55

1.3K 74 1
                                    



Bartu Atalay'ın ağzından..

Yaklaşık on dakikadır dizlerimi kendime çekmiş bir şekilde koltukta oturuyordum. Abim gittiğinden beri yani.

Normalde Şükrü abinin beni eve götürmesi gerekiyordu ama ben izin vermemiştim. Abimle konuşmam gerekiyordu. Evet hatalıydım ama zorunda kalmıştım elimden bir şey gelmemişti. Babam zaten bir şeylerden şüpheleniyor gibiydi beni sorguladığında, ben sadece Ege abinin adını vermiştim. Üstüme o kadar çok gelmişti ki söylemek zorunda kalmıştım, kötü hissediyordum ama ben abim değildim ben babama karşı çıkacak kadar cesaretli değildim. Okulu dondurma işini bile babamdan hala saklıyordum. Kabul etsem de etmesem de ben babamın sözünden çıkamazdım ki.

"Bartu."

Şükrünün sesi kulaklarıma gelirken başımı kaldırmadan halıya baktım sadece.

"Gel bir yüzünü yıkayalım başın ağrıyacak böyle." Haklıydı çok ağlamıştım ama umurumda değildi. Abim gelene kadar kılımı kıpırdatmayı düşünmüyordum.

"Bartu çocuk gibi davranıyorsun." Kaya abi konuşmuştu bu sefer.

Omuz silktim ve cevap vermedim.

Tam halıyı izlemeye geri dönmüştüm ki Ege abinin odasının kapısı açıldı. Gözlerim beklentiyle oraya döndü.

Abim kapıdan Ege abiyle beraber çıktı. Gözleri önce etrafa sonra bana takıldı. Kaşlarını çattı direkt olarak.

"Abi!" Ayağa kalktım. "Dinleyecek misin artık beni?"diye sordum üzüntüyle.

"Şimdi değil, eve git." Dedi soğuk bir sesle. Kalbim kırıldı.

Ofladım ama tam itiraz edecekken Şükrü beni kolumdan tutarak kapıya doğru sürükledi.

"Şükrü abi bıraksana ya!"

"Sus sen."

Beraber dış kapının önüne çıktığımızda hızla elinden kurtuldum ve sinirle yüzüne baktım. "Amacın ne senin ya!"

Gülmemeye çalışır gibi bir ifadeyle bana baktı. "Abimin seni dövmesini engellemekten başka mı?" Sırıttı.

Kaşlarımı çatmaya devam ettim. "Abim bana elini kaldırmaz.. ayrıca ben onunla konuşup kendimi açıklayacaktım!"

Bileğimden bu sefer nazikçe tutarak beni abimin arabasına doğru ilerletti. "Şu an çok sinirli valla senin yerinde olsam o kadar emin olmazdım. Ege'nin yüzünü de gördün."

Modum tekrar düştü ve onun beni arabaya bindirmesine izin verdim. "Ondan da özür dileyecektim.." diye mırıldandım.

Şükrü arabaya bindikten sonra hızlı bir şekilde evin önünde ayrıldık. Başımı pencereye doğru çevirip dışarıyı izledim. Babamın evine gitmekten başka çarem yoktu zaten, abim beni geri isteyene ya da benimle konuşmaya karar verene kadar orada kalacaktım. Annem de orada olduğu için biraz daha az çekilebilir oluyordu ama yine de abimin yanı gibi olmazdı. Üzüntüyle bir nefes verdim. İngiltere'ye dönmek gibi bir seçeneğim de vardı ama abimi bu şekilde kırmışken hayatta gidemezdim artık. Bir şekilde işleri yoluna koymam lazımdı.

Düşüncelerimle kelimenin tam anlamıyla boğuşurken gözlerim nerede olduğumuzu anlamaya çalıştı.

"Babamların evini mi unuttun?" Diye sordum Şükrü'ye doğru dönerek.

"Açsındır sen şimdi. Önce bir şeyler atıştıralım."

"Değilim."

"He he sabahtan beri bi bok yediğin yok konuşturma beni şimdi."

Nefret.  / bxb / texting /Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin