Bölüm 22

10.3K 363 89
                                    


Aksel abi ile kafeden çıktığımızda hızlı hızlı yürüyordu. Ya da hızı normaldi ama ben yetişemiyordum. Birkaç dakika sonra, "Aksel abi yetişemiyorum sana." dedim sitemle.

Ağzının içinde bir cevap mırıldandı ama duyamadım. Ansızın duraksadı. Birkaç adımla yetiştim ona. Yeniden yürümeye başladığımızda bu kez bana uyum sağlayan oydu. Elleri ceplerinde, başı önünde öylece yürüyordu. Ben ise kucağımdaki kapla sessizce adımlıyor ve sağa sola bakınarak düşünüyordum.

Ev üç sokak yukarıdaydı. Onunla biraz daha yürümek istiyordum. Kekten tatmasını sağlamak, o keki onun için yaptığımı söylemek ve özür dilemek istiyordum. Yolu uzatmam gerekiyordu.

"Şey," diyerek duraksadım. Komut almış bir robot gibi durdu ve bana döndü. Gözleri hala yerdeydi. "Benim şeye gitmem lazım," derken refleks olarak soldaki ara sokağı işaret etmiştim.

Hiç konuşmadan adımlarını o tarafa çevirdi. Yanında ilerlemeye başladım. Bahanemi sormaması iyiydi çünkü henüz altını doldurmamıştım. Ama aynı zamanda kötüydü de çünkü ağzını bıçak açmıyordu.

Sokak lambalarının aydınlattığı karanlık sokaklarda sessizce yürürken kısık bir sesle, "Aslında senden isteyecektim beni evden almanı," dedim bir anda. Kurduğum garip ve anlamsız cümle kaşlarımı çattı. Zaten Aksel abi de ağzını açıp tek kelime etmedi.

"Yani," diye toparlamaya çalıştım. "Abimi çağıracaktım da telefonlarını açmayınca,"

"Eymen'i aradın." diye kısık bir sesle tamamladı cümlemi.

"Yok, mesaj attım." dediğimde alaylı yan bir bakış attı. "Abimi sormak için. O da abin gelmedi hala deyince... Saat de geç oluyordu."

Devam etmek için hızlı bir nefes çektim ama, "Anladım," diyerek kestirip attı.

"Aksel abi," Gözlerim yüzündeydi.

Sessiz kaldı.

"Uğur adına özür dilerim."

Güldü. Dönüp bana bakmadı bile. "Özür dileyecek bir şey yok." Tespit yapar gibi ya da bana hatırlatmak ister gibi abartılı bir tonla, "Her şeyi mahvettim." dedi.

"Niye dövdün Uğur'u abi?" diye sitemle sordum yumuşak bir sesle. "Ben ona haddini bildiriyordum zaten. Biraz daha bekleyip gidecekti. Ben çağırmadım. Aşağı da inmeyecektim."

Sessiz kaldı.

"Aksel abi yapma böyle." diyerek duraksadım ve kolundan tuttum. O da durdu. Bedenini hafifçe bana çevirdi ama karşıya bakıyordu. Yüzünde bıkkın bir ifade vardı.

"Bıktın mı benden?" diye sorarken sesim titredi. Gözleri yüzüme döndü.

Ardından hemen çekti gözlerini yüzümden. Başını iki yana salladı.

Tahammülsüz görünüyordu ve bu beni üzüyordu. Başımı önüme eğerek yeniden ağır ağır yürümeye başladım.

Dakikalarca hiç ses çıkarmadan yürüdük. Sokak aralarında öylece geziyorduk. Nereye geldiğimize bile bakmamıştım. Tıpkı onun gibi benim de gözlerim yerdeydi. Ve ağlamak üzereydim. Bu kadar hassas olmayı kabullenemiyordum ama kendimi tutuyordum yine de.

"Nereye gidiyoruz biz Yağmur?" diye sordu bir anda. Bu kez sesi netti.

O başını kaldırmış olmasına rağmen ben hala zemini izliyordum. Bedenimi ters yöne çevirdim. "Eve gidelim," dedim kısık bir sesle.

Cevap vermeden geri döndü benimle. Aynı yolu aynı ağır adımlarla geri dönerken yine uzun bir süre konuşmadık.

"Niye Eymen'e sordun sen abini?" diye sordu bir anda. Sesi düzdü.

KURDELE | TEXTINGWhere stories live. Discover now