Bölüm 42

8K 346 143
                                    

Kızçelerim bölüm notlarını okuyor musunuz bilmiyorum ama daha önce de söylediğim gibi; bu kitabı gözlem amaçlı yazmaya başlamıştım ben, kendi hesabım başka. Tekrar söylüyorum; bu kitabın bu kadar büyüyeceğini hiç düşünmemiştim. Hala bunun şaşkınlığını yaşıyorum sudjsjxjkaa

Aslında kitaba bu amaçla başladığım için biraz gözlem yapar, sonra bırakırım diyordum. Yeterli gözlemleri yaptım. Normalde kitabı bırakacağım yerdeyiz. Ama yeni bölüm bekleyenler olduğu için kitaba devam ediyorum.

Aslında klişe ve öngörülebilir şeyler yazmanın çok kolay olduğunu fark etmem de bunda etken, bunu itiraf edeyim skzjacısjja Zaten bu yüzden sık bölüm yayımlayabiliyorum çünkü gerçekten yazması kolay ve dili basit. Bu da beni hızlandırıyor.

Ve normalde abimin arkadaşı, enemies to lovers, anlaşmalı evlilik, berdel gibi tropelar hiç ama hiç ilgimi çekmiyor benim. Hatta bir ufak itiraf yapayım; Kurdele benim normalde okuyacağım bir kitap değil. Bu sebeple bu kadar bölüm atmayı ben de beklemiyordum akxjajzjsk

Yani özetle; sırf siz istiyorsunuz diye devam ediyorum kitaba sjdkkxxkakka (bir de kafamda birkaç tane aşırı tatlı sahne var diyejksja)

Bu yüzden sık bölüm paylaşıp kitabı uzatmadan final vermek ve tüm odağımı asıl hesabımdaki kitaplara vermek istiyorum. Bu kadar sık bölüm paylaşabiliyor olmamın bir sebebi daha var; yorumlarınız 🤩 Ne demek istediğimi sanırım anladınız akdkdjskckshaja 💙

Aksel'in ağzından bölüm, buyursunlar 💙

Yine uzun bir düz yazı oldu ama çok uzatmamaya da çalıştım. Bol yorum bekliyorumm 🫠💙

Asıl hesap: esaturk
Twitter: @esaturk07
Instagram: @esaturk_07

***

"Ateşini kullanabilir miyim?"

Zeminde gezdirdiğim gözlerimi kaldırdığımda Buse tam karşımda dikiliyordu. Elimdeki çakmağı ona uzattım. Ve Arda ile sonlandırmak üzere olduğum telefon görüşmesini biraz daha uzatmaya karar verdim.

Buse sigarasını ve çakmağı elinde evirip çevirirken, "Üzmüyorsun değil mi Gülizar ablayı?" diye sordum.

"Üzmüyorum dedim ya abi!"

"Neler yapıyorsunuz peki?"

Arda sinirlendi. "Abi anlattım ya!" Bir süre sessiz kalıp söylediklerini yeniden tekrarladı. "Elif'le birlikte boyama yaptık. Bir de Elif, Ali amcanın telefonundaki oyundan oynamak istedi ama ben istemedim sen telefondan oynamamı sevmiyorsun diye. Elif de çok üzüldü. Sonra ben de kabul ettim, şeker topladık telefondan."

Kaşlarım havalandı çünkü bunu az önce dile getirmemişti. "Kabul ettin yani?" diye sorarken gülümsüyordum. Buse ise elindekileri halen evirip çeviriyor, muhtemelen telefon konuşmamın bitmesini bekliyordu.

"Mecburen!" diye yükseldi Arda. Bu tepkisine ağız dolusu gülerken, "Ağlayacaktı yoksa abi, mecburen kabul etmek zorunda kaldım!" dedi.

"Tamam, bir şey demedim. İyi yapmışsınız." derken hala gülüyordum.

"Sen ne zaman geleceksin?" diye sordu.

"Aslan parçası, çok gecikmemeye çalışacağım ama bakalım."

"Abi burada kalabilir miyim? Lütfen!"

"Olmaz Arda. İnsanlara rahatsızlık vermeyelim."

Biraz daha ısrar etse de daha birkaç gün önce orada kaldığı için kabul etmedim. Bu esnada Buse daha fazla bekleyemedi ve sigarasını ateşledi. O sigarayı bitirene kadar bu konuşmaya devam etmek istiyordum. Fakat beş yaşındaki bir çocukla en fazla ne kadar sohbet edebilirdim ki telefonda? Üstelik telefon başkasına aitken.

KURDELE | TEXTINGWhere stories live. Discover now