❧ 12 : être écrasé sous le sacrifice

75 21 13
                                    

bölüm 12: fedakarlık altında ezilmek

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

bölüm 12: fedakarlık altında ezilmek

İnsanlar neden üç maymunu oynuyordu?

Neden kaldırım kenarındaki çocuklara yardım etmiyor, neden televizyondaki haberlere gözlerini kapatıyorlardı? Neden her şey oluruna bırakılıyor, kader denip geçiliyordu? 

Bilmiyordum, bilemiyordum. İçimdeki güç beni zor ayakta tutarken nasıl başkalarına yardım edebilirdim? Nasıl insanları memnun edebilir, onlara yardımcı olabilirdim? Yapmam çok zordu, yorgundum ve arkamda duran kimse yoktu.

Klasik kahvaltı aşamamızdan sonra herkes odasına çekilmişti. Dışarıda sağanak yağmur vardı, ben yatağımın içine uzanmış kitap okuyordum. Jaemin'le sadece yemeklerde karşılaşıyordum ve gayet iyi hissediyordum. Göz rengim yine maviydi ancak ilk zamanlara göre Jaemin'de ruhuma iyi bakıyor olmalı ki sıkıntım yoktu.

Ben kitabımın tam yarısına gelmişken aşağıdan gelen ses kulağımdaki tek kulaklığı çıkarmama sebep oldu. Lena'nın sesiydi, hangi ara yataktan fırlamıştım hatırlamıyordum ama koridorda Jaemin'le karşılaşmıştım. O da merakla bana bakıyordu ancak göz temasını ilk kesen ve aşağı inen ben oldum.

''Lena, ne oldu?'' Hyuck muhtemelen sigaradan gelirken, elinde çakmağı vardı, Lena ona baktı. Tek kelime etmeden karşıdaki televizyonu gösterdiğinde herkes salonda toplanmıştı bile. Ekranda ise kırmızı bültenle aranan birkaç isim vardı.

Kang Lena.

Lee Donghyuck.

Lee Jeno.

Na Jaemin.

Önem sırasına ve şüphelilik sırasına göre dizilen dört isim. Lena elindeki kumandayı bırakıp arkasına yaslanırken Mark sessizce bana bakıyordu. Hyuck çakmağını orta sehpaya koydu, sakince tekli koltuğa çöktü.

''Ne yapacağız?'' Jeno da tekli koltuğa çöktüğünde ayakta kalan sadece Mark ve bendim, Jaemin koltuğun destek kısmına yan bir şekilde oturmuştu. Tek yapabildiğim ekrandaki cümleleri tekrar tekrar okumak oldu.

Ulusal Hastane'den kaçan ya da kaçırılan dört kişi aranıyor. Üçünün durumunun ağır olmasına rağmen bir anda ortadan kaybolmaları polisin ve doktorların dikkatini çekti. 

''Zaten geç bile kalmışlardı.'' dedim yutkunarak. ''İki ay sonra mı akıllarına gelmiş? Bu işte bir şey var.'' 

''Güçlerini kullanarak nabız yoklayamaz mısın?'' Hyuck konuşurken sadece omuz silktim. ''Bilmiyorum. Uzun zamandır güçlerimi kullanmadım ve işe yarayıp yaramayacağından emin değilim. Bir anda görünmezliğim gidebilir ya da--''

''Gücünü nasıl toparlamalıyız?'' Lena stresle tırnaklarını yemeye başlamıştı bile. En başta onun ismi vardı ve beklediğimden daha sakindi. Herkesin dikkati üzerimdeydi ve ben ne yapacağım hakkında ne ufak bir fikre sahip değildim.

''Ben,'' dedi Jaemin, ismi en sonda olmasına rağmen sesi gür ve canlıydı. ''Ben Seul'le merkeze inip polisleri ve halkı yoklayacağım.''

''Ne?'' Jeno kaşlarını çattığında ben de aynısını yaptım, ne demeye çalışıyordu?

''Ruhunun en büyük parçası bende, geçen sefer olmayan gücünle bile birisini kurtardıysan şimdi beraber görünmez olup güçlerini kullanabiliriz. Sadece etrafı yoklayıp geleceğiz.''

Jaemin'in anında ateşkese açık olması ya da bu riski göze alması beni tamamen şaşkına çevirdi. Herkes benimle aynı tepkiyi vermişti, Jaemin'in umrunda bile olmamalıydı çünkü o en son sıradaydı, hiçbir şey olmayacaktı belki de ona. Neden bunu istediğini anlayamamıştım. Beni ya da bu evdekileri önemsemeye mi başlamıştı?

''Hayır.'' Mark öne çıktığında ekrandaki haber de değişmişti. ''Bu hiçbir işe yaramayacak. Buna izin vermiyorum.''

''İzin almadık.'' Jaemin Mark'a döndüğünde ortamın anında gerilmesi Hyuck'un da oturduğu yerden kalkmasına sebep oldu. 

''Seni ilgilendiren bir şey yok.''

''Kardeşimi ilgilendiriyor.''

''Ben olmadan Seul'ün bir şey yapamayacağının farkındasın, değil mi? Önümüze taş koymak yerine sessiz kal.''

''İnsafa mı geldin?'' Bu sefer konuşan Jeno olmuştu. Güldü ve saçlarını geriye attı. ''Seul'ü açık açık ölümle tehdit ederken ve ruhunu geri vereceğini söylerken bambaşka biri gibiydin.''

''Yeter.'' İkisinin arasına girip Jaemin'i arkama aldım, Mark ve Jeno'nun karşısında durmak ilk defa çok garip hissettirdi. ''Buna ben karar veririm, kimse de bana karışmasın.''

''Seul-''

''Hayır Mark, ben bir şekilde yolunu bulacağım ve siz de o zamana kadar birbirinizle iyi geçinmeyi öğrenin.''

Hepsini salonda bırakıp merdivenlere yöneldiğimde arkamdaki bakışların baskısını hissedebiliyordum. Kendimden önce başkalarının yaşamını düşünmek zorunda olmak çok zordu ve ben ne yapacağımı bilmiyordum.

🍀

bolum atmayi unutmaktan nefret ediyorum...  😶

Cœur BriséHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin