~Suskunluk~

39 7 2
                                    

Kulağıma silah sesleri doluyordu hiç susmaksızın. Çığlıklar vardı arasında, bir kız çocuğu çığlığı.

Kafamı sağ tarafa çevirdiğimde kardeşimi gördüm. Yüzü kan içindeydi. Üzerinde en sevdiği beyaz elbisesi vardı. Ama yüzü gülmüyordu. Aksine çığlıklar atıyordu.

Kafamı sola çevirdiğimde annem duruyordu. Yüzünde hayal kırıklığı vardı. Onun üzerinde ise beyaz olan duvarlar aksine siyah bir elbise vardı.

Ellerini kollarına bağlayıp bana bakıyordu. Arkamdan ses geldiğinde oraya döndüm. Bir adam vardı. Yüzü kaplıydı. İri yapılı bir adamdı.

Oda siyah bir takım giymişti. Oda annem gibi kollarını bağlamıştı. Yine arkamdan ses gelince o tarafa döndüm.

Babam vardı. Ama onun yüzü gülüyordu. Kolları yan tarafında üstünde beyaz takım elbise vardı. Birden gülümsemesi silindi ve bana annem gibi baktı. Üstündeki takım elbise siyah oldu.

Kardeşime baktığımda elini uzatmıştı. Çığlıkları durmuştu. Bana gülümsüyordu. Elinin içine elimi bırakacakken birden kayboldu ve etrafta kahkaha sesleri duyuldu.

Arkama döndüğümde herkes bana kahkaha atıyordu. Kardeşim ise kanlar içinde yerde yatıyordu...

Nefes nefese kalktım. Sanki okyanusta boğuluyordum. Gözlerimi bir türlü açamıyordum. Öksürüklerim ardı ardına devam ediyordu. Bilincim açıktı ama bir şey göremiyordum.

Kapı sesi duyuldu. Ardından her yer aydınlandı. Ama ben bulanık görüyordum. "Sakin ol tamam geçti." Dedi  kalın bir ses. Çekmece açılma sesi geliyordu.

Aynı ses "hareket etme" dedi uyarı ses tonunda. Kendimi zar zor sakinleştirmeye çalışıyordum ama gördüklerim bana daha da acı veriyordu.

Bacağımda kolumda hafif bir sızı hissettim. Görüntüm netleşmeye başladı. Bir odadaydım. Yine farklı bir yerdi. Yan tarafımda aldığım koku beni okyanusların en derinine itti.

Kafamı yan tarafa çevirdiğimde kar maskeli bir adam koluma iğne yapıyordu. Bu adamı bir yerden tanıyordum.

Kolumdan iğneyi çıkartıp ayağa kalktı. İğneyi çöp kovası atıp elinde pamuk vede bantla geldi. Pamuğu koluma bastırıp bantı onun üstüne yapıştırdı.

Sertçe yutkundum. En son olanlar yine aklıma geldi. O otobüsün içinde olan dehşet verici şeyler aklımdan çıkmıyordu.

İki çift siyah gözlere baktığımda gözlerini kısmış ellerini kollarında bağlamıştı. Oturduğu koltuğa yayılmıştı. Ne düşündüğümü anlamıştı. Gözlerimi ondan kaçırdım. Odanın her noktası baktım.

"Uff böyle devam edecek misin be!" Diyerek yükseldim. Gerçekten de sıkılmıştım. Geri gözlerine baktığımda aynı ifade vardı.

Yataktan kalktım. Hiç ona bakmadan kapıdan çıktım. Çıktığımda kapının önünde gördüğüm beş adamla beraber geri adım atmak zorunda kaldım.

Hepsi kollarını arkadan bağlamış bana bakıyordu. "Bıktım valla bıktım." Dedim geri odaya girerken.

Yerini hiç bozmayan huysuza baktım. Onun ismini öğrenene kadar ona huysuz diyecektim. Ona ismini sorabilirdim.

Karşısında durup kollarımı göğüs hizamda bağladım. "Bana isminizi söyler misiniz huysuz efendi?" Diyerek sordum.

Maskesinden dolayı ifadesini anlayamadım. Derin nefes aldı. "Niye söyleyeyim?" Dedi.

Yüzüme alaycı bir ifade takınarak "söylemesen söyleme bende sana huysuz demeye devam ederim huysuz!" Dedim.

Ayağa kalkıp odadan çıktı. Arkasından  bakıp kaldım. Bende odadan çıktım. Koridorda ilerlediğimde nedense beş adam beni tutmadı. Az önce niye böyle yürümedim anlayamadım.

Çığlıkların SessizliğiWhere stories live. Discover now