7. BÖLÜM

50 5 0
                                    

GEÇMİŞ

Hayat acımasızlıklarla doluydu, en mutlu anlar hep en kötü günlere dönüşmüştü. Terk edilmiş her çocuk bir parça sevgiye muhtaçtı ve sevgi en büyük zaaflarına dönüşüyordu.

Can bir elin kendine dokunduğunu hissettiğinde eli kavrayıp sertçe yumruğunu salladı, zararsız biri olduğunu görünce bıraktı, karşısındaki siyah saçlı çocuk onunla aynı yaşlardaymış gibi duruyordu.
"Kimsin? Ne istiyorsun?" Can titremesini belli etmemeye özen gösteriyordu fakat Zincir bunu anlamıştı. "Adım Zincir herkes bana böyle der, sana yardım etmeye geldim." Can tereddütle Zincir'e baktı pes edip kafasını salladığında ikisi birlikte bir inşaata geldiler. Zincir'le aynı renk uzun saçları olan kız çocuğu koşarak gelip Zincir'e sarıldı bakışları Can'a döndüğünde gülümsedi.

"Bu kim abi? Yeni zincir mi?" Kız Can'dan korkmamıştı, bu Can'ı şaşırtsada mutlu etmişti. İlk defa birileri ondan korkmuyordu.

Yüzünde izler olan kız Can'a sıcacık, üzerinde dumanları tüten çorba kasesini uzattı. Siyah saçlı kız Can'ın yanına oturup ilgiyle onu izlemeye başladı. Kız aniden, "Seni de mi terk ettiler?" diye sorunca Can ağırca yutkundu, onaylayarak kafasını salladı. Kızın gülümsemesi umut doluydu. O umut Can'a da bulaşmıştı kız boynundan çıkardığı zincir kolyeyi Can'a uzattı. Can kaşlarını çatarak bir kıza bir kolyeye baktı.

"Her zincir bir umuttur." Dedi siyah saçlı kız. Can kolyeyi alıp taktı, uzun bir süre orada birlikte yaşadılar fakat bir gece birileri gelil onların mutluluklarına karabasan gibi çöktü.

O günden sonra Can yetimhaneye yerleşti, bir daha Zincir'le hiç karşılaşmadı. Özer Can'a, Zincir'i yok etme görevini vermişti eğer bu görevde başarılı olursa tüm mal varlığını Can'a devredecekti.
Can kendisinde yardım eden kimseyi unutmazdı fakat Zincir'i unutmuştu. Can, Özer'e dönüşüyordu ama farkında değildi.

Vicdan ve merhamet. Özer'in kalbinde hiç yoktu, Can'ın kalbinden de yavaş yavaş silinmeye başlamıştı.

ŞİMDİKİ ZAMAN

Kalbim kan değil korku pompalıyordu bedenime, öyle hızlı atıyordu ki seslerini duyabiliyordum. Hissettiğim bu korku benim sonum olacaktı, korkudan ölünseydi eğer ben şu an ölmüştüm.

Zincir odamdaydı, bizi duymuştu işte asıl şimdi sonum gelmişti. Beni kovsa nereye gidecektim hiç bilmiyordum. Ondan başka kimseye güvenmiyordum, ondan başka kimsem yoktu. Kaan haklıydı ben Zincir olmadan bir hiçtim.

Beni nefesimi kesen Zincir'di.
Bana nefes olan da Zincir'di.

Tanrım bu nasıl bir ikilemdi böyle? Zincir beni hiç yaralamamıştı, bense onu sırtından bıçaklamıştım hemde bana güvendiğini bile bile.
İhanetimin geçerli bir sebebi yoktu ve Zincir benim sonum olacaktı.

Camdan yansımasını görebiliyordum zifiri karanlıkla bütünleşmişti ama sesi huzur doluydu, arkamdaki varlığı bana güven versede ondan korkuyordum. Nefes sesini duydum ihanet ettin mi diye sorsaş ne diyeceğimi bilmiyordum, çaresizlik bu hayattaki en kötü ikinci duyguydu.

"Birine güvenmek ne demek biliyor musun?" Sesini duymak karnıma sancıların girmesini sağladı. Her şeyi hissedeceğini söylemişti, ya her şeyi biliyorsa ya her şeyin farkındaysa?

"Birine güvenmek kalbini gözün kapalı başkasının eline verebilmektir, tereddütsüz sırtını dönebilmektir" bir süre sessiz kaldı. "Ben kardeşlerim dışında ilk defa bir başkasına güvenmiştim. Bu sendin." derin bir nefes aldı. "Ama hata yapmışım." dediğinde göz yaşlarım yanaklarımdan süzüldü, benim için bir hata demişti bu ağırdı. "Elinde bir bıçak varmış meğer senin..." Gece lambasının ışığını yaktı. "Kaç kere sapladın o bıçağı sırtıma?" Her şey bitmişti, burası sondu, ötesi yoktu.

ZİNCİR Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin