Chapter 2-Destruction of life

31 1 0
                                    

Adalet

Doğduğumda kulağıma fısıldanan, büyüdüğümde peşimde koşan, yetişkinliğimde ise en büyük destekçim...

Kimseyi dost bilmediğimde bana dost olan kavramdı adalet. Abilerimden sakladığım sırları ona döktüğüm en yakın arkadaşımdı.

Adaletin sınırları yoktu bana göre. Hangi arkadaşın bir sınırı olurdu ki?

Şimdi ise hem adaletimi hem de sınırlarının olmadığını söyleyen biri vardı karşımda. Ruhunu unutmuş, tek derdi çalışmak olan ve adaleti sağladığını düşünen bir zavallı benim adaletimi sorguluyordu.

Her ne kadar bir savcı olsa da bu hadsizliği sindiremezdim. Ben Jennie'ydim. Sınırları olmayan, adalet uğruna ölümü göze alacak avukattım ben.

Düşüncelerimle boğuşmaktan sıkılıp yanımda çikolata gömen Chae'ye dik dik bakmıştım.

Bazenleri bu kız nasıl Anaokulu öğretmeni oldu diye düşünmeden edemiyordum. Bu gerizekalılıkla Anaokulu öğretmeni olması bile mucizeydi.

"Yavaş ye, yavaş" şişkin yüzüyle beni umursamadan ağzına sıkıştırdığı çikolatayla konuşmaya çalıştı.

"OMO JON BONLOR ÇOK OYO!"

"Bazen senin bir gerizekalı olduğunu düşünüyorum Chaeyoung, bu zekayla meslek sahibi olman bile mucize..." Umutsuz vakaymış gibi davranmamı sindiremeyerek konuştu.

"Bon sono solok doyomoyom oşk olson." Bana laf yetiştirirken ağzına tıktığı çikolata ile gözlerimi devirmekte canım çıkmıştı.

Chae ile küçüklükten arkadaştık. Her ne kadar adalet kavramını gerçek dost olarak görsem de Chae'nin hakkını yemeyeyim, yanımda duran insanlardan biri olmuştu.

Değer veriyordum ona. Hatta sadece değer vermek değil, kıymetlimdi o benim. Yanımdaki tüm salaklıklarımı bilen tek tük insanlardandı.

Dışarıdan her ne kadar göstermesem de baş başa olduğumuzda iki gerizekalı olarak frekansımız daha da uyumlu oluyordu.

Telefonumla ilgilenmeye başladığım anda yanımdaki öksürük krizine giren Chaeyoung ile telaşla sırtına vurmaya başladım. Gerizekalı iki waffle'ı aynı anda tıkmaktan diğer tarafı boyluyordu.

Kafedeki herkesin gözü bize dönerken Chaeyoung'un izlediği yere doğru merakla bende döndüğümde bir öksürük krizine bende girmiştim.

Soğuk nevale yanından hiç ayırmadığı komiser bozuntusu bizim olduğumuz yere gelirken Chaeyoung hızla bana doğru konuştu.

"Jen, gidelim mi?" İki adamın masaya yaklaşmasıyla daha da telaşlanan Chae'ye anlam veremezken karşımdaki sandalye çekilmiş ve soğuk nevalenin nurlu suratı görüş alanıma girmişti.

"Hayırdır Savcı? Bi merhaba demeye mi geldin?" Chae'nin yanımdaki dürtüklemesini umursamayarak onun sabah bana sunduğu alaylı gülüşün karşılığını vererek ona sunmuştum.

Savcı olması umrumda bile değildi, sabahki hırsımı ondan şimdi çıkarmak istiyordum.

"Alayı boz ve beni dinle avukat." Sert ve tok sesiyle sandalyeye yaslanıp konuşmaya devam etti.

"Şaka gibi gelebilir fakat sana ihtiyacım var Jennie." Gözlerimi büyüterek Chaeyoung'a baktığımda o da şaşkınlığını gizleme gereksinimi bile duymayarak bana bakmıştı.

"Dalga mı geçiyorsun sen Kim Taehyung? Geçi..."

"Kardeşim Yeonjun suçsuz olmasına rağmen cinayet ile yargılanıyor." Gözlerini bir yere dikerek konuşmaya devam etti.

"Daha yarım saat önce yine bir cinayet vakası daha geldi ve maktülün üstünde kardeşimin kredi kartı bulundu." Git gide titreyen sesi ile yutkunarak Chaeyoung'a gitmesi için işaret vermiştim.

Kim Taehyung'u ilk kez böyle yıkılmış olarak görüyordum. Kardeşlerine verdiği değeri duymuştum fakat böyle bir aşkı ilk kez görüyordum.

Benim de abilerim vardı, onlar da bana bağlıydı. Fakat bu bağlılık öyle büyüktü ki gözlerine baktığımda karmakarışık duyguları korkutabilecek şekildeydi.

Chaeyoung verdiğim mesajı almış, herkese soğuk bir selam vererek kafeden kaçarak çıkmıştı.

Bu kaçmasını her ne kadar anlamlandıramasam da şu komiser bozuntusundan kaçtığını anlamıştım.

Taehyung savcıyı tanıyor olamazdı. Hem böyle kaçmak istese Taehyung onu durdurmayı kolayca başarabilirdi.

Chae ile konuşmayı aklıma not ederek gözlerimi telaştan delirecek olan Taehyung'a çevirmiş, o da benim Chae'yi gönderdiğim gibi kibarca komiseri kovmuştu.

Masada baş başa kaldığımızda titreyen sesiyle konuşmasına devam etti.

"Sen sabah bana sınır çizgilerinin olmadığını söylemiştin ve ben buna inanmamıştım. Haklısın Jennie, koskoca Kore'nin nadide savcılarından biri olsam bile bak kendi kardeşimi kurtaramıyorum."

Az önce ona nefretle bakan gözlerim acıma duygusuna bürünmüştü.

O gerçekten acınacak bir haldeydi ve ben ona karşı barındırdığım bu acıma duygusunu göstermekten çekinmemiştim.

Umut arayan gözleri benim acıma duygusuyla yoğunlaşan gözlerimle kesiştiğinde konuşmaya devam etti.

"Lütfen avukat, kurtar kardeşimi. Sana yalvarıyorum, kurtar onu."

Kim Taehyung ilk kez birine yalvarmıştı ve ben normalde bu yalvarışa zafer dolu bir gülüşle karşılık verirdim.

Fakat onun acınası durumu içimdeki adalet duygusunu uyandırmış ve bir girdap gibi beni içine doğru çekmeye başlamıştı.

Sonuçta kardeşi suçsuzdu. Eğer suçlu olsaydı karşımda adalet uğruna yaşayan adam onun cezasını ağır bir şekilde keserdi.

Ben Kim Taehyung'a ilk kez güvenmiştim. Doğrularından şaşmayan savcı, sırf kardeşini korumak için doğruyu sapıtmazdı, daha doğrusu bu kadar ileri gitmezdi.

Umut arayan gözlerine umut dolu bir gülümseme yerleştirip elimi uzattım.

"Böyle acınası duracağına kalk savcı, kardeşine bir adalet yolu çizelim."

Umut arayan gözleri yavaş yavaş hırsa bürünürken yüzüme her zaman takındığım zafer gülümsemesini takınmıştım.

Ben bir avukattım ve bana ihtiyacı olan herkese yardım etmek ve onları savunmak zorundaydım.

Fakat hayatımda bir ilk gerçekleştirmiştim.

"Adalet yolunda olan davam ilk kez sınırları olan bir adama yardım etmek için kaderimi belirlemiş, ben ise bu davayı tamamlamak için sınır belirlemek zorunda kalmıştım."

Selam!

Olaylar şimdi başlıyor. Çiftimizi neler bekliyor acaba? Kader bağları da yazıldı, eh artık yazılması gerekiyordu.

Bu kadar beklettiğim için üzgünüm...

İyi okumalar Sevgili dostum!

-Lizzie💛💫🌒

Love's Justice-TaennieWhere stories live. Discover now