."

"Teşekkür ederim aşkım"

Jisung gülerken söylediği şeyle Minho gözlerini devirdi. Jisung ayakta bile duramayacak kadar sarhoştu. Yürürken Minho'nun koluna tutunmak zorunda kalmıştı. Minho da ona yardım etmek için belinden tutmuştu. Jisung ondan yardım alarak koltuğa otururken Minho'nun kıyafetinin yakasından tutup kendine doğru çekince Minho karşısındakinin yüzüne doğru eğilmek zorunda kalmıştı.

"Dudakların çok güzel, sana bunu daha önce bunu söyleyen olmuş muydu?"

"Hayır, olmamıştı Jisung"

"Hmm... Peki daha önce biriyle öpüşmüş müydün?"

"Hayır"

"Hah bak şimdiden ilkin olduğum iki konu bulduk, çok güzel"

Jisung'un yüzündeki gülümseme genişlemişti. Minho'nun bakışları dudaklarına kaymıştı ama hemen sonra kendini toparlayıp geri çekildi.

"Yüzün niye kızardı?"

"Garip davranıyorsun çünkü"

"Âşık olduğumda garip davranabiliyorum sanırım. Aslında böyle olduğunu da seninle öğrendim"

"Daha önce hiç âşık olmadıysan bana gerçekten âşık olduğu nasıl anlayabiliyorsun ki?"

"Gözlerine bakınca, çok basit. Sadece hoşlanıyor olsaydım anlardım Minho. Bu farklı"

"Birini sevdiğini anlamak bu kadar kolay mı?"

"Evet aslında çok kolay. Aşk somut bir şey değil ki somut bir kanıtı olsun. Hislerini zaten bir tek sen tam olarak bilebilirsin. Anlayamıyorsan kabul etmek istemiyorsun demektir"

"Çok saçma, neden kabul etmek istemeyesin ki"

"Bilmem. Ben kabul ediyorum ve zaten sana açık bir şekilde seni çok sevdiğimi söylüyorum. Kabul etmek istemeyen birine sorabilirsin o kadar merak ettiysen"

"Açık konuşsana, bi şey mi ima etmeye çalışıyorsun?"

"Evet"

"Of Jisung..."

"Minho bana bakıp beni sevmediğini söyleyebilir misin?"

"Nerden çıktı şimdi? Y-yani söylerim de neden böyle bi şey istedin?"

"Hani sevmiyorsun ya beni, söyle işte şimdi ben de senin peşini bırakıyım artık"

"Ne gerek var Jisung saçmalıyorsun yine"

"Beni seviyor musun yani?"

"Hayır tabii ki"

"İşte seni sevmiyorum de o zaman bu kadar zor bir şey değil bence"

"Bence zor..."

Minho ağzından çıkan son kelimeleri çok kısık bir sesle söylemişti, daha doğrusu ağzından kaçırmıştı. Jisung'un duymadığını umuyordu. Jisung arkasına yaslandı.

"Hm, demek zor..."

Duymuştu. Minho içinden düştüğü duruma uzun bir küfür edip kafasını öne eğdi. Büyük ihtimalle yüzü daha da fazla kızarmıştı. O an aklına bir fikir geldi. Jisung şu an ayakta duramayacak kadar sarhoştu, yani büyük ihtimalle bu gün yaşanan her hangi bir şeyi sonra hatırlamayacaktı. İçinden geçen şeyleri söylemek için daha doğru bir zaman gelmeyecekti büyük ihtimalle. Değil mi?

"Evet zor"

"Neden? Beni seviyor musun yoksa?"

"Doğruları mı öğrenmek istiyorsun? Evet Jisung seni seviyorum, hem de çok. Tamam mı? Mutlu musun?"

"Evet çok mutluyum"

Jisung kısık sesle bir kahkaha atmıştı.

"Yanıma otursana niye ayakta bekliyorsun?

"Yakınında olunca elin kolun rahat durmuyor da o yüzden"

"Dokunmam seni rahatsız mı ediyor?"

"Hayır rahatsız olmuyorum ama..."

"Ama ne?"

"Utanıyorum salak!"


YA EVET SÜREKLİ SAÇMA SAPAN YERLERDE BİTİRİYORUM AMA YAZICAK Bİ ŞEY YOK. ಥ_ಥ

Neyse sizi seviyorum baiii ('▽'ʃ♡ƪ)

𝐇𝐞𝐲 𝐈 𝐉𝐮𝐬𝐭 𝐌𝐞𝐭 𝐘𝐨𝐮Where stories live. Discover now