8-BAR

592 41 7
                                    

Selam. Bu kadar geç yazdığım için özür dilerim wattpadi tamamen unutmuşum.
Hikayeyi baştan okudum ancak hala kopukluklar olabilir.

İYİ OKUMALAR💜

•••••••••••••

Uğultulu uğultulu gelen rahatsız edici bir sesle açtım gözlerimi.
Beş dakikadır aralıksız çalan melodiyle birlikte kızarmış gözlerimi aralayıp yastığımın altındaki telefonu elime aldım.

Brendondan iki cevapsız arama vardı ve hala çalıyordu. Gözlerimi devirerek açıp kulağıma dayadım.
" Ne var orospu çocuğu ne!?" Diye hafif yüksek sesle söylendim.

O ise hiç bir şekilde alınmadığını belli eden bir şekilde " Kanka canım çok sıkılıyor yaa bir yerlere mi gitsek seninle." dedi.
Kaşlarımı kaldırarak
" Nereye mesela ?" diye sordum.

Pek düşünmeden heyecanlı sesiyle "Bara gidebiliriz!" dedi.
Şuan bara gitmeyi pek istermiydim bilemedim.
Henüz yeni atlatabilmiş olduğum bir bar mevzusundan dolayı tedirgindim.

" Yok ya. Ben hiç gelmiyim. Sen başkasıyla gitsen şimdilik?" Diye sordum Brendona bir umutla.

" Axel hayır. Geliyorsun bu sefer. Hep aynı şeyi yapıyorsun. "
dedi Brendon sitemkar bir sesle. Ardından ekledi. " Hem kötü bir şey yok bunda. Sadece iki dost takılacağız yani. Belki bir bira. Ne dersin?"

Tek elimle yüzümü ovuşturup düşündüm. Bugün cumartesiydi. Okul yoktu ve çalışmam gereken dersleri halletmiştim.
Annemle Ellaya ise endişelenmeli miyim bilemedim.
Ancak Brendonu uzun süre ektiğim ve birde üstüne davet olayında onun da başını yaktığım için kötü hissetmiyor değildim.

En sonunda kabullenmiş bir mırıltıyla
" Tamam gidelim. Kaçta gelirsin almaya?" diye sordum yataktan kalkarken.
" Max bir saate gelirim kanka!" diye heyecanla konuştu ve telefonu suratıma kapattı.

Bu hareketi üzerine piç diye mırıldanıp elimi yüzümü yıkamak için lavaboya doğru ilerledim.

°°°°°°

Ellerim cebimde, evimin önünde hazırlanmış bir şekilde bekliyordum. Bir saattir gelmiyordu piç.

Kıyafetlerimde çok özenmemiştim. Bir kumaş pantolon bir t-shirt ve bir ceket geçirmiştim üzerime.

En son derin bir of çekerken karşı sokaktan araba farının ışığını gördüm. Yavaş yavaş yanıma doğru sürdü arabayı. Arabanın yan kapısını açıp binerken bir yandan da söyleniyordum.
" Sonunda teşrif edebildiniz."

O ise beni hiç tınlamadan arabayı çalıştıp ağzında bir şarkıyla arabayı sürmeye başladı. Nereye gideceğimizi söylememişti. " Ee nereye gidiyoruz?" diye sordum ısıtıcıyı açarken. Soğuktu.

" Isabel' e gideriz diye düşündüm. İstersin değilmi?" Diye sordu gözlerini yoldan ayırmadan. Bu mekanı bilmiyorum. Bir şey demeden onu başımla onayladım.
Ve oraya varıncaya kadar gözlerimi dinlendirmeye karar verip başımı koltuğa yasladım.

°°°°

Bir on beş dakikanın ardından ısabel'e varmıştık. Brendon iki kişilik yer ayırtmış önceden birde duygu sömürüsü yapıyor piç.
Çok da umursamadan bize ayırtılan masaya gittim ve mayışık bedenimi koltuğa doğru bıraktım.

Brendon ise öncelikle barmene içecek söylemeye gitti. O gelene kadar etrafı incelemeye başladım.
Henüz çok dolu değildi mekan.
Tek tük insanlar belirli yerlere yerleşmiş. Kimi dans ediyor kimiyse sessizce oturmuş içkisini içiyordu.

İçerisinin dizaynını beğenmiştim. Mor pembe ve siyah renkler kullanılmıştı ancak karanlık durmuyor ve boğmuyordu hiç bir şekilde.
Duvarlar tablolarla süslenmişti ve tavan ışıklarla doluydu.
Havaya duman sıkılmıştı ve ışık gösterileriyle beraber görsel bir şölen oluşturuyordu.

HIRSIZ (GAY)Where stories live. Discover now